Bölüm 54: Sen buna değersin.

361 44 89
                                    

"Sana yiyecek bir şeyler getireyim"

"Aç değilim"

"Peki meyve ?" Dedim. Bana bakıp kafasını iki yana salladı. Gülümsediğinde kaşlarımı çattım.

"Komik olan ne ?"

"Benim için bu kadar endişeleniyor olman"

"Ah öyle mi ? Bana haber vermeliydin Jiyong. 10 gün. Seni bekledim bir haber bekledim. Kimse beni sana getirmedi, nerede olduğunu söylemedi."

"Onlara kızma. Ben istemedim. İlk başka onlar vermemiş çünkü sen psikolojik olarak kötü durumdaymışsın. Ben uyanınca..geçen hafta gelmeni istemedim"

"Sana mesaj attım. Seni görmek istedim"

"Ben istemedim. Beni öyle görmeni istemedim sadece" dediğinde koluna vurdum.

"En azından haber vermeliydin. Ölüyordum burada" dedim sinirle. Kafasını iki yana sallarken gülüyordu.

"Biraz yemek ye. Haberlerini aldım hiç bir şey yememişsin"

"Sen benden haber alırken ben ne haldeydim. Hiç asıl değil" diye mızmızlandım. Elimi tuttu.

"Üzgünüm ama yemek ye"

"Aç değilim. Seni yalnız bırakmak istemiyorum. Yanından ayrılmayacağım"

"Burada olacağım. Konuşmamız gereken konular varken hiç bir yere gidemem ama beni kırma. Lütfen bir şeyler ye. Seunghyun'u da aşağı yolla. Onunla da bir şeyler konuşmam gerek" dediğinde kafa salladım. Onu üzmek istemiyordum bu yüzden onu dinledim ve yukarı çıktım. Saat 8'e yaklaştığı için herkes yemek hazırlıyordu.

"Seunghyun shi Jiyong seni bekliyor aşağıda"

"Oppadan resmî konuşmaya geçmişiz. Görüşürüz bunu" dedi aşağı inmeden. Mutfağa girip yardım ettim ve hep birlikte yemeğe oturduk.

"Sende gelebildiysen yemeğe her şey yavaştan düzeliyor demek" dedi Jisoo. Omuz silktim

"O kadar çağırdım da gelmedin. Belli ki acıktın" dedi Rose

"Hayır kızlar. Önemli olan kimin yemesini istediğinde" dedi Lisa. Kolumu karnına geçirdim.

"Açım"

"Bir arada uyu" dedi Youngbae. Ona döndüm. İlk bir kaç gün çok uyusam da haber alamadığım her gün uykuyu da kesmiştim.

"Tamam" diye geveledim ve hızla yemeğimi yedim. Yemek biter bitmez tabağını makineye yerleştirip koşarak aşağı indim ve odasının kapısını çaldım. Seunghyun dışarı çıktı ve peşinden kapıyı kapattı.

"Yarın konuşalım"

"Çık karşımdan lütfen" dediğinde kafa sallayıp çıktı ve yukarı gitti. Ona kızgındım tabi ki. Onu bana göstermedi. Beni götürmedi ve bağırdı. Bunları kafamdan atıp hızla odaya girdim. Jiyong bıraktığım gibi yataktaydı.

"Ne hızlı yedin ?" Dediğinde omuz silkip yatağın kenarına oturdum.

"Nasılsın ?"

"Şimdi de bundan önce sorduğun bin seferki gibi iyiyim Jennie"

"Bana kızma" dedim surat asarken. Çenemden tutup yüzüme baktı.

"Sana kızmıyorum. Sadece kimse beni bu kadar merak etmez. Yani bir şey olunca buraya gelir yatarım. Zaten kimse giremez. Ben çıkana kadar da haberleri olmaz benden" Dedi. Ben her zaman seni merak ediyorum. 6 yaşındayken de, şimdi de.

