Bölüm 4: Bir şehir efsanesi

401 46 59
                                    

Herkese göre iki tane diğer taraf vardı. Onlara göre buradakiler, buradakilere göre onlar. Bana göre ise tek bir tane diğer taraf vardı. Sadece orası. Olmak istediğim yer. Ait olduğum yer.

"Ben geldim" diye söylendim ve odaya girdim. Üzerimdeki elbiseyi çıkardım. Odaya bakındım. Boş odaya. Geldim dediğim de cevap verecek kimsenin olmadığı odaya. Üzerime bir tişört geçirip  dolapta yer açtım. Tişörtlerimden yastık yaptım ve içine girip kafamı koydum. Dolabı içeriden kilitledim ve gözlerimi kapattım.

Yoona hakkında bir şeyler bulmalıydım. Jiyong için ne kadar ileri gidebileceğini öğrenmeliydim. Uykum gelmişti. Sabah çok erken saatte uyanmıştım.  Karnımda açtı zaten. Keşke partideyden bir kaç bir şey yeseydim. Artık açlığımı uyuyarak bastıracaktım.

Tam uykuya dalmak üzereydim ki kapı gürültüyle açıldı. Elimi ağzıma bastırıp nefesimi tuttum. Beni duymalarını istemiyordum. Bu tarafta yorgunsan kimseyle konuşmaman gerekirdi çünkü yorgunken kavga edemezsin, yorgunken kendini savunamazdın.

"Gelmemiş"

"İyice bak odaya" dedi Dawn. Hyuna alayla güldü.

"Salak mısın bebeğim ? Oda zaten 4 adımla bitiyor ?"

"Peki dolap ?" Dedi Dawn. Dolabın kapısı zorlandı. Gözlerimi sıkıca yumdum.

"Jennie dolabını hep kilitler. Kıyafetleri çalınmasın diye. Sadece gelmemiş işte!" Diye sinirle konuştu Hyuna.

"Tamam tamam gidelim" dedi Dawn ve odadan çıktılar. Sonunda derin bir nefes aldım. Bugün de rahattım. Yani umarım bir başkası da odaya dalmazdı. Kendimi uykuya bıraktım.

Sabah dolaptan çıktığımda bel ağrısından ölmek üzereydim. Gece bir kaç kez daha odaya giren olmuştu ama çok sürmeden çıktılar. Üzerime bir şort ve omzu açık bir bluz geçirdim. Saçlarımı hızla toplayıp dolabı kilitledim ve odadan çıktım.

Evin minik salonu yine bok gibiydi. Küçük mutfağa geçip bir bıçak aldım ve şortun cebine soktum. Evin kapısı her zamanki gibi ardına kadar açıktı. Bu da bu tarafın sorunuydu. Bu eve ilk geldiğim zamanda böyleydi. Ufak ve bakımsız. Dökülmek üzeri olan duvarlar, sadece tek kişinin sığabileceği mutfak ve daha kötüsü sığmak için bin türlü pozisyona girdiğin, asla sıcak olmayan ve köpüklü olmana bakmaksızın her an kesilecek suyu olan bir banyo. Odalar desen daha da beterdi.

"Sabahım 8'inde sevişecek ne yaşadınız ?" Diye sinirle soludum. Birileri yine işindeydi. Sabah sabah. Küfrederek sokağa fırladım.

"Jennie" sesle beraber göz devirerek yönümü değiştirdim ama asla durmayacaklarını biliyordum.

"Ağzın kokuyor ama hala kıyafet derdindesin"

"Ne yapalım Eun ? Sen boğazına çalışıyorsun diye bende mi öyle yapmalıyım ?"

"Sen fazla oldun ama" diye üzerime gelirken aramıza Jess girdi. İkimizi de birbirimizden uzaklaştırıp bana döndü.

"Nedense haklı! İşin gücün süslenmek. Ah Jenn bari birini buldun mu altına gireceğin ?" Diye alayla konuştuğunda sinirle elini ittim.

"Siktir git! Yakında buradan kurtulacağım."

"Sadece elbise alarak mı kurtulacaksın ?" Dediğinde sinirle ona baktım.

"Elbiseleri kendim için alıyorum ve o elbiselere giden parayı da kendim buluyorum ama siz ezikler ben buradan gidince bir ikisini alıp giyebilirsiniz. Tabi sığarsanız içine" dediğimde ikiside bana doğru atıldı. Cebimdeki bıçağı çıkarıp onlara doğru salladım.

