30.Bölüm: Bulut

362 231 76
                                    

***

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

***

*2 hafta sonra*

Bugün, Açelya'nın babasının mahkemesi vardı. Mahkeme hükmünü açıklayacak ve bunun doğrultusunda Toprak ailesinin akibeti belirlenmiş olacaktı

Yılbaşı, bizim için kötü geçmişti. Yeni yılın üzerinde bulunan kara bulutların hepsi sanki bizim üzerimizde toplanmıştı. Dünyada büyük bir coşku ile karşılanan yeni yıl, bizim için sadece yol kenarlarındaki işletmelerin renkli ışıklarının önünden geçmekten ibaretti. Bir kez daha farkına varmıştık o zamanlar, özel günlerin değil özel anların olduğunu. O yüzden bir takvim yaprağında değişen rakamlardan ziyade birlikte geçirdiğimiz mutlu bir dakikaydı bizim için yılbaşı.

Demir ve Açelya sabah saatlerinde okuldan izin alıp mahkemeye gitmiştiler. Deniz ve ben iki hafta kadar önce yapılan biyoloji sözlüsüne revirde olduğumuz için katılamamıştık. Hocaların sisteme not girebilmesi için son birkaç günü kalmıştı bu yüzden de müdür, bizim gitmemize izin vermemişti. Mecburen okulda kalıp sözlü sınavına girdik.

Sınav biteli yirmi dakikadan fazla olmuştu. Öğle teneffüsüydü, Deniz'in zoruyla gittiğimiz yemekhanede yemek yemek için oturmuştuk fakat ikimizin de boğazından tek lokma geçmiyordu. Kafam önüme eğik bir şekilde tepsimle bakışıyordum. Deniz'in bana seslenmesiyle irkildim.

"Dilara, kaç gündür doğru düzgün beslenmiyorsun. Bir şeyler yer misin lütfen?"

"Canım istemiyor."

"Kendini fazla yıpratıyorsun."

"O benim yerimde olsa daha çok yıpranırdı emin ol." sözlerim kendim gibi halinden bezmişti.

"Tamam, ısrar etmiyorum ama sen de biliyorsun bir şeyler yemen gerektiğini. Ayakta kalabilmen için, Açelya'ya destek olabilmek için." birkaç saniye boş gözlerle suratına baktım. Dediklerinde haklı olduğu gayet ortadaydı ve evet Açelya'ya destek olmam lazımdı.

"Tamam, biraz yemeye çalışacağım. Ama sen de ye, bana diyorsun da sanki senin halin farklı." çıkışım karşısında yüzünde hafif bir tebessüm oluşurken konuştu.

"Sen yersen ben de yerim. Yani anlayacağın, yemezsen bir tek kendine zarar vermeyeceksin." gözlerimi kısarak ona baktığımda yüzündeki gülümsemesi daha da büyümüştü.

"Anlaşmaya uy ve yemeğini ye o zaman, ben başlıyorum beyefendi."

"Aç kalmamı engellediniz, teşekkürler hanımefendi." hüzünle karışık huzurumuzun bize bahşettiği tebessümle az çok bir şeyler yedik. Yemekhaneden çıktığımızda ise hiç beklenmedik bir şey olmuş, bahçeden okula doğru yan yana yürürken arkamızdan gelen Aylin ikimizi de korkutmuştu.

MOR MENEKŞEWhere stories live. Discover now