Bölüm 12: Bu aramızda kaptan

305 42 137
                                    

Sabaha karşı büyük bir gürültüyle gözlerimi açtım. Yerimden hızla kalktım. Bu sefer Jin Woo olamazdı çünkü yukarı çıktığımdan beri çıt bile çıkmamıştı. Aşağıdan gürültüler gelmeye devam etti. Kapıya yaklaştım.

"O sikik çeneni kapa artık Mino. Yapman gereken şey basitti" diye bağırdı Chaerin. Kapıyı hafif araladım.

"Nuna biliyorum ama bir anda kavga çıktı. O sırada her şey kaynadı" dediğinde tüm cesaretimi topladım ve odadan çıktım.

"Kavga ? Milletin birbirini öldürmesi umurumda değil"

"Chaerin haklı Mino. Jiyong az kalsın ben ölüyordu" dedi Seunghyun. Adımlarım dondu. Aşağı inmekle hata mı yapardım ?

"Özür dilerim. Cidden özür dilerim"

"Özür dileme. Bu son olsun. Bir daha böyle bir şey olm-"

"Ah gerçekten. Vurulan benim hyung. Tamam artık konuyu kapatın" dedi Jiyong. Vurulmuş muydu ? Merdivenlerden aşağı baktım.

"Hoş...geldiniz" dediğimde hepsinin kafası yukarı döndü.

"Aişh cidden" diye söylendi Jiyong ve salonun köşesine doğru ilerledi ve görüş alanımdan çıktı. Merdivenlere dönüp aşağı indim.

"İstediğiniz bir şey var mı ? Siz...bitik görünüyorsunuz" diye itiraf ettiğimde bir kaçı güldü.

"Hayır. Kendimiz hallederiz" dedi Seunghyun ve diğerlerine döndü. Daesung ile göz göze geldiğimizde gözlerini üzerimden çekmedi.

"Herkes temizlensin. Ciddi yarası olan varsa haber verin. Kendi halledebilecek olan kendi halletsin ve yatıp dinlenin. Lisa ve Rose sabah okula, sizinde okulunuz var. Hadi dağılın" dedi Seunghyun en son çocuklara dönüp. Kaşlarım havaya kalktı. Ne yani bu durumda bile okul mu ?

"Ne dedin ?" Dedi Seunghyun bana bakarken. Hepsi bana döndü. Parmağımı kendime çevirdim.

"Ben mi ?"

"Evet. Sen ?"

"Sadece okul için iyi bir gün değil...gibi ?" Dediğimde Seunghyun ofladı. Belli ki yorgundu. Çocuklar onun oflaması sonucu ayaklandı.

"Seungri bir şeyler getirsene" dediğinde saçları beyaza dönük çocuk hızla kalktı ve mutfağa doğru gitti.

"Cidden yardım edebileceğim bir şey var mı ?"

"Canın değerli değilse...Jiyong'a bakar mısın ?" Dedi Seunghyun koltuğa otururken. Salonda kalan az kişiye baktım. Jiyong'u bakma görevini paslayacak birini aradım ama hepsi bitik haldeydi.

"Bakmak istemiyorsan anlarım. Sadece o vuruldu ve-"

"Bakarım. Nerede ?" Dediğimde Seunghyun bana aşağı inen merdivenleri gösterdi. Kafa sallayıp salonun en köşesinde kaldığı için görünmeyen merdivenlere ilerledim. Karanlık merdivenlerden inerken bir ışık aradım ama yoktu. Bu yüzden duvara tutundum ve yavaşça aşağı indim. Son basamaktan iner inmez kısık ışık önümü aydınlattı. Alt katta 3 oda vardı ama yerdeki kan damlaları hangi odaya ilerlemem gerektiğini gösteriyordu.

İçerden gelen seslerle kapıyı tıkladım. İçeri girmem için bir şey demedi ama ben girdim. Belki de duymadı. Kapıyı sonuna kadar açtım ve direk karşımdaki koltukta gömleğini çıkarmaya çalışıyordu.

"Gir dediğimi sanmıyorum" dedi bana bakmadan

"Henüz girmedim. Sadece kapıyı açtım"

"Tamam şimdi kapat" dediğinde odaya girdim ve arkamdan kapıyı kapattım. Bu sefer kafasını kaldırıp bana baktı.

OTHER SIDEWhere stories live. Discover now