53

314 147 1
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Beyaz Oda

6 Şubat 2021

Odamda deliye dönmüş bir şekilde yürüyordum. Kolum çok fena bir şekilde morarmıştı. Eliot, kolumu fark etmese bile Mathias, bu evden gitmeyeceğini söylemişti. Ne yapmalıydım? Kime söylersem söyleyeyim Eliot'ın mutlaka haberi olacaktı ve kesinlikle Mathias'ı öldürecekti. Bu işi kan dökülmeden nasıl halledecektim?

Eliot, geldiğinde bir şeylerin ters gittiğini biliyordu. Belki de Stone, onu uyarmıştı ama beni henüz sıkıştırmamıştı. Akşam yemeğinde olabildiğince neşeli gözükmeye çalıştım. Genelde Benjamin'le ilgilendim ve bir süredir bizimle yemek yiyen Harold amcama torunlarıyla ilgili laf attım.

"Bana daha fazla torun yapmazsanız sevinirim" diye karşılık verdi. Yarı esprili yarı ciddi cümlesine gülerek karşılık verdim.

Odamıza geçtiğimizde daha da telaşlıydım. Giyinme odasına geçip uzun zamandır giymediğim uzun kollu pijamamı üstüme geçirdim. Altında bir ima yoktu. Sadece kolumu nasıl saklayacağımı bilemiyordum. Eliot'ın her zamanki gibi üstü çıplaktı ve altında ise gri bir eşofmanla yatağa girmişti. Kaşlarını çatıp bana baktı.

"Neden gecelik giymedin?"

"Bu gece biraz üşüyorum" dedim ve kendi tarafımdaki ışığı kapatıp yatağa yattım. Hemen gözlerimi kapattım. Eliot anlayacak diye kalbim pır pır atmaktaydı ve anlamıştı da.

Bana yanaştı ve güya romantik dokunuşlarla pijamamı çıkarmak için hamle yaptı ama elini tuttum ve "Bu gece çok yorgunum Eliot" dedim.

"Tamam, sen uyu. Sadece pijamanı çıkarmak istiyorum" dedi.

"Lütfen Eliot! Zorlama" dedim. Sesim bir anda yükselmişti.

Sinirlenmeye başlamıştı. O da sesini bir ton yükseltti. "Pijamanın altında sakladığın şey ne Eva?" dedi. Saklamam belki de işleri daha da kötüleştirmişti. Ama yapacak başka bir şeyim de yoktu.

"Sadece kapıya çarptım ve senin endişelenmeni istemedim. Cildim hassas, biliyorsun" dedim.

Kalktı ve odadaki tüm ışıkları açtı. Bu, Eliot'ın beni detaylı muayene edeceği anlamına geliyordu. Geldi ve pijamamı çıkardı. Kolumun patlıcan morluğu anında dikkatini çekti. Gövdeme ve sırtıma baktı.

"Kolunu her yönden mi kapıya çarptın Eva?"

Bir şey demedim.

"Bacaklarına bakmam gerekiyor mu?"

Hayır anlamında başımı salladım. Pijamamı geri giydim. "Kim yaptı?" dedi. "Eliot, bir kazaydı lütfen uyuyalım" dedim.

"Mathias mı?"

Eliot'ın her olayda ilk suçladığı kişi Mathias'tı. Tek fark, artık bunun doğru olmasıydı. Evet demedim ama hayır da demedim. Eliot, yüzümden cevabı almıştı ve "Onu öldüreceğim" diyerek yürümeye başladı. Hemen peşine takıldım.

"Eliot, lütfen dur. Önce beni dinle" dedim ama Eliot, beni duymuyordu. Oturma alanından tam çıkacaktı ki âniden durdu ve ben de ona arkadan çarptım. Birden aydınlanmış gibiydi. Dönüp bana baktı.

"İyi de neden kolunu morarttı ki?" dedi.

Dehşetle yutkundum. Mathias'ın ölüm fermanını imzalıyordum. Kollarımdan tutup beni sarstı "Söyle Eva" diye bağırdı. Canım yanmıştı ve hemen anlayıp elini geri çekti. "Lütfen söyle" diye daha sakince konuştu.

"Beni seviyormuş" diyebildim sadece. Eliot, kapıyı açıp çıkmıştı. Yatak odasına geri döndüm ve cep telefonunu elime alıp Eliot'ın peşinden koşmaya başladım. Stone, ilk çalışta açtı. Lafı uzatmanın anlamı yoktu. Sadece iki kelime söyledim.

SUSKUN-Bir Göbekli Tepe Efsanesi 3Where stories live. Discover now