48. Bölüm: KARANLIĞIN ORTASINDA

1.6K 94 37
                                    

Merhaba! Kitap çok olmasa da okunuyor ama yorum veya oy çok az😕

Bölümleri her hafta perşembe günü atmaya karar verdim. 🌻💖

                                         🤍

Büyük camın önünde manzarayı seyrediyordum. Her güzel şeyin bir sonu vardır derler. Öyle miydi? Mutluluk çok mu görülürdü insanlara? O mutluluk burnumuzdan fitil fitil getirilmek zorunda mıydı her seferinde? Her güzel şey felaketi getirirmiş beraberinde. Buna ne kadar inanmak istemesem de, bu böyleydi...

Adım sesleri duyunca arkama baktım. Emir odadan çıkmıştı. "Sevdin sanırım burayı." Dedi, saatini takarken. Sesi... Soğuktu.

"Senin yanımda olduğun her yeri seviyorum." Dedim, kalkıp inen omuzlarımla.

Saatini takıp bakışlarını bana çevirdi. Siyah bir takım giyinmişti. Her zamanki gibi. Gömleğinin ilk üç düğmesini açık bırakmış ve saçlarını ne düzenli ne de dağınık bırakmıştı. Kafasını bir kez salladı. Yanına yaklaşıp elini tuttum.

"N'oluyor?" Diye sordum, iç çekerek. "Neden böyle davranıyorsun?"

Parmaklarını parmaklarıma kenetledi ve ikimizi de odadan çıkarttı. "Dünki işin neydi?" Dedi, sorumu umursamadan.

"Adonis'e gidecektim." Dedim.

Asansörün tuşlarına bastı. "Bırakırım seni."

Kafamı salladım. Bindiğimiz asansör kapısı otuz beş saniye sonra açılmıştı. Otelden çıkıp Emir'in arabasını bekledik. "Sen?" Dediğimde bakışları bana çevrildi. "Bir işin var mı? Yamyam seni özlemiştir."

"İşim var," dedi, tebessümle. "Akşama da seninle işimiz var."

Emir'in arabası bize yaklaşınca elimi bıraktı ve şoför koltuğuna ilerledi. Arabadan inen çocuğa cebinden çıkardığı parayı uzatıp omuzuna iki kez vurdu. Ben hâlâ mal gibi aynı yerimde olduğum için bana bakıp kafasını arabaya binmem için salladı. Kapım açılınca çocuğa kısa bir bakış atıp gülümsedim ve kapıyı kapatıp kendim açtıktan sonra bindim.

"Neden çocuğu rencide ediyorsun?" Diye sordu, arabayı çalıştırırken.

Camı açtım ve, "kusura bakma lütfen, hoşlanmam böyle şeylerden." Dedim, içten gülümsememle.

Gülümseyip kafasını bir kez salladı. Emir'e döndüğümde ifadesizlikle bana bakıyordu. Bakışlarını yola sabitlediğinde arabasına bağlanan telefonu çalmıştı. Altay. Açtı.

"Evet?"

"Oğlum niye nişanı herkese açıklıyorsun? Zaten basına konuşmadın mı? Bilen biliyor ne gerek var buna?" Dedi.

Kaşlarım merakla çatılırken Emir'e baktım. "Altay," dedi, sesli bir nefes bırakırken. "Ne zaman benim kararlarımı sorgulamayı bırakacaksın? Söylediğimi ikiletmeden yapman gerektiğini bilmiyor musun sen?"

"Bu angut havaya girmiş! Gelip gidip bana emirler veriyor döverim ben bunu!" Dedi, sertçe.

"Oğuz'un emrinden çıkmaman gerektiğini de biliyorsun. Başka bir şey var mı?" Dedi Emir.

Altay, öfkeyle bir nefes soludu. "Ben kimsenin söylediğini yapmam Maraz. Ben senin söylediğini bilir onu okurum."

Herkes artık Emir'e Maraz diye sesleniyordu. Sanki herkes Emir'i benim yanındayken mecburen kullanıyorlarmış gibiydiler.

"Benim söylediğimi bilip okusaydın başında Oğuz olmazdı!" Dedi Emir. "Yok yapmam diyorsan keyfin bilir."

"Yapmıyorum amına koyayım. İstifa ediyorum lan!" Diye bağırdı Altay.

GEÇMİŞİN İZİ Where stories live. Discover now