"Hadi dene!" Diye sesimi yükselttiğimde ikiside olduğu yerde kaldı.

"Bu agrasifliğini anlıyorum. Sonuçta yalnız başına kaldın ama kendine gel. Git başkasına bulaş" dedi Jess. Dedikleri canımı yaksa da sadece göz devirip yoluma döndüm. Aslında haklıydı. Artık tektim. Jisoo'nun nerede olduğu belli değildi, Bom ise artık yoktu. Yok olması gerekti, kendi içimde yok etmiştim onu. Bu yalnızlık beni diğer tarafa itiyordu.

"Bunu neden size o anlatmıyor ? Jennie hadi buraya gel" diye bana seslendiğinde dalgın gözlerimi Min Woo'ya çevirdim. Kaşlarımı çatıp ona baktım.

"Gelecek misin ?" Dedi sanki başka şansım varmış gibi. Önünde beş on tane çocuk vardı. Ayakları çıplak, üstleri yırtık dolu.

"Ne oldu ?"

"Diğer taraf ve biz. Onlara anlat hadi" dedi oturduğu koltuktan kalktı ve oturmam için beni tuttu. Zorla sandalyeye oturup ona sinirle baktım. O ise hemen sandalyenin koluna oturdu ve elini omzuna attı. Derin bir nefes aldım.

"Hadi bahset. Diğer tarafın ne kadar şerefsiz olduğunu söyle" dedi omzunu sıkarken. Çocuklar sadece bana bakıyordu. Gülümsedim.

"Öyleler" dedim zorla. Mın Woo bana doğru eğildi.

"Hadi Jennie" diye fısıldadı. Gözlerimi çocuklara diktim.

"Bu şehir ikiye bölündü. Çok eski bir zamanda zengin iki kardeş kavga etmişler. İkisi de kendine yerler almaya başlamış. İş o kadar çığrından çıkmış ki babaları sonunda tüm şehri iki kardeşe bölmüş. Köprünün oradan" dediğimde hepsi şaşırdı. Aslında bu hikayeyi bildiklerini biliyordum.

"Oradaki kardeş geceyi çok severmiş. O yüzden oraya gece şehri anlamına gelen Bam Dosi'nin kısaltmasını koymuş. Bamdo. Büyük kardeş buna o kadar sinirlenmiş ki o da inat edip buraya gündüz şehri anlamı da Desiti koymuş. Bu iki yer birbirine düşman gibi geçinmişler her zaman. Bu taraf hep güzellik içinde yaşarken karşısı hep bela içindeymiş." Dediğimde hepsi alkışladı.

"Bamdo'da hep insanlar ölür. Çok kavga çıkar, çok baş belası vardır. Orası kötü bir yer çocuklar." Dedi Min Woo. Evet onlar kötüydü ama Min Woo daha da kötüydü.

"Ben artık gidiyorum. İşim var" dedim kalkarken.

"Dimi Bom ? Ah pardon Jennie. Onlara oranın kötü bir yer olduğunu söyle. Orada gittin sonuçta" dediğinde çocuklar ayaklandı.

"Oraya gittin mi ?"

"Nasıl bir yer ?"

"Gerçekten herkes birbirini mi öldürüyor ?"

"Hep kavga ederler mi ? O adamın bir çocuk öldürdüğünü duydum" dedi biri.

"Yeter" diye sesimi yükselttim. Hepsi susarken bakışları çıplak ayaklarına gitti.

"Oraya gittim ve ne gördüm biliyor musunuz ? Korkutucu gözlere sahip bir adam. Acımasız, ruhsuz ve kesinlikle çıkarcı ama açık. Ne istediğini biliyor, ne yapacağını söylüyor. Ne düşündüyse yapıyor" dedim gülerek. Mın Woo'ya baktım. Çenemi yukarı kaldırdım.

"Ve aç değiller" diye eklediğimde Min Woo kolumdan tuttu ve beni sürükleyerek uzaklaştırmaya başladı. Bundan sonra ne olacağını biliyordum.

Berbat şehir isimleri bulma kulübü başkanıyım. Önerilere açığım bebekler çünkü bu sefer yapamadım shdhd

OTHER SIDEWhere stories live. Discover now