34.Bölüm: Anne

310 230 59
                                    

***

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

***

Aylarca, haftalarca, sonu olmayan toprağın içinde aradığınız kayıp bir vazo düşünün. O vazoya tek parça halinde ulaşmanızın mümkün olmadığını öğrendiğinizde içinizde oluşan ümitsizlik sizi bu araştırmadan men etmeye çalışacaktır. Ama pes etmediğinizi var sayın, asla vazgeçemediğinizi...

Araştırmanız günlerce sürüyor ve o sonsuz toprağın içinde birbirinden kopuk parçalara ulaşıyorsunuz. Bunlar öyle parçalar ki, üzerindeki desenlerin hepsinin birbirinden farklı olduğundan aradığınız vazo ile alakasız olduğunu düşünüyorsunuz. Günler geçiyor ve bir parça çıkıyor yerin altından. O parçayı görünce şoka uğruyorsunuz. Büyük bir parça, üzerinde tüm o alakasız saydığınız parçaların desenlerini barındıran bir parça. Vazoyu su sızdırmaz derecede tamamlayan bir parça...

Ve gerçekler, mantığa aykırı gelen tüm yargıları silip süpüren gerçekler...

Şuan elimde olan belgeler ve fotoğraflar için aynısı geçerliydi. Bunlar, o büyük ve her deseni içinde barındıran parçalar. Mantığı berrak bir nehir gibi ortaya seren gerçekler.

Dehşet dolu bakışlarım, kirpiklerimi birbirine yapıştıracak derecede ıslattı. Kağıt elimde öyle titriyordu ki, artık yazıları okuyamaz olmuştum. Gözlerim bulanıklaşmış, içimdeki heyecan beni yerimde durduramayacak dereceye gelmişti.

DNA belgesini bırakıp fotoğrafı aldım elime. Tekrar tekrar baktım, tekrar tekrar kontrol ettim. Artık kavramalıydım, artık gerçeğin bu olduğunu kabul etmeliydim.

Ozan'ın, Nergis Teyze'nin oğlu olduğu gerçeğini kabul etmeliydim.

Şokun etkisinden biraz olsun çıkmaya çalışıp hemen telefonuma yöneldim. Telefon rehberimde Deniz'in ismini bulana kadar geçen saniyeler, bana saatler gibi gelmişti. O sandalyede oturamıyor, ayağa kalkınca da odada adım atmadık yer bırakamıyordum. Gerçeği öğrenmem ile zihnime hücum eden düşünceler, beni o andan alıkoymak istiyordu. Zamanı binlerce kat yavaşlatıyordu. En sonunda telefonun karşısında Deniz'in sakin sesini duymuştum.

"Dilara ne oldu, uyuyamadın mı?"

"Gelebilir misin?" dedim aniden tüm olanların verdiği duygusal ve titrek sesimle.

"Ağlıyor musun sen? Bekle orada hemen geliyorum tamam mı? Sakin ol!"

"Deniz... Mektup geldi..."

"Mektup mu!? Açtın mı?"

"Deniz! Nergis Teyze'nin oğlu... Deniz..."

MOR MENEKŞEWhere stories live. Discover now