Bölüm 8: Aradaki Sırlar

311 43 37
                                    

"Ben özür dilerim. Yanlışlıkla oldu. Takıldım herhalde" dedi Jisoo hızla.

"Sorun değil ben temizlerim canım" dedi Rose. Bakışlarım Jisoo'da gezindi. Gayet iyiydi. Çok iyiydi.

"Ben yenisini getireyim"

"Otur" dedim sinirle. İkiside bana döndü. Gülümsemeyi denedim.

"Rose şok olmuş gözüküyor. Bence biraz otursun"

"Ah doğru. Unnie sen gel ben getiririm"

"Yok ben...şey getiririm"

"Saçmalama unnie" dedi Rose ve kalkıp onu tutup yatağa çekti.

"Sen otur böyle. Ben şunları toplar getiririm" dedi ve hızla yerdekileri toparladı. Rose çıkar çıkmaz Jisoo yataktan kalktı.

"Senin burada ne işin var ?" Diye fısıldadığında sinirle ona baktı.

"Bunu ne hakla soruyorsun ? Neden buradasın ?  Ne zamandır seni aradım biliyor musun ?"

"Ben...Jennie buradan git"

"Ne ?"

"Buradan git. İyileşir iyileşmek"

"O kadar zaman sonra diyeceğin tek şey bu mu ? " dedim. Hayal kırıklığına uğradım. O kadar canım yandı ki Yoona beni on kez daha dövse bu kadar acımazdı. Ben ona bir şey oldu diye kaç gece ağlamıştım.

"Jennie burada olmak istemezsin"

"Emin ol istiyorum Jisoo" dedim. Bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Kendimi parçalamak istiyordum ama aşağıda onlar varken bunu yapamazdım.

"Jennie kendine gel ve git eski evine" dedi sinirle. Ayağa kalktım.

"Gitmiyorum. Hiç bir yere gitmiyorum. Sen burada güzel bir hayat sürerken beni yollayacak mısın ? Sen kimsin ?" Dediğim de bana tokat attı. Zaten olan ağrılarıma bu da eklenince dengemi kaybedip yatağa düştüm.

"Ben üzgünüm"

"Öyle misin ? Peki ne için ?" Dedim. Ondan gerçek bir özür istiyordum. Sonra bu şehri bile terk ederdim. Sadece bana samimi, gerçek bir özür vermesini

"Sana vurduğum için"

"Canımı asıl yakan bu değildi" dedim gücümü toplayıp ayağa kalkarken. Derin bir nefes aldım.

"Nasıl geldin buraya ?"

"Bu önemli değil"

"Seni nasıl kabul ettiler ?" Dedim sinirle. Ellerim titriyordu.

"Ben...Seunghyun'un hayatını kurtardım"

"Nasıl ?" Dediğinde ofladı. Ellerini saçına geçirdi ve odanın içinde bir tur attı.

"O gün sabaha doğru yiyecek bir şey bulmak için çıktım. Köprünün o tarafta bizden bir kaç kişi onu kovalıyordu. Sanırım bizim o tarafa geçmiş. Kaçmasına yardım ettim ve sokakta birini gördü ona bıçak çeken kişiyi öldürdüm."

"Birini mi öldürdün ?" Diye şaşkınlıkla sordum. O karıncaya bile zarar veremezdi.

"Öldürdükten sonra bayılmışım."

"Senin Desiti'de-" dediğimde ağzımı kapatmasıyla cümlem yarım kaldı.

"Kafayı mı yedin ? Sadece Seunghyun. Sadece o biliyor. Jiyong duysa beni öldürür. O yüzden sus" dediğinde elini ittim.

"Yani Seunghyun sakladı ?"

"Evet. Oda sadece onu kurtardım diye. Ne sanıyorsun seni de mi koruyacağını ?" Dedi sinirle. Şaşkınlıkla ona baktım. Jisoo bu değildi. Ben bu kızla yıllarca küçücük odayı paylaşmıştım. Aynı yatakta kalktım ve o kız karşımdaki kız değildi.

"Beni buraya alırlar mı ?"

"Asla. Seni araştıracaklardır. Buraya en son Rose girdi. O bile zorla ki o kız oradan bile değil. Seni gebertirler Jennie. O yüzden sadece git"

"Seni araştırmamışlar" dedim sakince. Kafamda  bin tane fikir dolaşıyordu. Bir yolunu bulmam gerekiyordu. Bir şey düşünmeliydim.

"Bana Seunghyun kefil oldu! Jiyong'dan sonra onun lafı geçer"

"O zaman bana da o olur"

"Neden ? Bunu neden yapsın ? O gün onu kurtardım diye bana kefil oldu. Ya sen ?"

"Sende bana kefil olursun" dediğimde alayla güldü.

"Ben kimim Jen ? Beni neden taksınlar ? Ben en dipteyim. Her an yakalayacağım korkusuyla yaşıyorum. Sen de bu hale düşme. Çık git ne olur" dedi yalvarırcasına

"Beni ilgilendirmez Jisoo. Kalacağım ve sen benim burada kalmam içim her şeyi yapacaksın. Yoksa kötü olur " dedim üzerine yürürken. Jisoo gözlerini kaçırdı.

"Bunu yapamam Jenn"

"Yapamazsın ? Beni bıraktın. Burası için beni sattın. Sen yapamazsan, ben yaparım" dedim onu iterken. Jisoo sinirli gözlerini üzerime dikti.

"Sen de yapamazsın Jen. Sen beni satamazsın"

"Bende senin için böyle düşünürdüm. Beni satmaz, Jisoo beni bırakmaz derdim. Ah pardon öyle bir şey demedim. Senin beni bırakma olasılığını ben o kadar düşünmedim ki! Sonuç ?" Dedim sinirle. Jisoo kolumu tuttu.

"Bak Jennie anlamıyorsun. İyileş ve git. Lütfen" dediğinde onu ittim.

"Son sözün buysa bana müsade. Bak bakalım ortalık nasıl karışıyor! " Dedim sinirle. Kapı açıldı ve Rose içeri girdi. Onun omzuna çarpıp odadan çıktım. Uzun koridordan çıktığımda Jisoo beni takip ediyordu. Merdivenden aşağı baktım. Büyük salonda erkek kız grup konuşuyordu. Merdivenlerden indim.

"Size bir şey söyleyeceğim" dedim yüksek sesle. Her kez bana döndü. Jisoo koşarak salona girdiğinde Seunghyun'a döndüm ve alayla güldüm.

"Ne diye bağırıyorsun? " dedi Jiyong. Gülerek ona baktım. Beni satan insanı bende satardım. Kimse umurumda olmazdı. Belki Jisoo'yu satmak beni burada tutardı.

"Emin ol söyleyeceğim şey hoşuma gidecek Kwon Jiyong"

OTHER SIDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin