62. Bölüm: İÇİNDEKİ GÜÇ

1.2K 72 51
                                    


Bana iyi gelen tek şey kalmıştı. O da Emir'di...

Bir süre yüzünü okşayıp inceledim. O da aynı titizlik ile benim yüzümü inceliyordu. "Teyzem hiçbir şey bilmiyor."

"Bir süre bilmesin. Buğra onunla vedalaşmıştır büyük ihtimalle. Bir bahane de uydurup öyle ayrılmıştır yanından. Teyzenin şu an gerçeklere değil sana ihtiyacı var." Dedi, yumuşacık sesiyle.

Kafamı ağır ağır salladım. Haklıydı. Bir süre sessizlik oldu aramızda. "Arun'un annesi kim?" Dedim. Sesimi normal çıkarmaya gayret etsem de kısık ve tükürür gibi çıkmıştı.

"Bunu araştırıyorum ama Cihan Çakır kimsenin bilmemesi için her şeyi gizlediğinden eminim." Bir süre sessiz kaldı. Göğsüme uzanan saçlarımın ucunu parmağına dolayıp oynadı. Bakışları saçımdaydı. "Söylediğin gibi tek gecelik bir kadından olduğunu sanmıyorum, elbette bu da bir ihtimal ama Cihan Çakır tek gecelik kadından olan çocuğu işlerinin başına alacak bir adam değil. Zorda kalmasaydı Arun'u yanına aldırmazdı. Onunla işlerini hal ediyor. Arun babasına minnetle dolu, o da. Onu mutlu etmek için her şeyi yapıyor."

"Beni izlediğini söyledi." Dedim, kısılan gözlerimle.

Kafasını ağırca salladı. "İzlemiş olabilir. Siz daha küçükken o size hep uzaktan bakmış olabilir, imrenerek, senin ve baban arasındaki o ilişkiyi hep izlemiştir. Belki Buğra'nın babanın gözünde neden bu kadar kıymetli olduğunu da düşünüp öfkelenmiştir. Babanın o varken neden sürekli seni istediği onu kışkırtmış olabilir... Açıkçası bilmiyorum. Her şey yarım yamalak."

"İki oğlu da yanında," dedim, alayla. Alayın arkasında büyük bir acı tonlaması vardı. "İkisiyle de soyunu devam ettirebilir Emir. Saygıner soy ismi ile alakası yok bunun... O isterse Arun ile de Adonis ile de soyunu devam ettirebilir. Ama o sürekli beni elde etmek istedi. Neden? Niye?" Derin bir nefes alıp bir süre karşıma baktım, siyah ve büyük televizyona. "Beni sevmiyor... Bunu zaten biliyordum ama ortadan kaybolduktan sonra geldi, bana olan davranışlarından hâlâ beni sevdiğini çıkarıyordum ama yanıldığımı anladım." Sustum. "Beni sevmiyor, bana bu kadar acıyı beni sevdiği için değil, beni yanına çekmek için çektirdi. Beni neden istiyor? Bana neden bu kadar çok sahip olmak istiyor?"

"Sen mal değilsin Sena. Sana kimse sahip olamaz." Bakışlarımı yavaşça ona çevirdim. Yanağına yaslı olan elimi eline alıp okşadı. "Çünkü iki adam da sen edemez, iki milyon adam da sen edemez. O bunu biliyor. Sen annenin kızısın. Annen ne kadar zekiyse sen de öyle zekisin. Annen onu seçti, senden de bunu istiyor. Onu seçmeni. O, iki oğlu yerine seni seçer. Kendini küçümseme."

"Ayağının dibindeki piyonu göremeyecek kadar zekiyim evet," dedim, dalga geçer gibi.

Güler gibi olmuştu ama gülmemişti. Elimi dudaklarına götürüp uzunca öptü. "Kendinin farkında değilsin," dedi, kafasını iki yana sallarken. "O piyonu senin zekiliğini ölçmek için o merdivene koymadım. Kendinin farkına varabilecek misin diye merak ettim." Merakla kaşlarım çatıldı. "İnce tırabzanlara bile baktın, gözlerin basamaklarda dolaştı; bir tek ayağını bastığın basamakta dolaşmadı. İçindeki güç, seni o basamağa çekti. O basamağa çıktın ama ayağının dibine bakmadın. Neden biliyor musun? Reddediyorsun çünkü. Tam kendinin farkına varacaksın ama içindeki o güçten korkuyorsun. Onu dışarıya yansıtmaktan, onu kontrol edememekten korkuyorsun. En zor raddede olduğuna dair içindeki o güç ateşini içinde tıkayıp o kutuyu açmıyorsun." Gülümsedi. "Bazen o kutu kapalı kalırsa daha iyidir, sen bunu biliyorsun. Sen burada zekiliğini konuşturuyorsun zaten."

GEÇMİŞİN İZİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin