48.Bölüm: Fırtına

314 233 44
                                    

***

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

***

*Yazarın Anlatımından *

Yakarış ve isyan.

Gerçeklerle yüzleşilmesiyle ortaya çıkan yıllardır kandırılmış olma hissi.

Aileye sahip olamamanın yükünü sırtlamaya mecbur bırakılmış, çocukluğu eziyet ve travmalarla geçmiş bir genç kız.

Cansu.

Hayatınızın sadece bir fırtınadan ibaret olduğunu düşünün. Yaşadığınız onca eziyetin ardındaki sır perdesini biraz olsun araladığınızı düşünün. Elinizde az biraz düşüncesiz gururunuz, fırtınanız var. Kendi kendinize onlarca kez arşınladığınız sokaklar sizi hiç olmadığı kadar sıkı kucaklıyor bu gece. Kin dolusunuz, öfke kusuyorsunuz. Gitmek istiyorsunuz. Çok uzaklarda, tanımadık bir şehirde bilinmedik bir hatla yeniden hayata tutunmak istiyorsunuz çünkü biliyorsunuz, dönerseniz kaybedeceksiniz...

Tek bir cümle özetleyebilirdi tüm bu durumu : Cansu'nun canını yakmışlardı.

O lanet insan ile aynı kanı taşımadığı gerçeğine içten içe seviniyordu. Fakat onun asıl öfkesi öz babasınaydı.

'Neden şimdi?' diye sordu defalarca.

'Neden geceleri odamda kilitliyken, ağlamaktan yorgun düşmüşken değil?'

Kentin yollarında kendi kendine yürürken seslice sordu kendine. Yoktu bir cevap alamıyordu. Onu delirten şey de buydu zaten... Bir cevabın olmayışı...

O zamanlar bir ümidi yoktu Cansu'nun, yalnız olduğunu düşünürdü. Onu kurtaracak bir kurtarıcının olmadığını düşünürdü. Yıllar sonra gerçekleri öğrendiğinde ise tüm bunların yalan olduğuna şahit oldu, bu durum onu kahretti. Çünkü çaresiz olduğunda pes ederdi insan. Cansu hayata karşı ilk defa o zaman pes etmişti. Şimdi ise pes etmemek gibi bir seçeneği olduğunu fark etmişti. Onu kurtaracak bir kahraman vardı hayatında fakat Cansu onun varlığından habersizdi... Şimdi ise yaralarını sarmayı diliyordu o kahraman, yıllar geçse de bir şans istiyordu. Bu mümkün müydü? Cansu tüm her şeyi bir kenara bırakıp gerçek babasına bir şans verebilecek miydi? Fırtınası buna müsaade edebilecek miydi?

Günler önce kapalı bir otoparka bıraktığı motorunu almak oldu ilk işi. Ardından da kaskını kafasına hırsla takıp acımasızca gaza bastı. Şehrin yollarını kaplayan motorunun sesi ona acı bir huzur veriyordu. Tekerleklerin onu götürdüğü yer, tek yuvası olan o insanın yanıydı. Yolun bir kenarına bıraktı motorunu. Yalpalanarak indi üzerinden, koşar adımlarla ilerledi o kapıya. Saatin dördü geçmesi ve evin tek bir lambasının yanmasının dışında her şey normaldi.

Kapının tam önüne geldiğinde duraksadı, acaba yanlış mıydı yaptığı? Bu kapıya gelmek, içinde bulunduğu durumun zavallılığını kabul etmek...

MOR MENEKŞEWhere stories live. Discover now