Bölüm 19:Ben cehennemden geldim.

303 40 78
                                    

Hep kendi istediği sorulara cevap veriyordu. Kendi istediğini yapıyordu ve bu benim kafamı karıştırıyordu. Kwon Jiyong bir labirent gibiydi. Tam bir yerde onu yakaladım sanıyordum karşıma bir duvar çıkıyordu. Bu yüzden devam edemiyor, geriye dönüyor ve baştan ilerliyordum ama sonuç bir farksızdı.

Belirsizlik bendim. Ben miydim ? Bir bok anlamamıştım. Bunun iki açıklaması vardı. Ya benim geçmişim yüzünden planları var ya da YG'de kalıp kalmayacağıma karar veremiyor. Bu da bana güvenmiyor demek. Zaten güvenmesini beklemiyorum. Kafam gerçekten doluydu. Ofladım.

"Cidden sesini kesmeyecek misin ?" Diye söylendi Lisa. Gözlerimi devirdim ve kafamı kaldırıp yatakta yatan Lisa'ya baktım.

"Sana bir sorum var ?"

"Sende kalsın"

"O zaman oflamaya devam edeceğim." Dedim yatarken. Bir kaç saniye cevap vermedi.

"İyi sor"

"Tamam. Şimdi belirsizlik sensin derse biri sana bu ne demek oluyor ? " dedim kalkarken. Kaşları  çatıldı.

"Senin hakkında bir şeyleri kestiremiyor demek oluyor sanırım. Ya da senin hakkındaki düşüncelerini değiştireceğini düşünüyor" dediğimde bende kaşlarımı çattım.

"Bu ne demek ki ?"

"Yani şey gibi. Öf ne sağı solu belli olmayan hatunsun gibi" dediğinde kahkaha attım.

"Ah bu olabilir...sanırım" dediğimde gülmeyi kesti ve sırtını döndü.

"Artık uyu" dediğinde surat asıp bende yere yattım. Gözlerimi yumdum. Zaten yorucu bir gündü. Eve girdiğimiz de herkes uyuyordu. Kendimi derin bir uykuya bıraktım.

"Kalk" dediğinde beni dürtü. Ofladığımda ise ayağıyla tekrar dürttü.

"Hı ?" Diye söylendim otururken.

"Kalk. Eşyalarını almaya gidiyoruz. Evine" dedi Lisa.

"Ne ? " dedim yüksek sesle. Ne demek evime gidiyoruz ? "Seninle mi ?"

"Ne o beğenemedin mi ?" Dedi alayla. Hızla ayağa kalktım. Şuan uyku falan kalmamıştı.

"Ben..onunla alakalı değil" dedim. Eğer Lisa ile Desiti'ye gidersem öldüm demek. Kapıyı gösterdim.

"Ben şey yapayım. Banyoya gideyim. Geliyorum" dedim ve hızla odadan çıktım. Kapı kapanır kapanmaz iki yan odaya daldım.

"Yuh! Yavaş be insan kapı çalar" dedi Jisoo üzerini giyerken.

"Kes şimdi şunu. Lisa benimle eve gelecekmiş. Eşyalarımı almak için"

"Ne güzel işte! Yarın da cenazene katılırım" dediğinde ellerimi saçıma geçirdim.

"Ne yapacağım şimdi ?"

"Bak bundan bahsediyordum işte! Daha iki günde ne hâle düştün. Bende Lisa ile çık sonra ondan kaç. En kolayı"

"Sen gel benimle" dedim onun dediğini duymamazlıktan gelip.

"İmkansız. Gelemem Rose ile işimiz var zaten."

"Rose ve Lisa gitsin. Sen benimle gel. Seni oraya bile sokmam. Bir yerde beni beklersin bende gidip eşyalarımı alırım."

"Jennie bak b-"

"Sana yardım ettim. Şimdi sıra sende" dedim sinirle. Eski konuları açmak istemiyordum ama belli ki açma gerekiyordu.

"Bunu yüzüme mi vuruyorsun ? Zaten ne beklerdim ki ?" Dedi alayla. Kalbinin kırıldığını biliyordum ama bana düşmanmışım gibi davrandığı her an benim de kalbim kırılıyordu.

