54. Bölüm: ÖFKE-MERHAMET ATEŞİ

2K 82 49
                                    

"İntikam istiyorsan alırız." Dedi, netlikle. "Eğer benim yanıma gelirsen birlik oluruz ve kuzeninin intikamını alırız, en nihayetinde o kız benimde yeğenimdi."

Birkaç saniye sustum. İçimdeki ateş belki de böyle sönerdi. İntikam alırsam biraz da olsa sönerdi. "Yalan söylüyorsun."

"Hayır," dedi, netlikle. "Güçlerimizi birleştirirsek o adamı yere sereriz Sena. Arzu'nun halini gördün, Buğra da aynı şekilde. Doktoru pek parlak şeyler söylemiyor, bizzat ben gittim doktoruyla konuşmaya."

Titrek bir nefes aldım. Hayır Sena. İntikam istiyorum. Ben de onun oğlunu öldürmek istiyorum! Gözleri önünde. Benim kardeşimi nasıl öldürdüyse o da ölsün istiyorum. "Tam-"

Telefonun elimden çekilmesiyle hızla arkamı döndüm. "Ne dedim lan ben sana?!" Telefonu kulağına yaklaştırmıştı. "Seni öldürürüm Saygıner! Şansını zorlama."

Telefonu öfkeyle kapatıp yatağa fırlattı. "N'apıyorsun?" Dedim, buruşan suratımla.

Bana yaklaşıp ellerini yanaklarıma yasladı. Öfkeliydi. Nefes alışverişlerinden anlıyordum. "Sen bu değilsin Sena. Kendine gel lütfen."

Ondan uzaklaştım. "Kardeşimi öldürdü!" Dedim, hiddetle. "O da ölsün istiyorum! Gebersin, işkence görsün istiyorum!"

"Zamanı var," dedi. "Ölecek. Söz ve-"

"Şimdi ölsün istiyorum. Selçuk Saygıner haklı. Eğer onunla birlikte-"

"Aklını karıştırıyor Sena," dedi, hayretle. "İyi olmadığını biliyor ve senin aklını karıştırıyor. O bir bok yapamaz."

Elimi saçlarıma atıp yatağa oturdum. Bu ben değildim. Selçuk Saygıner'in yanına geçmek istiyorum resmen... Bu benim isteyeceğim en son şey bile olmazken şu an deli gibi istiyordum.

Yanıma oturdu. "Hiçbir suçu yoktu... Tek suçu benim kuzenim olmasıydı." Elini sırtımdan koluma ulaştırıp sıvazladı. Bakışlarımı gözlerine çevirdim. "Öyle berbat hissediyorum ki kendimi öldürmek istiyorum... Teyzemin yanında değilim, Adonis'in yanında değilim... İkisinin de bana ihtiyacı var ama onlara gözükmek onları ne kadar kötü hissettirir tahmin bile edemiyorum. Oraya gidemiyorum, burada kalamıyorum..."

"Zamana ihtiyaçları var, senin gibi." Elini yanağıma yasladı. "Ama senin de zamana ayak uydurman gerekiyor. Uyumuyorsun, yemek yemiyorsun, ilaçlarla ayakta kalıyorsun... Böyle ne kadar dayanabilirsin ki? İyi olman gerekiyor."

"Bir daha iyi olabileceğimi düşünemiyorum," kafamı belirsizce salladım. "Üç harfli bu kelime bana o kadar uzak geliyor ki..."

Alnımı öptü. "Bunun için çabalaman gerekiyor. Selçuk Saygıner seni yanına çekiyor ve sen hiç tereddüt etmeden kabul ediyorsun. Bu sen değilsin. İçindeki intikam alma ateşinin nasıl cayır cayır yandığını biliyorum." Yanağımdan süzülen damlayı parmak ucuyla yakaladı. "O ateşin seni yakmasına izin verme."

"Canım çok yanıyor..." dizlerimi kendime çektim.

"Biliyorum," saçlarımı okşadı. "Canının nasıl yandığını biliyorum. Ama eğer kendine yardımcı olmazsan canın daha çok yanar. Bir hayatın var bu hayatına dönmek zorundasın. Bir şekilde hayatta kalmak için mücadele etme zorunluluğumuz var."

Burnumu çektim. "Biliyorum... Bir şekilde hayatta kalmak zorunda olduğumu biliyorum ama içim bunu geri çeviriyor. Hayatımdaki insanlar tek tek benim yüzümden ölüyorlar ve ben hayatta kalıyorum. Bu benim sınavım mı anlamıyorum... Sevdiklerim benim yüzümden ölüyor ama ben ölemiyorum, acımın üzerine acı ekleniyor..."

"Kimse senin yüzünden ölmüyor Sena. Kendini suçlamayı bırak artık." Dedi, şefkatle.

Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Tek suçlu be-"

GEÇMİŞİN İZİ Where stories live. Discover now