Bölüm 53:Zayıf anında dostun düşmanın olur.

311 42 109
                                    

Uyandığında odamdaydım. Hızla yataktan kalktım ve onun odasına gittim. Boştu. Hızla yukarı çıktım. Seunghyun ve Youngbae salondaydı.

"Oppa. O geldi mi ?"

"Jennie bir şeyler ye. Herkes kahvaltı yapıyor"

"Oppa cevap verir misin ?"

"Gelmedi Jennie. Yemek ye"

"Beni ona götürür müsün ?"

"Jennie şu haline bak bir! Nereye gitmekten bahsediyorsan sen ?" Diye bağırdı ayağa kalkarken. Ellerim silinmişti ama kanın kırmızılığı halla ellerimdeydi. Üzerimde hala mont duruyordu.

"Onu görmeliyim"

"O şuan bir klinikte merak etme. Chaerin, Seungri ve Dara orada. Onun yanında. Biz de üzerimizi değiştirmek için geldik ve geri gideceğiz"

"Tamam bende sizinle geleyim. Bekleyin üzerimi değiştireyim"

"Jennie hayır" dediğinde kalakaldım. Kesin kötü bir şey oldu. Bu yüzden beni götürmüyorlardı. Beni ona götürmüyorlardı.

"Oppa-"

"Jennie sana hayır dedim. Şimdi bir duş alıyorsun ve yemek yiyip diğer herkes gibi bekliyorsun"

"Ama o orada yata-"

"Jennie!" Diye bağırdığında korkuyla yerimde zıpladım. "Aşağı in. Lisa sana yemek getirecek"

"Tamam" diye fısıldayabildim sadece. Geri döndüm ve odama indim. Temiz kıyafetler aldım ve onun odasına girip duş aldım. Kan onun küvetinde suyla karıştı ve yok oldu.

Keşke bende yok olabilseydim. O neredeydi bilmiyordum. Ne haldeydi de beni ona götürmüyorlardı. Göz yaşlarım dolarken suyu kapattım ve havluya sarılıp odadan çıktım. Lisa ile koridorda karşılaştık ve ikimizde sessizce odaya girdik. Havluyla yatağa oturdum. Tepsiyi minik sehpaya bırakıp yanıma oturdu.

"Bir şeyler yemelisin"

"Canım istemiyor"

"Benimde ama Seunghyun sabahtan beri çok gergin. Herkese bağırıp çağırdı ve zorla yemek yedirdi" dediğinde kafa salladım.

"Bir şey biliyor musun ?"

"Seunghyun sana söylememiz konusunda bizi uyardı" dediğimde dudağımı ısırdım.

"O...Jennie kimseye söyleme"

"Nolur söyle. Söz veriyorum söylemem. Yeter ki bir haber ver bana" dediğinde ona bakıyordum. Yavaşça kafa salladı.

"O biraz...kötü. Herhangi bir tepki vermiyormuş. Bir klinik var. YG'den birinin kliniği. Orada ama seni oraya götüremem."

"Kahretsin" dedim. Bana sarıldı. Kafamı omzuna yasladım. Yapabileceğim tek şey beklemekti. Tek şey ondan bir iyiha haber beklemedik. Sadece dua edebilirdim. Göz yaşlarım akarken kendimi tutamıyordum. Dua ettim. İyi olması için yalvardım.

Üç gün. Üç gündür evde yoktu. Üç gündür onu bekliyordum. Üç gündür odamdaydım. Üç gündür odaya gelen tüm tepsiler dokunulmamış şekilde çıkıyordu. Üç gündür ağlıyordum. Üç gündür ondan tek bir haber bile gelmişti.

Üzerime bir eşofman geçirerek yatağa geri döndüm. Telefonumu yatağa attım. Ondan arama almayacaksam telefona gerek yoktu. Onunla konuşamayacaksam hiç bir şeyin önemi yoktu. Dizlerimi kendime çektim ve kafamı koydum. Keşke burada olsaydı.

Telefonuma mesaj geldi. Telefonuma uzandım ve yavaşça ekranı açtım. Mesaja girdiğimde Kaptan yazısını görmemle kalbim deli gibi atmaya başladı.

Ben oyuyim

Mesaji tekrar tekrar okudum. Gözlerimden yaşlar aksa da ağzımdan bir kahkaha kaçtı. O iyi. O iyi. Gözlerimi silerek mesaj yazmaya başladım.

Neredesin ?
Sana geleyim nolur. Seni görmeme izin ver.
Bana nerede olduğunu söyle.

