55

311 147 0
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Yüzme Havuzu

21 Mayıs 2021

Büyükbabamın cenaze törenini iki hafta önce yapmıştık. Benjamin'i bahane ederek akşam yemeğini öne çekmiştim. Yemek sonrasında Eliot'tan piyanoya geçmesini rica etmiştim. Hâlimdeki garipliği anlamıştı ve anlamlandırmıştı. Çaldığı parça Rodrigo'nun Gitar Konçertosu'ydu. Büyükbabamın rahatsız olduğunu hissedebiliyordum. Yakasını gevşetiyor, hafiften terliyordu. Öksürmeye başladığında panik olmadım. Büyükbabam, bir asra yaklaşan başını dik tutmaya çalışıyordu ama yalpalıyordu. Kafasını tutup usulca dizlerime yatırdım. Eliot, çalmayı bırakmıştı ama "Devam et" dedim. Yeryüzündeki en yaşlı Addison, huzur içinde gözlerini kapattı.

Cenaze töreninde gayet metanetliydim. İzin isteyip ayrılmadım ve sonuna kadar kaldım. Büyükbabamın zemine yatırılışına ve Harold amcam tarafından başının gövdesinden ayrılmasına şahitlik ettim. Sıvı geçirmez zeminde kanın akışını izledim. Bakabiliyordum. Bir korkumu daha yenmiştim. Şu an en büyük korkum, her anne gibi evlatlarımın başına bir şey gelecek endişesiydi. Normal anneler gibi.

Malikâneye baskın yapılmamıştı. Tedbirlerimizi almıştık. Hepimiz gayet iyiydik ve normal bir hayat sürüyorduk. Benjamin'i arka bahçede Eliot'ın gizli salıncağına getirmiş sallıyordum.

"Anne, daha hızlı" diyordu.

"Oğlum hadi, içeri girelim. Yüzme dersin başlayacak" dedim.

Benjamin, salıncaktan atlayıp elimi tuttu ve birlikte havuza gittik. O, Jack Thurston'la havuzda kulaç atarken ben kenarda oturmuş tarikata ait el yazması bir eser okuyordum.

Benjamin, "Anne bak!" diye seslendi. Ona el salladım. Tam kitabıma dönecektim ki Eliot'ın bize doğru geldiğini gördüm. Şaşırmıştım. Gün ortasında Eliot'ın eve gelmesi pek hayra alamet değildi. İçim bir anda ürperdi.

"Ne oldu hayatım?" dedim.

"Bir şey yok. Sadece sana bir sürprizim var" dedi.

Tam da şu anda bir sürprize ihtiyacım vardı. Mesela bir tatile. Heyecanla "Nedir?" dedim. Eliot, elinde tuttuğu ilk zarfı bana uzattı. Açıp baktım. İsmimim yazılı olduğu bir belgeydi. İlk etapta ne olduğunu anlayamadım. Sonra gözlerim irileşti.

"Liseden mi mezun oldum ben?"

"Evet. Tebrik ederim. Bunu kutlamalıyız."

"İyi de nasıl oldu bu? Ben hiçbir sınava girmedim."

"Hayatım senin bilgin ve tecrüben en azından lise mezunu olmana yetiyor bence. Bu da ikinci sürprizim."

Eliot, bana bir zarf daha uzattı. Bu zarf daha kalındı ve içinden bir sürü broşür ve doldurulması gereken evraklar çıktı. Kâğıtların üstünde bulunan ambleme baktım ve Eliot'a döndüm.

"Oxford Üniversitesi mi?"

"Evet. Victoria'ya herkes üniversite okumak ister demiştin. Ben de düşündüm ki birlikte okuyabiliriz."

"Normal insanlar gibi mi?"

"Normal insanlar gibi."

Uzanıp Eliot'ı öptüm. Bu sürprizine çok sevinmiştim ama aklımda bir sürü soru işareti vardı.

"Benjamin'i ne yapacağız? Malikânenin işleri? Yetimhane? Yüce Meclis? Zaten hepsine yetişmekte zorlanıyorum."

"Bir şekilde orta yolu buluruz hayatım."

"Şirket ne olacak peki?"

"Ben çalışmasam da bir süre daha ayakta kalabilir bence. Bu arada okuyacağımız bölüme karar vermen gerekiyor."

"Nasıl yani aynı bölümde mi okuyacağız?"

"Seni asla yalnız bırakmam."

"Saçmalama Eliot. Bence ben psikoloji okumalıyım ve sen de işletme okumalısın."

Tekrar Eliot'ı öptüm. Benjamin, havuzdan çıkmış ıslak vücuduyla bize doğru paytak paytak koşarak geliyordu.

"Oğlum dikkat et. Kayma sakın."

Yanımıza geldiğinde "Anne beni de öp" dedi. Eliot'la birlikte güldük. Eğilip yanağından öptüm. Dudaklarını gösterip "Hayıy, buydan" diyordu.

"Anlaşılan o ki oedipus kompleksine Benjamin erkenden başlamış" dedim.

Eliot "Kesinlikle psikoloji okumalısın" dedi.

"Bak Benjamin, anneler çocuklarını buradan öper (tatlı yanaklarını gösterdim) ama eşlerini burasından öper (tabii ki dudağına dokundum.)

"Anne ben senle evlencem."

Eliot "Bir rakip daha mı?" dedi ve güldü.

"Hadi gel Benjamin. Duşumuzu alalım. Hasta olmayalım."

Benjamin'i havluya sarıp yüzme havuzunun banyosuna doğru götürürken Eliot, yanımdaydı.

"On dokuz yaşında iki çocuklu bir çift olarak tekrar öğrenci olmak garip gelecek" dedim.

"Endişen mi var? İstersen okumak zorunda değiliz" diye karşılık verdi.

"Hayır, endişem yok. Kesinlikle okumalıyız."


Sigmund Freud'un teorisine göre karşı cinsteki ebeveyni sahiplenme ve kendi cinsinden ebeveyni saf dışı etme konusunda çocuğun beslediği duygu, düşünce, dürtü ve fantezilerin toplamı. 

SUSKUN-Bir Göbekli Tepe Efsanesi 3Kde žijí příběhy. Začni objevovat