Bölüm 26 : Bakalım nereye gidiyorsun.

303 44 123
                                    

Size bir şey demem gerek. Bazı bölümler 8 oyken bazıları 10 falan oluyor. Bölümleri atlıyor musunuz acaba diye düşündüm çünkü çok sık bölüm atıyorum ve gözden kaçırmanız normal 😘😘

O kadar çok uyuduğum için gece uyuyamadım. Bu yüzden usulca yatağımdan kalktım ve kimseyi uyandırmamak için yavaşça aşağı doğru ilerledim. Alt katın merdivenlerini indiğimde salonda biri olduğunu fark ettim. Jiyong dışarı çıkıyordum. Hızla eğilip saklandım. Seni araştırıyorum cümlesi beynimde döndü. 

Bu yüzden mi çıkıyordu ? iki seçeneğim vardı ya dönüp yatağıma yatacaktım ve onun eni bulmasını bekleyecektim ya da onu takip edecek ve benim hakkımda kiminle konuşacağına bakacaktım. Sonra o kişiyi bulup, tehdit edip susmasını sağlayabilirdim. 

Lakin ya benim için çıkmıyorsa ? Tabi ki böyle bir ihtimal daha vardı ama önemli miydi ? Hayır. İşim şansa bırakmamam gerekiyordu. Birinin uyanıp beni yatağımda görmeme ihtimaline karşı hızla Seunghyun'un odasına girdim. 

"Oppa..bir şey diyeceğim ?"

"Hı ?" dedi uykulu sesiyle. 

"Sokağa çıkabilir miyim ?"

"Saat kaç Jennie ?"

"Neredeyse 2...sanırım"

"Bu saatte ne yapacaksın ?" dedi kafasını kaldırırken. 

"Sigara içeceğim. Lisa sorun yapar odada içersem. Hem..hem hava da almış olurum biraz. Hemen evin önünde olacağım"

"Tamam git. Git "dediğinde hızla aşağı indim. İzin de almıştım sonuçta. Bir bahanem vardı yani .Sokağa çıktığımda Jiyong'un öteki sokağa döndüğünü gördüm ve sessizce peşine takıldım. Bakalım Bay Kwon nereye gidiyormuş böyle geceleri ?

 Uzun süre yürüdü. Hatta o kadar yürüdü ki arabayla gitmemesine şaşırdım. Beni yakalayacağından korkmuyordum çünkü kafası yerdeydi ve pek etrafıyla ilgilenmiyordu. Bir kaç kişi gecenin bu saatinde ona selam verdiğinde bile sadece kafasını salladı. İnsanlar da onunla pek ilgilenmiyordu çünkü hepsi sarhoştu. Eh bu saatte dışarıda olmaları bile garipti. 

Bir çocuk onu durdurduğunda Jiyong çocuğun aksine sakindi. Olduğum yerde durdum ve bir çöp bidonunun arkasına doğru saklandım. Çocuk sinirle Jiyong'a bir şeyler söyledi. sarhoş olmasa bunu yapabilir miydi diye düşündüm. Jiyong çocuğa gitmesi için işaret ettiğinde çocuk durmadı ve onu itti. Ben şaşkınlıkla kalsam da çocuğun arkadaşları çocuğu tuttu. 

"Bırakın onu" dedi sesi korkutucuydu. Arkadaşları Jiyong'u ikiletmedi. Jiyong bir anda çocuğun göğsüne tekme attığında çocuk sendeledi ve geriye doğru düştü. Durmadı ve çocuğun göğsüne bastı. 

"Sen kimsin ?" dedi sakince. Sakin olması daha korkutucuydu. Çocuk Jiyong'un ayağını tutup beceriksizce itmeye çalıştığında daha çok bastırdı. Çocuğun çığlığı kulaklarımı doldurdu. 

"Kim olduğunu sanıyorsun da benim yolumu kesiyorsun ?" diye bağırdı bu sefer. Olduğum yere daha çok çöktüm. Çocuk cevap vermeyince arkadaşlarına döndü. "Alın götürün bunu. Bir daha burada görmeyeceğim"

"T-tabi" dedi aralarından biri ve çocuğun üzerinden ayağını çekti. Bir iki adım attı ve geri dönüp çocuğun suratına tekmeyi geçirdiğinde kemiğin kırılma sesini buradan durdum. Bacaklarım beni tutmadığı için kıç üstü yere çöktüm. Arkadaşları çocuğu sürükleyerek kenara çekerken Jiyong yoluna baktı. Zorla ayağa kalktım ve peşinde takıldım. Önlerinden geçerken çocuk ağlıyordu. O tarafa bakmamaya çalıştım. 

 En sonunda çıkmaz bir sokağa girdi. Kaşlarım çatılırken duvar kenarından onu izliyordum. Bir kaç metre yukarıda biten merdivene tutundu ve kendini rahatça yukarı çekti. Merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı ve iki kat sonra yandaki evin çatısına çıktı. Yürümeye devam ettiğinde bende merdivenleri çıktım. Tuğla bir binanın yangın merdiveninde durdu ve binanın camında kaldı. İçeriden müzik sesi geliyordu. 

Jiyong ise pencereye dayandı ve sigarasını çıkardı. Sigarasını çekti ve camdan bakmaya başladı. Tuğlaya yaslandı. Kenarda duvarın arkasına saklanmış onu izliyordum. Neye bakıyorsa o kadar dikkatliydi ki aşırı merak etmiştim. Sanki içeride olan şeyin her hareketini aklına kazımak istercesine odaklanmıştı. Sigarası bitene kadar orada kaldı. En sonunda sigarasını duvara bastı ve yerdeki izmaritlerin arasına attı. Son bir kez daha pencereden baktı ve yangın merdiveninden aşağı inmeye başladı. 

O gözden kaybolurken hızla pencereye yaklaştım. Belki de onun zaafını bulmuştum. Belki onu bununla tehdit edebilirdim. Tehdit etsem geri tepebilir ve beni gebertebilirdi ama en azından bildiğimi belli edebilirdim. Bu bizi yakınlaştırırdı. Bana sempati duyarsa belki gerçekten arkadaş gibi bir şey olabilirdik. En azından YG'den olduğumu kanıtlardım belki. 

Pencereye yaklaştım. Daha önce duymadığım bir müzik çalıyordu ve gerçekten hüzünlüydü. Pencerenin kenarına tutundum ve içeriye baktım. Bir bardı. İçeride gerçekten az insan vardı. Belki 10 kişi falan ama bu saatte gerçekten normalmiş gibi geldi. Bakışlarım sahneye, şarkıyı söyleyen kıza kaydığında kaşlarım çatıldı. Yoona. Yoona şarkı mı söylüyordu ? Hem de bir barda. 

"Evet geldiğiniz için teşekkür ederim" dedi şarkısı bittiğinde. Herkes alkışladı. Yoona gülümsedi. Şuan o sahnede, ışıklar altında cidden güzel gözüküyordu.  

"Yarın görüşürüz" dedi ve sahneden indi. Hızla geldiğim yolu geri döndüm ve koşar adım eve gittim. Ne düşünmem gerektiği hakkında bir fikrim yoktu. Jiyong neden buraya gelmişti ? Neden Yoona'yı izliyordu ve bunu gizli gizli yapıyordu. Eve vardığımda nefesim kesilmişti. Bahçeye girdim ve camda duran Chaerin unnieyi gördüm. Göz göze geldiğimizde şaşkındı. Ben eve doğru giderken bana kapıyı açmak için camdan ayrıldı. 

"Sen neredeydin ?" dedi şaşırarak. Dışarıyı gösterdim. 

"Sigara. Sigara içmeye çıkmıştım" dedim nefes nefese. Kaşları çatıldı. 

"Neden nefes nefesesin ?"

"Sokağın başına gitmiştim. Köpek kovaladı. Su içeyim" dedim ve mutfağa ilerleyip bir bardak suyu kafama diktim. Mutfaktan geri döndüğümde Jiyong eve giriyordu. 

"Siz ne yapıyorsunuz ayakta ?" dedi Chaerin ile bana bakarken. 

"Uykum yoktu. Şimdi gidiyorum" dedi Chaerin ve bize bakmadan yukarı çıktı. Jiyong ile göz göze geldik. Çocuğa attığı tekme gözlerim önüne geldi. Hemen peşine pencere kenarında sigara içtiği görüntü. 

"Sen ? Sen nereden geldin ki böyle ?" dedim umursamıyormuş gibi. Jiyong'un kaşları çatıldı. 

"Bundan sanane"

"Doğru. Ben yatayım" dedim ve merdivenlere doğru döndüm. 

"Senin neden üzerin kirli ? Dışarıda mıydın ?" dediğinde nefesim kesildi. Anladı. Kesin anladı. Mahvedecek beni. Acaba nasıl öldürür ? Sakin olmaya çalışarak ona döndüm.

"Kirli mi ? Değil ki "

"Arkan" dediğinde arkama bakındım. Ah doğru yere oturmuştum ve eşofmanım beyazdı. 

"Şey bahçeye çıktım. Çiçekler güzel gözüküyor. Onlarla ilgilen falan kirlenmiş. Değiştiririm" dediğimde omuz silkti. Merdivenleri çıkmaya başladığımda aklıma gelen şeyle donakaldım. Jiyong Yoona'yı izliyordu. Yoona'yı izlemek için evden sıvışıyordu. Kimse fark etmeden onu izliyor ve geri dönüyordu. Jiyong Yoona'yı seviyordu. 

Son olarak bts hakkında bir kurgu yazıyorum ve bugün yarın paylaşacağım. Acaba okur musunuz ? Ona göre paylaşayım. Açıkçası gerilim ve merak uyandıran bir şey olacak. Geçmiş ve günümüz şeklinde ilerleyecek ve olayı çözeceğiz. Ve konusunu ben beğendim. Biraz ince ayrıntı gerektiği için her gün ona yb yazamayacağım zaten. Yani öyle. Yorum atın. Bekliyorum

OTHER SIDEWhere stories live. Discover now