Bölüm 40: Nerede olursam olayım beni bul.

288 45 121
                                    

"N-ne oldu ?"

"Desitili misin ?"

"Oppa bak-"

"Bana evet ya da hayır de" diye bağırdığında koltuğa sindim. Bu tatlı adamın sinirliyken Jiyong'a dönmesi felaketti.

"Ben..evet" dediğimde elini direksiyona geçirdi.

"Sikeyim böyle işi! Biliyordum bir bok olduğunu! Biliyordum işte diye bağırdı. Gelen mesajla kucağımdaki telefona baktım. Jiyong ne oldu diye sormuştu.

"Oppa lütfen sakin ol"

"Sakin mi ?" Dedi bana dönerken. Önümdeki torpidoyu açtı ve silah çıkardı. Silâhı kafama dayaması sadece bir saniyeyi aldı.

"Sakin mi ? Seni öldüreceğim"

"Jisoo'da oradan biliyorsun"

"Jisoo farklı!"

"Jisoo'yu benden ayıran ne ? Seni kurtarmış olması mı ?" Dedim sinirle. Parmağını tetiğe koyduğunda korkuyla gözlerimi kapattım. Böyle öleceğimi düşünmemiştim. Ben daha çok ölümüm Jiyong'un elinden olur sanıyordum.

"Jisoo farklı"

"O benim arkadaşımdı! Bir farkta yok" diye bağırdım. Madem ölecektim bari içimde tutmama gerek yoktu. Silâhı küfrederek arabanın ön camına fırlattı.

"Bugün ayrılıyorsun"

"Nereye gideceğim? " dedim panikle. Ne olursa olsun o bok çukuruna dönmezdim. Sinirle bana baktı.

"Sence umurumda mı ?"

"Oppa yapma nolur. Ba-bak ben hep YG'ye girmek istedim. Desiti'den kimseyle alakam yok benim. İnan bana"

"Jiyong bunu duyarsa seni gebertir"

"O zaman ona söyleme." Dedim panikle. Bunu sır olarak tutabilirdik. Herkesin sırrı vardı. Lisa ve benim, Chaerin'in. Hatta Jiyong'un bile.

"Biz sır tutmayız."

"Hepsinin sırrı var!"

"Çekirdek tayfanın yok!" Diye bağırdı sinirle. Kafasını arabanın koltuğuna yaslayıp gözlerini kapattı.

"Jisoo var. Onu sır olarak sak-"

"Jiyong Jisoo'yu biliyor" dedi sinirle. İçimde aynı anda bir umut belirdi.

"Nasıl yani ? Desitili olduğunu biliyor mu ?"

"Evet. Onu eve getirdiğim gün söyledim. Biz sır saklamayız. Özellikle Jiyong ve ben" dedi gözlerini açarken.

"O-o zaman beni de kabul eder. Jisoo'yu ettiği gibi" dediğimde kafasını iki yana salladı. Seunghyun yanılıyordu. Beni de kabul edebilirdi.

"Jisoo'ya bile zor ikna ettim ve onun peşine sürekli birini taktı. İknâ etmemin tek sebebi beni kurtarmak için bir Desitili öldürmesiydi Jennie. Seni kabul etmez"

"Ama benim gidecek bir yerim yok" dedim. Sesim ağlamak üzeri olduğumu belli ediyordu. Gözlerim dolarken ellerimi yumruk yaptım.

"Seni öldürür. Ondan bunu saklayamam"

"Öldürsün o zaman" diye isyan ettim. Ağzımdan bir hıçkırık kaçarken kendimi çok küçük hissettim.

"Oraya dönmekten daha iyidir onun elinde ölmek! Oraya dönmeyeceğim"

"Oraya dönmesen de başka yere git. Git ve bir hayat kur. Orada yaşa ama o eve dönemezsin. Döndüğün anda bunu söyleyeceğim. Zorundayım. Kimse için onu karşıma almam" dedi sinirle. Kafamı iki yana salladım.

"Başka yere gidemem. Güvende olmam anlamıyor musun ? Ben neden salak gibi YG'ye girmek için tutuşuyorum?  Çok havalılar diye mi ? Hayır! Beni korursunuz diye" dedim gözlerimi silerken.