Attığım mesajların hiç birine cevap gelmedi. Sadece tek bir mesaj. Düzgün bile yazılmamış tek bir mesaj. Sorun yoktu. Yanında fiziken olmasam da onunlaydım. O iyiydi. Bunu biliyordum. İyi olacaktı. Biz iyi olacaktım.

Hanbin'in dükkanına girdim. Kendi koluna bir resim çiziyordu. Sesimi çıkarmadan dövmeleri yaptığı yatağa uzandım.

"Diyorum ki yüzümü kırık kalp dövmeleriyle mi doldursan"

"Ha ha ha. Komik kız" dediğinde omuz silktim. Ondan o tek mesajı aldığım bir hafta olmuştu. Koskoca bir hafta. Kimse ondan bahsedemiyordu. Başka mesaj gelmiyordu. Sonunda Lisa benim artık bir şey yapmam için benimle kavga etmişti. Bu yüzden Hanbin'e gelmiştim. Yatacak yer vardı.

"Jiyong'dan haberin var mı ?"

"Yok" dedi sadece. Yalan attığını biliyordum ama bir şey demedim. Yatakta yan dönüp ona baktım. "Ne yapıyorsun sen ?"

"Resim çiziyorum. Güzel durursa dövmesini yapacağım"

"Nasıl böyle normal davranabiliyorsun ? Jiyong'u seversin"

"Bamdo'da kimse onun vurulduğunu bilmiyor"

"Neden ?"

"Çünkü zayıf anında dostun düşmanın olur" dediğimde kafa salladım. "Jiyong'u çok severim, çok da merak ediyorum ama bu dükkanı açıp hiç bir şey yokmuş gibi davranmam gerekiyor. Zor ama zamanla alışıyorsun. Bu onun ne ilk vurulması ne de son olacak. YG'de ki herkesin olduğu gibi"

"Onu özledim"

"Bende. O buradayken daha güvende hissediyorum" dedi. Bu konuda ne hissettiğimi tahmin bile edemezdi. O burada değilken yarım gibiydim. Telefonum çalarken oturdum ve cebinden telefonu çıkardım. KAPTAN. Titreyen ellerimle telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Ben ölüm döşeğindeyim. Sen ise gezmede"

"O-oppa ?" Dedim sesim titrerken. Günler sonra ilk konuşmamızda bu kadar güçsüz durmak istemiyordum ama güçsüzdüm.

"Yaa yine Hanbin'deymişsin. Aranızda ne var? " dediğinde Hanbin'le göz göze geldim.

"Jiyong" dedim ağlarken.

"Hı ?"

"Seni özledim"

"Sanırım bu tam duymak istediğim şey ama gerçek olduğuna inanmıyorum çünkü öyle olsa evde olurdun" dediğinde yataktan atladım. Dükkandan çıktım ve koşmaya başladım.

"Evdesin"

"Hı hı"

"Neden beni aramadın ?" Dedim nefes nefese.

"Öncelikle koşma düşeceksin sakar. Ayrıca evde yas tutuyor olmalıydın"

"Bana haber vermeliydin!" Diye bağırdım ve koşmayı bırakmadım.

"Vermeliydim. Biliyorum" dedi. Evin sokağına döndüğümde bahçe kapısından çıkıyordu. Seunghyun hemen arkasından eve dönmesini ve dinlenmesini söylüyordu. Jiyong ise brnim olduğum tarafa döndü. Koşmaya devam ettim. Yüzümü bir gülümseme kapladı.

"Ah yine ağlıyorsun" dedi ama cevap veremeden takılıp yere düştüm. Bana doğru gelirken dizimin kanamasını önemsemeden yerden kalktım. Bir kaç metre ötemdeki telefonu aldım.

"Sana koşma dedim sakar!" diye bağırdı sinirle. Beni ayarlamasına bile güldüm.

"Salak mısın ? " dediğinde gözlerimi sildim ve topallayarak ona doğru gittim. İkimiz ortada buluşurken gömleğini sıkıca tuttum. Elimi yanağına koyduğumda kafasını avcuma bastırdı. Gözlerimi kapattığında yanağımdan yaşlar akıyordu.

"Ağlama"

"İyisin" dedim hıçkırırken. Gülümsedi. Gömleğini sanki mümkünmüş gibi daha çok sıktım. Onu bırakmayacaktım.

"Emin ol hiç bu kadar iyi olmamıştım" dediğinde ona sarıldım. Kollarımı beline doladım ve kafamı göğsüne koydum. Buradaydı, gerçekti, yanındaydım. En önemlisi iyiydi.

OTHER SIDEWhere stories live. Discover now