40.Bölüm: Sığınmak

321 236 89
                                    

***

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

***

Zamanı, ne zaman hissetmeyiz?

Mümkün müdür onu hissetmemek?

Değilse bile mümkün kılınabilir mi istenirse?

O, benim kollarım arasında baygın düştüğünde zaman benim için anlamını yitirmişti. Hissizlik sarmıştı bedenimin her bir köşesini. Kalbimi es geçen ve sanki ona bedenimden ayrı bir parçaymış gibi davranan hissizlik...

En son duyduğum siren sesleri giderek yaklaşmıştı bize. Sonra da birbiri yanına yığılan iki bedeni hızla taşımışlardı hastaneye. En son bizi ayırdıklarını hatırlıyordum.

Beni, polis ile gelen annem ve babam hastaneye yetiştirmek üzere arabaya almışlardı. Sonra da hızlıca gelmiştik hastaneye. Şuanda gözlerim, bulunduğum odanın tavanına kilitliydi. Gözlerimi açalı ise yaklaşık beş dakika oluyordu. Yanımda kimse olmadığı için uyandığımı fark etmemişlerdi. Sinir bozucu makinelerin gürültüsü beni bulunduğum durumdan tiksindirirken nasıl buraya düştüğümü hatırlamaya çalışıyordum. Ne olmuştu bana, ne zamandır buradaydım?

Gözlerimi tavandan çekmeden sağ elimle bedenimi yokladım. Bunun nedeni kollarım ve boynum dışında hiçbir yerimi hareket ettirme gücünü bulamamamdı. Elimi korkakça karnımdan yukarıya doğru yaklaştırdığımda kalın bir katmanın olduğunu hissettim. Üzerimdeki bol hastane gömleğinin boynundaki birkaç tane açık düğmeden fırsat bulup baktığımda ise beyaz ve kalın bir sargının gögüs kafesim boyunca bedenimi sarmaladığını gördüm.

Zihnimde 'hayır' kelimesi yankılanırken korkakça titreyen bakışlarımdan birer yaş damlası süzüldü aşağıya. Sargının içinden yukarıya doğru uzanan iki üç tane ince ve şeffaf kablonun içinden geçen kırmızı sıvının, kan olduğuna emindim. Bedenimi büyük bir korku sarmıştı. 'Hayır!' dedim ağzımdaki oksijen maskesine aldırmayarak.

'Hayır şimdi sırası değildi, hayır!'

Zorlukla hareket ettirdiğim kollarımı sedyenin kenarına doğru uzatıp tutunmaya çalıştım. Takatsiz ellerim kenarlıkları kavradığında kendimi doğrultmak için gücümü harcadım. Bir iki santim kıpırdamıştım ki göğsümün ortasında hissettiğim acı beni olduğum yere kilitledi. Ses çıkamayacak derecede acıyan boğazımdan ise belirsiz bir çığlık yükseldi.

Yanımdaki makine saniyesinde ikaz sesi vermeye başladı. Soluklarım hızlanırken acımın dinmemesi beni kıvrandırıyordu. Boğazım felaket derecede, sökülmüş gibi acıyor, kuru damaklarım birbirine yapışıyordu.

Çok geçmeden koşar adım odama gelen doktor ve hemşireler hemen sedyemin sağ ve sol taraflarına geçtiler. Doktor ışıkla göz bebeklerimi kontrol etti, o sırada sağ tarafımda bulunan hemşire beni sakinleştirip yatağıma tamamen yerleşmemi sağladı. Acıyla ağlarken hiçbir şey düşünemiyordum.

MOR MENEKŞEWhere stories live. Discover now