"Başka bir hayat kurabilirsin!" Dedi inatla. Beni anlamıyordu. Cidden anlamıyordu.

"Min Woo benim peşimde. Beni kendine istiyor. O adiden kaçmak için her boku yaptım. Tam hayatım düzelmişken bunu bozmana izin vermeyeceğim" dedim sinirle ve arabanın kapısını açtım.

"Beni herkes sattı. Bom, Jisoo bile. Beni bırakıp gittiler. Ben kendime bir aile buldum ve bunu bırakmayacağım. Gerekirse ölümüm ellerinden olsun" dedim. Acilen ağlamayı kesmem gerekiyordu ama göz yaşlarımı sildikçe yenileri ekleniyordu. Bu yüzden koltuktan kalktım. Kapıyı kapattım. Camı indirdi ve o sevmediğim ciddi yüzüyle bana baktı.

"O kapıdan girdiğin an söylemek zorundayım. Bu yüzden o eve gelme" dedi ve gaza basıp gözden kayboldu. Kaldırıma çöktüm ve dakikalarca ağladım.

İki seçeneğim vardı. Ya eve gider ve ölürdüm ya da kendime yeni bir hayat kurmayı dener, en kötü yakalanır ve ölürdüm. İkisi de bok gibi seçeneklerdi. Çalan telefona baktım. Kaptan.

Benim oralı olduğumu öğrendiğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktı. Benden nefret edecekti. Peki buna değer miydi ?  Değmezdi. Benden nefret etmesindense Min Woo'nun ellerinde ölürdüm. Çalan telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.

"Alo..Jiyong" dedim ağlamaktan çatallaşmış sesimle. Elimle yüzümü kapattım. Keşke şuan ölseydim de bir karar vermek zorunda kalmasaydım.

"Sen ağladın mı ?"

"Oppa be-beni köpek kovaladı. Çok korktum....Ben neredeyim bilmiyorum bile. Beni..Beni bulur musun ?"

"Bana etrafını tarif et. Geliyorum"

"Beni gerçekten bulur musun ?" Dedim hıçkırarak. "Nerede olursam olayım bulur musun? "

"Bulurum Jennie. Yeter artık ağlama. Sana geliyorum" dediğimde gözlerimi sildim ama tekrar ağlamaya başlamam bir saniyemi aldı.

"Oppa beni bul çünkü ben gerçekten çok korkuyorum. Ölmek istemiyorum" dedim. Sensiz kalmakta istemiyorum diye geçirdim içimden.

"Ya alt tarafı bir köpek. Bana konum at"

"Ama kapatma telefonu"

"Tamam" dediğinde girip ona konum attım.

"Ama eve zaten yakınsın"

"Olsun. Sen bana gel" dedim çünkü ben ona gidemezdim. O eve gidemezdim. Benden nefret etmesindense usulca çıkıp giderdim hayatından. Gittiğimi bile fark etmeden giderdim. Jiyong sokağa döndüğünde ayağa kalktım. Koşarak ona giderken telefonunu kapattı. Boynuna atladım.

"Hey tamam geçti artık. Sorun yok buradaydım" dediğin de kafamı boynuna gömdüm ve ağlamaya devam ettim. Ellerini belime dolandığını hissettim.

"Jiyong...Bu geceni bana ayırır mısın ?"

"Ne ?"

"Bu geceni..eve gitmesek. Sadece ikimiz geçirsek. Senle ben. Bu geceni bana ayır" dedim. Ondan ayrıldım ve kızarmış gözlerimi umursamadan yüzüne baktım. Kabul etmesi için dua ettim.

"Sana hayır demek mümkün değil. Sonra ömrüm boyunca beynimi yersin" dedi. Keşke. Keşke ömrün boyunca kalabilsem de sadece sussam.

"Bu evet demek mi ?" Dediğimde kafa salladı. Gülümsemeyi deneyerek boynuna sarıldım. Mutlu olmalıyız Ji. Bu mutlu bir veda olmalı çünkü sen bunu hak edersin.

OTHER SIDEWhere stories live. Discover now