Bölüm 11: Bir Anlaşma Yapalım

302 41 76
                                    

Dört yanı tamamen tellerle kaplı kilitli bir yerdeydim. Çivilerle kaplı yere baktım. Bir adım attığımda çivilerin çıplak ayağıma batmasıyle hızla geri çektim. Korkudan titriyordum.

"Bunu yapamam" dediğimde göz göze geldik.

"3 dakikan başladığında yapmak zorunda kalacaksın Jennie. Ölmeyi mi tercih edersin ?" Dediğinde tekrar hedefime döndüm. Bir kasaydı. Büyük kasanın dört bir yanı çivilerle kaplıydı. Bu teller arasında kilitliydim. O kasada bomba olduğunu biliyordum. Bombayı durdurmak zor değildi ama bombaya ulaşmak zordu. Kafamı kaldırıp mavi gökyüzüne baktım. Belki de ölmek için güzel bir gündü.

"Yapabileceğini biliyorum" dediğinde tekrar onunla göz göze geldim.

"Buna gerek yok. Yapabileceğimi biliyorsan neden bunu yapıyorum ? Zor bir durumda bunu yapacağım"

"Bu her şeyin bir parçası. Süren başladı" dedi. Köşedeki zamanda saniyelerin geçtiğini gördüm. Bir adım attığımda geri dönmeyecek kadar akıllıydım.

Çivilerin üzerinde kaldım. Saniyeler geçiyordum. 2.30. Koşmaya başladım. Çivilerden biri topuğuna girince ellerimin üzerine düşüp, çığlık attım. 1 dakika 40 saniye. Tekrar ayağa kalkmaya zorladım kendimi. Acıyla gözlerimden yaşlar aktı. Ayağımı kaldırıp çiviyi tuttum ve topuğumdan çıkarırken çığlığım bütün alanı kapladı. Zaman kaybetmeyip çiviyi attım ve koşmaya devam ettim. Ayaklarım kan içinde, son 1 dakikam kaldığında kasanın önündeydim. Önündeki malzemelere baktım. Ataş,tel toka. Harika. Bir maymuncuk bile yoktu. Küfrederek ataşı elime altım. Ataşı ikiye ayırarak kilide soktum. Tel tokatı da yaptığımda saat gözüme çarptı. 17 saniye. Tık sesini duyar duymaz kilidi çevirip kasayı açtım. Bombayı elime aldım. Son 9 saniye. Onu durdurmak için vaktim yoktu. Bombayı tuttuğum gibi ilerideki koşu sahasına fırlattım. Bomba yere düşer düşmez patladı.

Ter içinde gözlerimi açtım. Etrafıma bakındım. Kimse yoktu. Ne kadar uyudum bilmiyorum ama dinlendikten sonra ağrılarım artmaya başlamıştı. Rüya beni etkilememişti. Kâbus gibi durabilirdi ama o benim geçmişimdi. Bombadan sonra o çivili yoldan çıkmıştım. Ayaklarım 1 ay sarılı gezmiştim.

Derin bir nefes aldım ve komidindeki suya uzandım. Susuzluktan ölüyordum.  Bardağı  kafama diktim ve hepsini bitirdim. Bardağı geri koyduğumda kapı açıldı. Lisa içeri girdi ve bana baktı

"Uyanmışsın sonunda"

"Ne zamandır uyuyorum ?"

"Dün geceden beri. Yani neredeyse bir gün olacak" dediğinde şaşırmamıştım. O kadar yorgundum ki normaldi.

"Rose sana yemek hazırlıyor"

"Siz" dediğimde bana baktı ve kafasını eğdi. "Siz yediniz mi ?"

"Seni ilgilendirmez. Bizimkiler hazırlanıyor zaten. Yarın gideceksin iyileşmeye bak" dedi ve odadan çıktı. Buda ayrı bir uyuzdu. Yüzüm sanki biraz daha inmişti. Kalkıp lavaboya gittim. İşimi halledip aynaya baktım. Tamam berbat durumdaydım. Yine de yüzümdeki şişlik o kadar kreme karşı inme kararı almıştı ama morluklar duruyordu. Sonunda bu rezilliği daha fazla görmek istemediğime karar verdim ve odaya geri döndüm. Her hareketimde vücudumun acısıyla yüzümü buruşuyordu. Rose elinde tepsiyle odaya girdi.

"Ben geldim" dedi ve tekli koltuğa oturmamı bekledi. Tepsiyi bana uzattı. Direk yemeği yemeğe başladım.

"Sen nasıl girdin YG'ye ?" Dediğimde sustu. Belli ki anlatmak istemiyordu. Omuz silktim. Zaten yarın buradan gidecektim. Bu yüzden bana güvenmemesi normaldi.

"Dışarı çıkacağız. Herkes hazırlanıyor"

"Parti mi var yine ?" Dediğimde güldü ve yatağıma oturdu. Kollarını göğsünde birleştirdi.

"YG partileri sever. Jiyong oppa daha çok sever" dediğinde sırıttım. Sonu da Jiyong sıradan birinin seveceği bir şeyi seviyordu. Eğlenmeyi biliyordu en azından.

"Ama bugün bir parti yok"

"O zaman nereye ?" Dediğim de omuz silkti.

"Bunu sana söyleyemem. Özel bir şey. YG arasında ama sana bir tavsiye vereyim. Yemeğini getirdim. Suyun da var. İhtiyacın olan her şey bu odada. Biz..hepimiz gidiyoruz. Haberin olsun"

"Hım...güle güle" Dediğim de gülümsedi ve ayağa kalktı.

"Güzel bende hazırlanmalıyım" dedi ve odadan çıktı. Sadece 15 dakika sonra evden herkesin çıktığını duydum. Odanın ön bahçeye bakan bir penceresi yoktu bu yüzden banyoya koştum ve küvete çıkıp banyonun küçük penceresinden ön kapıya baktım. Herkes çıkıyordu. Hepsi siyahlar içindeydi ve yüzlerinde bir maske vardı. Kendi aralarında bir şey konuşuyorlardı ama duyamayacak kadar uzaktım. Herkes arabalara binip uzaklaşınca yatağa geri döndüm.

İki olasılık vardı. Ya çıkıp eve bakınacaktım ya da burada böyle kalacaktım. Zaten yarın gideceğim için eve bakmak daha mantıklı geliyordu. Belki elime bir bilgi geçerse bunu onlara karşı kullanabilirdim. Bu yüzden yataktan kalktım. En kötü ne olabilirdi ki ? Bir kaç odaya bakıp kimse gelmeden geri dönecektim. Kapıyı tuttuğumda aşağıdan bir ses duydum. Olduğum yerde kaldım. Acaba Jiyong muydu ? Onun diğerleriyle çıktığını görmüştüm.

Kapıyı yavaşça açtım ve merdivenlere yöneldim. Salonda kimse yoktu. Hızla aşağı indim ve sesin geldiğini yöne döndüm. Mutfak mı ? Mutfağa girdiğimde 20lerinde bir çocukla karşılaştım. Bebek yüzlü, kıvılcık saçları vardı ve beni görünce elindeki bardağı masaya bıraktı. Sinirle yüzüme baktığında kaşlarımı çattım.

"Sende kimsin ?"

"Asıl senin aşağıda ne işin var ? Yoksa bir şeyler mi arıyorsun ?" Dedi şüpheyle. Kollarını göğsünde birleştirdim. Çocuk YG'dendi belli ki Çünkü dövmesini görüyordum ama onu neden yanlarınsa götürmediler ? Ah o benim için buradaydı. Rose bu yüzden beni uyarmıştı. Herkesin gittiğini düşündüğümde evde neler yapacağımı merak ettikleri için birini bıraktılar.

"Sesini duydum. Eve hırsız girdi sandım!" Dediğimde kaşları yukarı kalktı.

"O kadar mı gürültülüydüm" dediğinde kafa salladım. Elini boynuna koyup şirince gülümsediğinde ister istemez bende güldüm.

"Ben Jin Woo"

"Jennie" dediğimde bildiğini göstermek için omuz silkti.

"Jennie seninle bir anlaşma yapalım"

"Şartları duyayım"

"Ne sen odadan çıktın, ne de ben gürültü yaptım. İkimizde burada olduğumuzu söylemeyelim"

"Peki bunda benim çıkarım ne ?"

"Açıkçası herkes bu konuda iddiaya girdi. Senin çıkıp ortalığı karıştıracağını düşünenler var ve eğer böyle yaparsan bu gece ölecektin"

"Ama ortalığı karıştırmayacaktım." Diye yalan attım. Tamam kimse olmasaydı ortalığı karıştıracaktım ama bunu bilmesine gerek yoktu.

"Ama o odadan çıktın. Bak benim gürültü yapmamam gerekiyordu çünkü evde birinin olduğunu bilmemen gerekiyordu. Senin ise o odadan çıkmaman gerekiyordu. İkimizde küçük bir hata yaptık. Bence olmamış gibi davranalım" dediğinde elimi uzattım. Zaten şuan bu anlaşmayı yapmıyor olsak da onun sözüne karşı benim sözüm bir hiçti. Yalan atabilirdi hatta yalan atsa bile yalan atmamış olacaktı çünkü cidden evi kurcalamak için çıkmıştım. Elimi tuttuğunda gülümsedim.

"Anlaştık"

"Güzel. Şimdi odana dön prenses" dediğinde göz devirdim ve odaya geri döndüm. Belki de tek tek onları kendi tarafıma çekmeliydim. Tek tek bir zayıflıklarını bulmalı ve onlarla sırrını ortak olup, anlaşmalıydım. Jin Woo ile anlaşmıştım. Artık ufak da olsa bir sırrımız vardı ve YG'de sır olmazdı.

OTHER SIDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin