Bölüm 35: O pencerede umut var.

270 43 72
                                    

"Ben onu alırım. Burada kalın" dedim ve hızla onun peşine takıldım. Onu bardan uzaklaşırken yakalayabildim.

"Unnie ne olur sakin ol"

"Sakin falan olamam. Bunu bana bilerek yapıyorlar dimi ?" Diye bağırdı sinirle.

"Hayır unnie. Sorun ne bilmiyorum ama burayı ben ayarladım. Hep birlikte eğleniriz diye düşündüm sadece. Eğer..eğer bilseydim böyle bir sorun olacağını yapmazdım" dediğimde durdu. Sinirle kaldırıma oturdu.

"Sorun Yoona!" Dedi barı gösterirken. Sessizce yana oturdum.

"Eğer..anlatmak istersen" dediğimde kafasını iki yana salladı. Tamam istemiyordu. Kafasını elleri arasına alırken yere baktı. Fakat sonunda konuşmaya başladı.

"Yoona çok özeldi. Belki ilk davet ettiği kişi sendin ama o..O davet edilmeyendi. Davet etmemişti Jiyong, onu direk aramıza almıştı. Ona seçme hakkı vermedi. Zaten Yoona'nın dünden kabul edeceği belliydi. Zaten o zamanlar çok az kişiydik. Sadece Minzy, Dara, ben vardık kız olarak. Bir de çekirdek beşli işte." Dedi. Çekirdek beşli Jiyong, Seunghyun, Youngbae, Daesung ve Seungri'ydi. Bunu daha önce Jisoo'dan duymuştum.

"Yoona'nın aramıza gelmesine o kadar sevinmiştik ki anlatamam. Ondan sonra şuan ki ekip oluşmaya başladı. Önce Seung kardeşler girdi, sonra..kardeşim. YG'de güvende olurdu, benim yanımda. Mino, Jin Woo derken yavaş yavaş büyüyorduk. Bu sırada Yoona Jiyong'dan hoşlanmaya başladı. İkisinin arasındaki...sevgiyi...bilmiyorum bana göre sevgi değildi ama ikisine göre öyleydi."

"Sana göre neydi ?"

"Takıntı, yalnızlık. İkisi içinde aynısı bence" dediğinde kafa salladım. Yoona'nın yaptıklarından sonra Chaerin'in dediği daha mantıklıydı.

"O neyse onu görüyorduk ve gittikçe büyüyordu. Bir gün Yoona ve kardeşimin görevi vardı. Yoona hanımın o gün canına tak etmiş. Görev yerine gitmek varken geldi ve YG'den çıkmak istediğini söyledi çünkü Jiyong YG'den kimseyle beraber olmaz. Bunu net bir şekilde dile getirmişti. Yoona' da eğer çıkarsa...beraber olacaklarını düşündü. Ki olabilirlerdi de ama büyük bir sorun vardı. Hepimiz evdeydik ama kardeşim yoktu. Onu Yoona'ya emanet etmiştik. Jiyong bunu ona sorduğunda YG'den çıktığını söyledi sadece. Sinirden deliye döndüm. " dedi sesi ağlamaya başladığını belli ediyordu. Ona sarıldım ve kafamı omzuna koyabildim. Umarım sana güç verebilirim unnie.

"Jiyong ona gitmesini söyledi. Pencerede bir o taraf, bir bu taraf yürüyüp onu bekledim ama o...O gelmiyordu. En sonunda Jiyong gideceğini söyledi. Onunla gitmek istedim ama panik yapacağımı, tek başına daha dikkatli olacağını söyledi. Gitti. 4 saat Jennie. 4 saatte binlerce kez Jiyong ve onun içeri girdiği anı hayal ettim. 4 saat o penceren ayrılamadım ve bekledim. Gelmedikleri her an hem umudum, hem de umutsuzluğum arttı. Sabaha karşı Jiyong tek geldi. En korktuğum şeydi o an benim. Ve kardeşime bir şey olduğunu söylemesine gerek yoktu. Yüzündeki sinirden, çaresizlikten anlıyordum. Benim kardeşim Yoona yüzünden öldü" dediğinde parmaklarını birbirine geçirdim ve sıktım. Şuan küfredemezdim, sinirlenemezdim çünkü yanımda o yas tutarken buna hakkım yoktu.

