Bölüm 42: Ben her şeyimden vazgeçtim.

286 42 107
                                    

Sabah uyandığımda kafam onun bacaklarındaydı. Yavaşça yerimden kalktım. Masanın üzerindeki papatya buketine baktım. Buketi alıp kokladım.

"Günaydın" diye fısıldadı. Kafamı ona çevirdim ve gülümsedim.

"Günaaaydın Jiyong. Bunları ne ara aldın ?" Dediğim de elini saçlarına götürdü ve karıştırırken gözlerini kaçırdı.

"Dün..almayınca Bende sabah gidip aldım işte. İstemiştin şimdi dırdır edersin"

"Etmezdim" dediğimde yüzünden inanmadığı belliydi. Yani sabah kalkmıştı ve gitmişti ama geri geldiğinde yatağa yatmak yerine koltukta uyumuştu. Üstelik oturarak ve kafamı da kucağına koymuştu. Şimdi ben bu adama aşık  olmayayım da kime olayım ?

"Edemezdim çünkü dün gece çok eğlendim. Mutluyum. Unutmayacağım bir gün oldu"

"Benimde" dedi ayağa kalkarken. Üzerindeki tişörtü hızla çıkardı ve koltuğun üzerine düzgünde koyduğu gömleğini aldı.

"Seninde ne ?"

"Bende eğlendim. Güzeldi" dedi ve düğmelerini iliklemeye başladı.

"Oppa dün geceyi kimseye söyleme. Olur mu ?"

"Yani niye birine anlatayım ki. Saçma sapan bir gündü. Gezdik bitti" Dediğin de  bir nebze kalbim kırılmıştı. Saçma sapan bir gün değildi. Ayağa kalktım.

"Pekala ben eve gitmeyeceğim henüz. Hanbin'le beraber takılırım. Evde görüşürüz sonra" dedim kapıya ilerlerken. Çıkadan ona döndüm.

"Bana neden ismini sordun ?"

"Kimin ?"

"O çocuğun. Öldürdüğüm çocuk. İsmini söylersem sır olarak saklayacaktın. Neden ?"

"Çünkü ismini hatırlıyorsan buna değer" Dediğin de kaşlarım çatıldı.

"Nasıl yani ?"

"Hatırlıyorsan gerçekten isteyerek yapmamışsındır Jennie. Hatırlıyorsan senin için değerlidir. Eğer hatırlıyorsan hala o küçük kız çocuğusundur." Dediğinde kafa salladım ve evden çıktım. Hanbin'in dükkanına girerken o kapıda sağa sola bakınıyordu.

"Sapığa mı bakınıyorsun ?" Dedim ve çiçeklerimi  masaya bıraktım.

"Ne alaka şimdi ?"

"Bilmem bir kaç gündür gelmedi herhalde" dedim ve oturdum. Telefonumu çıkardım. Seunghyun'a mesaj atmak istiyordum ama ne yazacağımı bilmiyordum.

"Gelmesin. Zaten gelmesini istemiyordum" dedi karşıma oturururken. Kahkaha attığımda kapının önündeki arabanın kapısı açıldı. Jiyong arabaya bindi ve kapıyı gürültüyle kapattı.

"Hyung burada mıydı ?"

"Öyleymiş." Dedim ve Seunghyun'un numarasına tıkladım. Telefon her çalışta gerginliğim artıyordu.

"Sen neredesin ? Gece sana mesaj attım! Eve gelmeliydin" diye bağırdığında gözlerimi yumdum.

"Konuşalım"

"Eve gel!"

"Evde konuşamayız. Özel bir konu" dedim. Bir kaç saniye sessizlikte dudağımı dişledim.

"Tamam. Neredesin konum at!"

"Marketin orada buluşalım" dedim ve telefonu kapatıp ayağa kalktım.

"Görüşürüz oppa"

"Tamam görüşürüz" dedi sessizce ve dükkandan çıkıp markete doğru ilerledim. Marketin önünde Hanbin'in sapığını bir erkekle konuşuyordu. Telefonumu çıkarıp Hanbin'e mesaj attım.

Sapığın marketin orada. Bir erkekle konuşuyor. Acil durum erkek senden yakışıklı!!!

Gülerek telefonumu cebime attım. Seunghyun'un arabası marketin önünde durduğunda hızla bindim.

"Oppa ikimiz de lafı dolandırmayı sevmiyoruz" dedim o arabayı çalıştırırken

"Neden kalmama izin verdin ?"

"Öyle gerekti"

"Bir sebebi olmalı. İleri de yüzüme vuracağın bir şey varsa o eve gelmem" dedim sinirle.

"Neden herkes sır saklıyorken ben saklamayayım ki ?" Diye bağırdı. Şaşkınlıkla kalakaldım. Neden şimdi böyle diyordu ?

"Herkes işine geldiği gibi davranıyor" dedi ve arabayı park etti. Nehir kenarında olduğumuzu fark ettim. Arabadan hızla inerken peşinden indim.

"Sorun ne ?"

"Ben her şeyimden vazgeçtim. Ne için ? Bunun için mi ? Birbirimizden sır saklayıp, kendimize göre planlar yapalım diyemi!" Dedi sinirle ve aranın kaportasına sinirle yumruk attı. Kaporta içe doğru göçerken ona yaklaştım.

"Oppa sakin ol"

"Sakin olamam. Benim sevdiğim herkes tehlikede. Herkes! Ben mutlu muyum sence ?" Dedi. Gözleri dolarken yere oturdu ve sırtını tekerleğe yasladı.  Dizlerimin üzerine çöktüm.

"Oppa cidden anlamıyorum" dediğimde gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Kafasını kendime çevirdim ve tişörtümün eteğini kaldırıp gözlerini sildim.

"Nolur ağlama. İnan dayanamam. Ağlama da anlat bana" dediğimde kafasını göğsüme yasladı.

"Dün Jiyong'la konuşmak için odasına girdim" dedi hıçkırarak. Yani cidden söyleyecekti. Söyleyecekti tabi bu adam bir şey derse yapardı.

"Orada yoktu ama masada Motte'nin dosyası vardı." Dedi benden ayrıldı ve yüzüme baktı.

"Sen mottedensin" dedi. Ne kadar bundan emin olsa da sorarcasına konuşmuştu.

"Evet" dedim. Bu saatten sonra bu konuda ne yalan söyleyebilirdim. Zaten öğrenmişti.

"Jiyong bana bunu söylemedi"

"Ama bu..bu farklı bir konu oppa. Belki zamanı gelince söylerdi." Dediğimde tamamen bana döndü.

"Ben hep onunlaydım Jennie. Sen onu Motte'e tanımış olabilirsin ama ben..ben hep yanındaydım"

"Ne ? Ben onu motte'de falan tanımadım. Ne diyorsun oppa ?" Dedim şaşkınlıkla. Jiyong'un Motte'de ne işi olurdu ?

"O G- sen bilmiyorsun. Sana söylemedi. Nasıl bana senin oradan olduğunu söylemediyse, sana da söylemedi"

"Neyi ?" Dedim sinirle. Hızla ayağa kalktı.

"Boşver. Unut gitsin"

"Jiyong kim ?" Diye bağırdım. Motte'de ne işi vardı ? Neden Seunghyun böyle diyordu ?

"Boşver dedim sana. Sadece şunu bil. O benden sır saklıyorsa, bende ondan sakları."

"Sen söylemezsen ben öğrenirim"

"Nasıl öğreneceksin? "

"Gider ona sorarım, söylemezse...söylemezse Motte'ye giderim. Bir yolunu bulurum"

"Kendini mi öldüreceksin ? Zaten seni arıyorlardır!"

"Gerekirse evet! Ararlarsa arasınlar. Onlar brni arıyor diye ne Desiti'den ne de buradan çıkabildim. Sırf onlar takip ediyor diye Desiti'den kurtulmak için tek şansım sizdiniz. Şimdi hiç biri umurumda değil" dedim geldiğimiz yöne döndüm ve hızla yürümeye başladım.

"O GD." Dediğimde olduğum yerde kalakaldım. Yavaşça ona döndüm.

"Ne ?"

"O..neredeyse öldürdüğün çocuk. Jiyong GD"

OTHER SIDEWo Geschichten leben. Entdecke jetzt