7.Bölüm: Güven

722 429 250
                                    

***

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

***

Dersin sonunda zil çaldığında hızlıca Açelya'ya yönelip neler olur bittiğini sordum. Çatık ve düşünceli gözlerini bana dikti ve ürpererek konuştu.

"Deniz'in annesi yok, Dilara." bir anda Utku Hoca'nın söyledikleri kulaklarımda çınlamıştı.

"Nasıl yok? Peki ya gelen?" hayretle sorduğumda Demir yanımda belirdi. Açelya birkaç adım uzaklaşmıştı. O sırada merdivenlerden inmeye başlamıştık.

"Ölmüş." dedi tekdüze ve ciddi bir sesle sadece bana yönelerek. Ardından devam etti.

"Babası öyle söylemişti. Gelenin kim olduğuna dair hiçbir fikrimiz yok."

"Peki..." dedim bir yapbozun parçalarını birleştirmeye çalışırmış gibi düşünürken.

"Peki bunun Deniz'in canını sıkan şeylerle bir alakası olabilir mi?" Açelya kafasını yavaşça iki yana sallayarak söylendi.

"İçimden bir his iyi şeylerin olmadığını söylüyor." kaşlarım çatılmıştı. Cidden bir bağlantı olabilir miydi? Hızlı adımlarla sınıfa girip elimizdekileri bıraktık ve idare katındaki veli görüşme odasına yine koşar adımlarla ilerledik. Kapı kapalıydı ve içeride birilerinin olduğu her halinden belliydi.

"Şimdi ne yapacağız?" diye sordu Açelya endişeli bir şekilde. Demir gözlerindeki ciddiyeti birkaç saniyeliğine bırakarak Açelya'ya baktı ve ardından tekrar ciddiyete büründü.

"Burda bekleyemeyiz. Deniz görüşmesi bitince yanımıza gelecektir elbet. Akşam hep birlikte konuşmak en mantıklısı gibi." Demir haklıydı. Orada öylece bekleyemezdik. Ama üçümüz de içeride olan biteni deli gibi merak ediyorduk. Yine de merağımıza hakim olup Deniz'in odadan çıkmasını beklemeliydik.

İkinci zilin çalmasına rağmen Deniz hala içeriden çıkıp sınıfa gelmemişti. Üçümüzü saran endişeli bekleyiş bir ders boyunca daha sürecek gibiydi. Sınıfta sıramızda oturmuş beklerken dersin başlamasıyla öğretmen sınıfa girmişti. Hemen kapının önünde oluşan öğrenci kalabalığı ise hızlıca öğretmenden önce sıralarına yerleşmek için çabalıyorlardı. Tam yanımdan geçen bir kız elindeki portakal suyu kutusunu, bir başkası onu ittirince elinden düşürmüştü. Kutu tam da benim omzuma çarpıp düştüğü sırada formamın üzerine giydiğim gri kapüşonlu turuncuya boyanmıştı. Hızlı bir refleks ile ayağa kalkıp damlayan portakal sularının üzerimi kirletmesini engelledim.

"Çok özür dilerim! Bir şey oldu mu?" kız mahçup bir ifadeyle yanıma yaklaşırken birbiri ardına söyledim.

"Sorun yok, sorun yok. İyiyim."

MOR MENEKŞEWhere stories live. Discover now