"O yüzden mi o pencerede ?" Dediğim de kafa salladı.

"Bazen...Jiyong evde olmadığında aklıma düşüyor. Belki geldiğinde yanında olur diyorum, psikolojimi bozuyor. Bu umudu yok edemiyorum" dediğinde yavaşça kafa salladım. Şimdi dank ediyordu. Ne zaman Jiyong yoksa o penceredeydi. Bunu nasıl fark edememiştim.

"Tekrar YG'ye girmek istedi ama Jiyong ne bunu kabul etti, ne de onunla beraber oldu. Bunun Yoona için ölümden beter olduğunu biliyordum. Bu yüzden sesimi çıkarmadım. Yine de en kötü tarafı dövmede. YG'ye giren kadar, çıkanda oldu. Jiyong YG'den çıkan herkesin dövmesini sildirirken bizzat yanındaydı ama Yoona'ya sildirmedi. Oda silmedi. Bu sanki...sanki hala bir umut var gibi hissettiriyor ve ben o umudu parçalamak istiyorum" Dediğinde kaşlarımı çattım.

"Boynunda dövme yoktu" dediğim de boş bir kahkaha attı.

"Boynunda değil ki onun dövmesi. Dediğim gibi o özel. Onun ki kalbinin üzerinde" dediğinde sustum. Bara baktım.

"Unnie...benimle geri dön bara. Ona istediğini vermeyelim ve eğlendiğimizi gösterelim. Sana söz veriyorum pişman olmayacaksın" dedim ona dönerken. Kafa sağladığında ayağa kalktım ve elimi ona uzattım. Tuttu ve ayağa kalktı. Beraber bara yürüdük. İçeri girdiğimiz de Jiyong ayağa kalkmıştı. Chae unnie benden bir iki adım önde olduğu için geçip oturdu. Tam sahnenin önünde durdum ve ayakta bana bakan Jiyong'a baktım.

Tamam Jiyong kötü biriydi ama derinlerde....baya baya derinlerde bir iyilik olduğunu biliyordum. Yoona ise katıksız kötüydü, bencildi ve yüzsüzdü. Bu yüzden o Jiyong'u hak etmiyordu. Hayır Jiyong'u ona bırakamazdım. Dünya da ki diğer kadınlar olabilirdi, ben olabilirdim ama Yoona olmazdı. Kafamı Yoona'ya çevirdim. Göğsünü açık gösterecek bir elbise gitmişti ve kraliçe tacı sanki parlıyordu.

Garip bir adalet anlayışım vardı. Chaerin unnieyi severdim ve sevdiğim insanlara karşı hayatın adaletsiz olmasından nefret ederdim. Onlar için adaleti ben sağlayabilirdim. Sağlardım da. Bu yüzden yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Yoona'ya göz göze geldiğimizde kafamı Jiyong'a çevirdim. 2 saniyede karar vermiş olduğum bir plan olabilirdi ama bence hayatımda yaptığım en iyi plandı.

Bu yüzden göğsümde bağlı olan ellerimi çözdüm ve Jiyong'a odaklandım. Ona doğru yürümeye başladığımda sanki her şey bir karanlığa büründü. Sadece ona baktım. Sanki ağır çekimde gibiydik ve kalbim deli gibi atıyordu. Yanında vardığımda tek elimi omzuna koydum. Parmaklarım ucunda yükseldim ve yanağına bir öpücük koydum. Çenesinden tutup bana bakmasını sağladım. Yoona'nın görebileceği açıda kulağına eğildim.

"Oppa. Her şey için teşekkür ederim" diye fısıldadığımda dudaklarım kulağına çarptı. Ondan bir adım uzaklaşırken gülümsedim ve dudağımı ısırdım. İyi, güzel plancı ama bu hikâyede yanan ben olacaktım.

Siz Jennie'yi şimdi görün shsjs

OTHER SIDEWhere stories live. Discover now