"O gün bana bu konuyu bir daha açmayacağını söylemiştin" dedi sinirle.

"Açmaya zorluyorsun. Madem sen bütün geçmişimizi unuttun. Bende hatırlatırım." Dediğimde kafasını iki yana salladı.

"Bu cümleleri bana söyleyeceğini bilseydim o adamda kalmak isterdim. Beni kurtarmanı asla kabul etmezdim" dediğinde gözlerindeki hayal kırıklığına bakmak istemedim.

"Jisoo-"

"Tamam geleceğim seninle. Lisa'ya ben söylerim. Sen hazırlan" dedi ve odadan çıktı. Bir kaç dakika olduğum yerde kaldıktan sonra Rose'un odasına geçip üzerimi değiştirdim ve kendi odama geçtim.

"Hanımefendi benden korkuyor herhalde" dedi Lisa alayla. Sinirle ona baksam da Jisoo'ya döndüm.

"Gidelim mi ?" Dediğim de kafa salladı. Beraber sessizce evden çıktık. Benimle konuşmuyordu. Odada olan şeyden sonra çok da normaldi.

"Jisoo...ben özür dilerim"

"Boşversene. Bunu onları demeden önce düşünecektin" dediğinde kolundan tutup onu durdurdum.

"O günü hatırlatmak bile istemedim ama senin yüzünden. Bana nasıl davrandığına bir baksana Jisoo. 2 yıl oldu seni arıyorum ve tam her şeyden vazgeçtiğimde karşımdasın ama düşmanmışım gibi bakıyorsun bana. Beraber yemeğimizi paylaştığımız, uyuduğumuz günleri hiçe sayarak" dedim sinirle. Kolunu hızla ellerimin arasından çekti.

"Bunlar sadece bahane" dediğinde sinirle onu ittim.

"Bahane ? Cidden bahane gibi mi ?" Dedim bağırarak. Bir kaç kişi bize doğru geldi.

"Sorun mu var Jisoo ?" Dedi çocuk bana sinirle bakarken. Aslında beni görmemezlikten geliyordu. Bir hiç mişim gibi. Jisoo'ya soruyor sadece çünkü o YG. O değerli.

"Hayır, hayır. Sorun yok" dedi Jisoo hızla. Çocuklar geldiği gibi giderken bu sefer Jisoo bileğimi yakaladı.

"Seni aptal! Az aklın olsaydı buranın cehennemden beter olduğunu görebilirdin!" Dedi fısıltıyla. Sokaktakilerin bizi duymasını istemediğini biliyordum ama sinirime hakim olamıyordum.

"Cehennem ? Sen cehennem ne biliyor musun ki ? Neler yaşadım sormadın bile !? Kendi gördüklerinde yaşıyorsun. Ben çok rahatmışım gibi. Sanki mutluydum da orada rahat batmış gibi. Burası benim son çaremdi ve olması gerekeni yaptım. Cehennemmiş!" Dedim alayla bileğimi çekerken.

"Ben cehennemden geldim Jisoo ve emin ol orası burayla kıyaslanamaz. Asla da dönmeyeceğim o bok çukuruna. İstesen de istemesen de olacak bu" dedim ve ondan uzaklaştım.

"Şimdi gidiyorum. Bir kaç saat sonra burada buluşuruz" dedim ve uzun sokakta ilerledim. Beni YG'ye davet etti ama benimle dalga geçiyordu. Jiyong gerçekten YG'den görmüyordu beni. Lisa gibi, Jisoo gibi. Bu sokakta olan, YG'den birini korumak için vana ters ters bakan herkes gibi..

Hepsini buna pişman edecektim. Ben YG'den olacaktım. Hayır YG ben olacaktım. Onları öyle bir duruma getirecektim ki yaptıkları her şey için pişman olacaklardı. Beni o eve aldıkları için bile pişman olacaklardı. Mahvedecektim hepsini ve en sonunda hepsi sadece benim ağzımdan çıkan lafa bakacaktı, hayatta kalmak için.

OTHER SIDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin