Dilara, yıllar önce hastane koridorunda Deren'e verdiği sözü tutmak için çabalamaktadır. Bu zorlu yolda, bir falezin kıyısında dalgalara yakalanır. Dalgaların ise onun gözlerindeki emaneti almaya ihtiyacı vardır.
Anlamsız intiharlar ya da kanıtsız c...
Zaman kavramını tanımlayamadığım bir vakitte uğultular geliyor kulağıma. Seviniyorum bir şeyleri algılamaya başladığıma. Sonra bu uğultular yavaşça gölgeliyor üzerime düşen ışığı, hissediyorum.
Uykudaydım, derin olmaktan son anda vazgeçen bir uykudaydım...
Bir serinlik kaplıyor ağzımı ve burnumu. Kurutuyor nefesimi ama öyle güzel ki tadı, öyle güzel ki hissi... Tüm o eziyetin arasında bir ışık gibi parlatıyor yüreğimi. Yüreğim demişken, sahi yüreğim yaşıyor musun?
Göz kapaklarım ağırlaştıkça ağırlaşıyor, ışık zaman geçtikçe daha da dayanılmaz bir şekilde rahatsız ediyor gözlerimi.
Yanımda hissettiğim gölge ve kıpırtılar ise bir umut veriyordu bana, sanki onlar yardım edeceklerdi ve kurtaracaklardı beni bu dardan... Yapmaları gerekiyordu; ben kıpırdayamazken, ses çıkaramazken onların benim sessiz çığlıklarımı duymaları gerekiyordu.
Tam o an bir şey oldu.
Göz kapaklarımın perdelemeye yetmediği o ışıklar tam da gözlerimin içine yansıtıldı birden. Etraf bembeyazdı ve yeniden o rüya. Yeniden bir uçurum, denizin dalgalarıyla dövdüğü falez ve bana kollarını açmış deniz... Her şey bir anda olmuştu, o delikli faleze takılmış ve mor kokusuz çiçeklerin arasından kırmızıya boyanmış elbisemle düşmüştüm aşağıya. Deniz, beni kolları arasına alınca sakinleşmiş gibiydi. Dalgaları daha yumuşaktı, daha berraktı, daha sıcaktı. Çok narince sarmaları bedenimi, çok masumca okşadı saçlarımı. Isıttı beni deniz, üşümemem için elinden geleni yaptı ve beni kıyıya çıkardı.