"Berbat bir şey bu" diye mırıldandım. Elini çenemden çekmedi.

"Bende özledim" dediğinde göz göze geldik. Derin bir nefes aldı.

"Dövmene bakabilir miyim? " dediğinde eli boynuma doğru düştü. Kafa sağladığında boynumdan omzuma doğru indi. Üzerimdeki tişörtün yakasını indirdi. Tişört göğsüme kadar inmediğinde beni belimden tutup kendine doğru çekti. Tişörtün eteklerini tutup yukarı çekti. Ellerimi yukarı kaldırıp tişörtü çıkarmasına yardım ettim. Tişörtü bir kenara attığında umursamadım. Parmakları dövmenin üzerine geldi. Elleri titriyordu ya da benim vücudum titriyordu. Teni tenime değdiğinde gözlerimi kapattım.

"Çok güzelsin" diye fısıldadı. Kalbim deli gibi atarken nefesim kesildi. Bu bana zararlıydı. Bu kadar hızlanması kalbime zarardı.

"Jiyong ben...eğer senin için sorun olacaksa" dedim ve gözlerimi açtım. Bakışlarını dövmeden gözlerime çevirdi. Kalbim bir kez daha tekledi. Az kalsın her şeyi unutacaktım.

"Her şeyi unutabiliriz. Dediğim her şeyi" dedim zorla çünkü bunu istemiyordum. Unutmak istemiyordum. Parmakları dövmenin üzerinde hareket etmeyi kesti.

"Dediğin için pişman mısın ?" Dedi elini dövmeden çekti ve yatağa düşmesini sağladı.

"Hayır" dedim hızla. "Hayır, hayır pişman değilim. Ben pişman olmam"

"O zaman neden unutalım ?"

"Çünkü...çünkü ben seni zor duruma sokarsa ya da istemezsin diye dedim. Yani çünkü biliyorum Yoo-"

"Sikeyim Yoona'yı" dediğinde kaşlarım havaya kalktı.

"Ah şey yani öyle değil." Dedi sonra sustu. Derin bir nefes aldı.

"Sen geldiğinden beri Yoona ikinci plan bile değil"

"Ama b-"

"Sadece beni dinle. Ben dondurma sevmem ama seninleyken tadı güzel. Diziler çok gereksizdir bence ama sen yanımda oturduğunda, şasırdığında hatta küfrettiğinde, saçma salak bir şeye güldüğünde o dizi çok anlamlı oluyor. Yalnız olmayı severim.  Yalnız içmeyi, yalnız uyumayı, yalnız yürümeyi ama fark ettim ki sen yanımdayken bunları yapmayı daha çok seviyorum. Ağlayan insanlardan nefret ederim ama sen ağlarken bile sevmemi sağladın. Ağlarken bile o kadar güzelsin ki nefesimi kesiyorsun" dedi. Benimde. Benimde nefesim kesiliyordu bu çocuk yüzünden.

"Sen her şeyi güzelleştirirken, eski hislerimi geri getirdin. Korkuyu, endişeyi geri getirdin. Sana bir şey olacak diye endişelendim, ağlamaya sebep olacağım diye korktum ama bunlar haricinde bir sürü güzel histe seninle geri geldi bana. Huzurum geri geldi." Dedi. Eli belimi buldu. Parmakları belimde dolandı. Beni kendine çektiğinde dudaklarımız arasında milimler vardı. Gözlerimi sıkıca kapattı.

"Planlarımı bozmaktan nefret ederim ama sen bütün planlarımı alt üst ettin. Ben kuralları çiğnemekten nefret ederim Jennie. YG'nin başına geçtiğimde YG'den biriyle çıkmam dedim. Kendi kurallarımı çiğnemekten nefret ederim ama senin için o kuralı o kadar çiğnemek istiyorum ki bunu yapacağım. Bunu yapacağım çünkü sen buna değersin" dedi ve dudaklarımızı birleştirdi.

OTHER SIDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin