1. Bölüm: DOSYA

11.1K 396 115
                                    

Herkese selam! Bu benim ilk çalışmam. Kafamda kurduğum kurguyu buraya geçirmek ve devam ettirmek istedim... bu yolculukta benimle birlikte yürümeniz beni çok mutlu eder. Elbette hatalarım olacak, ilk çalışmam ve tahmin edersiniz ki çok heyecanlıyım. Beğeneceğinizi tahmin ettiğim ve sizi sıkmayacak bir kurgu oluşturdum. Beklentilerim çok yüksek değil. Fakat çok da alçak değil:) zamanın her şeyi önüme sunacağını umuyorum... zevkli okumalar.

Hepinizi öpüyorum...🌻💖

Başlama tarihi 👉


🤍

Topuklarımın inlettiği adliye koridorları omuzlarımı dikleştirmeme sebebiyet vermişti. Ait olduğum aydınlığa attığım ilk adımdı adliye koridorları. Tüm geçmişime sünger çekmemi sağlayan en önemli karardı bu adliye koridorları... asla pişman olmayacağımı, hayata bağlanmamı ve adımlarımı yere daha sert atmamı sağlayan en önemli kararımdı bu beyaz duvarlar. Zifiriden bir güneş gibi doğmamın en büyük kanıtıydı adalet. Benden çok şeyimi alan zifiri, geleceğimi alamadı. Alamazdı. Sımsıkı tuttuğum hayalimi kaptırmadım karanlığa, sımsıkı tuttum ve başarana kadar bırakmadım. Çok şeyini kaybederek öğrenirsin hayatın nasıl acımasız olduğunu. Teker teker tırnaklarını kerpetenle çekiyormuşçasına alır hayallerini ellerinden. Güzel şeyleri kazanmak için ağır bedeller ödemen gerekir. Ben o bedeli ödemiştim. Önce hayallerimle, sonra da hayatımla...

Duruşma salonundan üzerindeki cüppesiyle çıkan Demet, beni farketmeden odama doğru ilerledi. Usulca arkasından ilerleyip odama girdiğimde, beni görünce odada volta atmayı bırakmamıştı. Kolumdaki çantayı masaya bırakıp koltuğuma kuruldum.

"Gergin miyiz biraz?" Dedim, gözlerimi kısarak.

Öfkeden büyümüş gözleri beni buldu. "Az önce, üvey kızına taciz eden babayı yirmi sekiz seneyle içeriye tıkabildim!" Sesindeki tını her an cinayet işleyebilecek gibi çıkmıştı. Hafifçe bana doğru eğildi. "Saçlarını okşaması gereken yerde, başka yerlerine zorla dokunan şerefsizden bahsediyorum!"

Boğazımı temizleyip masadaki su şişesini Demet'e uzattım. Sinirle elimden alıp önümdeki sandalyelerden birine oturdu ve sudan iki yudum aldı.

"Senin öfken buna mı?" Dedim.

Hayretle bana baktı. "Yirmi sekiz sene sana çok mu geliyor?"

"Tabii ki de çok gelmiyor," dirseklerimi masaya yerleştirdim. "Fakat senin öfken buna değil. Ne yapar eder o şerefsizin en ağır cezayı almasını sağların sen."

Kafasını beni onaylarcasına salladı. "Sağlayacağım zaten."

Bakışlarımı masadaki dosyalarda gezdirince, Demet sıkıntılı bir nefes verdi. Dosyalara daha dikkatli baktığımda, oflamaya başlamıştı. Göz devirip bakışlarımı Demet'e çevirdim. Kafasını geriye atmış, gözlerini kapatmıştı.

"Kuzi, şişirdin beni sabah sabah!" Sahte sinirime karşılık omuz silkmişti.

"Yıpranmış olan bir köprünün üzerindeymişim gibi hissediyorum..." bu söylediğiyle temiz hava çekme ihtiyacımı karşılamak için ayağa kalkıp pencereye doğru yürüdüm ve pencereyi açıp içime derin bir nefes çektim.
"Bir tarafım doğru bir tarafım yanlışken, ben deli gibi yanlış olan tarafı seçmek istiyorum ama yapamıyorum."

Bedenimi Demet'e doğru dönüp kalçamı mermere yasladım ve kollarımı birbirine bağladım. "Biliyorum Demet, bunu beş aydır söylüyorsun." dedim, sitem edercesine.

"Sanırım sona yaklaşıyorum kuzi." Dedi, kafasını kaldırıp dolmuş gözleriyle bana bakarak.

"Bunu da dört aydır söylüyorsun." Dedim, kafamı iki yana sallayarak. Acı bir tebessüm yer aldı dudaklarında. Kollarımı çözüp karşısındaki sandalyeye oturdum.

GEÇMİŞİN İZİ Where stories live. Discover now