Bölüm 2: Davetli

486 54 64
                                    

Gittiği yerin lavabo olmasını beklemiyordum. Uzun koridordan ilerledi ve köşeyi döndü. Önünde sarhoş insanlardan 4 kişilik bir sıra olsa da onu gören geriye doğru çekildi ve o onlara bakmadan içeriye girdi. Hızla lavaboya doğru ilerledim ve duvara yaslanıp bekledim. Ne yapmam gerekirdi ? Ya çıkınca yolunu kesecektim ya da çarpışacaktık. Belki de daha zayıf bir halkadan başlamalıydım. Kesinlikle en zayıf halkadan başlamalıydım. Geri dönmeye karar verdiğimde biri öksürdü.

"Yeni misin ?" Dedi sıradaki biri. Gözlerimi ona diktim ve kafamı iki yana salladım.

"Davet edildim"

"Yani... buraya sadece bir kere davet edilebilirsin. Biliyorsun dimi ?" Dedi yanıma gelirken. Rahatsız olduğum için sırtımı duvardan ayırdım.

"Öğrenmiş oldum" dedim sessizce. Bileğimi tuttuğunda gözlerim elime kaydı. Elimi kendime çekmeye çalıştığımda sıktı.

"Bırak!" Dediğinde sıradaki çocuklara döndü.

"Davetliymiş" Dediğin de diğerleri komik bir şey demiş gibi güldü. Elimi hızla çocuktan çektim ve sinirle ona baktım.

"İşine baksana!"

"Bana demeden önce sen işine bak! Erkekler tuvaletinin önündesin. Ne istediğin belli" dedi alayla. Sarı saçlarını tek tek yolmak istiyordum. Piç herif.

"Emin ol istediğim şey sende yoktur" dedim aşağısına bakarken. Diğer çocuklar buna gülse de karşımdaki sinirlenmişti. Sinirini ise yanağımdaki acıda hissettim. Acıyla kafam yana eğilirken yüzümün sinirden kızardığına emindim.

"Seni orospu çocuğu" diye sinirle konuştuğumda az önce gülenler sustu. Herkes ciddileşirken çocuk bileğini tekrar tuttu.

"Sana orospuyu göstereyim" diye yüksek sesle soludu ve beni koridora çekiştirdiğinde kimse ses çıkarmadı. Debelenerek ondan kurtulmaya çalıştığımda ikimizde yere düştük.

"Yardım edin!" Dedi yerdeki çocuk. Tırnaklarımı yüzüne geçirdiğimde diğerleri beni tuttu ve çocuk dizleri üzerine kalkıp benim boynumu kavradı. O sırada tuvaletin kapısı açıldı ve o çıktı. Herkes durdu. O ise bize bir saniye baktıktan sonra ellerini peçeteye kurulamaya devam etti ve geldiği yöne döndü.

"Yardım et" dedim ama duymamış gibi davrandı. Duraksamadı bile.

"Yardım etsene!" Diye bağırdım bu sefer. Buraya gelirken olabilecek şeylerin bir listesini yapmıştım. Bu da o listedeydi ama bir, iki kişiden kurtulabilirdim. Dört kişiden de kurtulabilirdim ama onun beni kurtarması varken neden kendi kendime kurtulayım ki ? Elime gelen fırsatı tepemezdim. Yavaşça bize döndüğünde yerden kalkmaya çalıştım ama bana engel oldular. Sinirle beni tutan çocuğa baktım.

"Bunu neden yapayım ?" Diye sakince sordu. Boş bakışları beni tutanların üzerinde gezinirken çocuklar gerildi. En sonunda bende durdu.

"Çünkü yardım istedim"

"Yardım isteyen herkese koşmak aptallıktır. Seni diğerlerinden ayıran ne ?" Dediğinde sinirle ona baktım. O cidden bahsettikleri gibiydi. Kurnaz, çıkarcı, acımasız. Kwon Jiyong buydu işte.

"İstediğini yaparım"

"Ne istiyorum ?" Dediğinde onu süzdüm. Cidden mantıklı bir şey demeliydim. Ya ilgisini çekmeliydi ya da onu güldürmeliydi. Bu sayede sempati duyardı. Elindeki peçetede kaldı gözlerim.

"Peçeteyi çöpe atarım ?" Dedim gülmesini umarak ama hiç bir tepki vermedi. Yavaşça bize doğru yürüdüğünde çocuklar beni bırakıp geriledi. Sakinleşerek nefes verdim. Yere eğildi ve elindeki peçeteyi gösterdi. Sonra peçeteyi çocuklardan birine fırlattı.

"Ben peçeteden kurtuldum ama." Dedi. Her hareketi o kadar sakindi ki ister istemez geriliyordum.

"Sadece...onlara gitmelerini söyleyemez misin ?"

"Beni dinleyeceklerini nereden biliyorsun? " dediğinde büyük bir pot kırdığımı fark ettim. Dönmem gerekiyordu.

"Çünkü bana baktıkları gibi sana bakmıyorlar"

"Belki de ben erkeğim diyedir"

"O yüzden mi korkuyorlar ? Gay misin ?" Dediğinde kaşları çatıldı. İşaret parmağımı şakağına koydu ve kaşıdı.

"Ne alaka şimdi? "

"Hayır yani onlarla beraber olma ihtimaline karşı senden korkuyor ola-"

"Gerçekten" diyerek sözümü kesti. Gözlerim anında onun kahverengi gözlerini buldu. Diyeceği şeyi beklerken nefesimi tuttum.

"Hayatımda gördüğüm en aptal kadınsın" dediğinde diğerleri güldü. Kaşlarımı çatıp ona baktım. Kafasını kaldırıp çocuklara baktı.

"Gidin" dedi sadece. Çocuklar ayağa kalkıp hızla uzaklaşırken gülümsedim. Bana aptal dediğini unutmayacaktım tabi ki ama hiç değilse kırdığım kötü fark etmemişti. Ayağa kalktığında elimi yardım etmesi için uzattım ama elimi tutmadı.

"Ben bir yardım edersem karşılığını mutlaka alırım. Bana şimdiden bir borcun var." Dediğinde elimi hızla indirdim ve kendim ayağa kalktım. İkinci borç falan istemiyordum. Bana bir tanesi yeterdi.

"Tamam" dedim sessizce.

"Davetli olman bir daha burada olmayacağın anlamına gelir ama bir gün işim sana düşerse, seni bulurum" dedi. Davetli olduğumu biliyordu. Tabi ki biliyordu. Daha önce hiç bu partiye gelmemiştim. Beni hiç görmemişti. Yeni olmadığımı da bilecek biriydi.

"Pek işinin düşeceği biri değilim"

"Ah emin ol düşer. Yeter ki ben düşmesini isteyeyim" dedi ve dönüp arkasını geldiği yönden gitti. Derin bir nefes alıp duvara dayandım. Artık resmi olarak Jiyong'a bir borcum vardı. Bu da ne olursa olsun bir daha karşılaşacağız demek oluyordu çünkü o ölse bile insanda borcunu bırakmazdı.

OTHER SIDEحيث تعيش القصص. اكتشف الآن