86. Bölüm: MASKE ALTINDAKİ YÜZ

850 95 157
                                    

"Hazırım ama bir şey söylemem gerekiyor."

Bana yaklaştı bakışları gözlerimdeydi, uzun uzun bakıyordu. Elini yanağıma yaslayıp dudaklarını dudaklarıma mühürledi. Beni böyle görünce gözlerindeki parıldamanın yerini hiçbir şey almıyordu. Dudaklarımızı ayırırken üst üste ıslak öpücükler kondurmuştu. Birazdan söyleyeceğim şey karşısında ne yapacaktı bilmiyorum. Gözlerime baktı.

"İki gün sonra boşanma davamız var."

Bakışları bir anda donarken, yanağıma yaslı eli buz gibi oldu ve kasıldı. Göğsü kalkıp inmeyi bırakmışken kaşları hafifçe çatıldı. Gözlerindeki parıldama dan diye söndü ve yerine yine enkaz geçti; gözleri parıldarken güzeldi... Eli yavaşça yanağımdan düştü. Bir adım geriye attı.

"Saçmalama Sena, biz boşanamayız. Sen benim karımsın..." sesi öyle aciz çıkmıştı ki bir an afallamıştım.

"İmzayı attın Emir." Keskin gözlerimle ona bakıyordum ama kalbim sızlıyordu. "Boşanacağız."

Kafasını iki yana salladı. "Niye boşanıyoruz ki? Birbirimizi seviyoruz. Sevişiyoruz, birlikte uyuyor, birlikte uyanıyoruz niye boşanalım?!" Bir şey arıyordu, istemiyordu ve bir şeyi engel diye önüme koymak istiyordu.

"Affetmeyeceğim biriyle evli kalmam."

"Tamam affetme!" Diye yükseldi. "Beni hiç affetme tamam, ama boşanmayalım..."

"Ne sanıyorsun Emir?!" Dedim, sertçe. "Tekrar birlikte olacağımızı falan mı sanıyorsun?! Sen buna inanıyor musun ya? Baksana etrafına! Hayatımı siktin sen benim!" Omuzları düştü. "Seninle birlikte olmayacağım, bir daha olmaz."

Sustu. Bir şey söylemedi ve sadece gözlerime baktı. Sessiz kaldı, uzun bir süre. Gözleriyle bana benden boşanmak istemediğini bas bas bağırdı. Yüzü bembeyaz olmuştu bir anda. Arkasını dönüp daireden çıktı. Arkasından kapıya baktım. Sesli bir şekilde yutkundum ve ben de çıktım.

Lenard'a ve Anna'ya Türkiye'ye gideceğimi söylemiştim. Anna ne kadar gelmek istese de Lenard buna sıcak bakmamıştı. Lobiye indim. Emir ortalıkta görünmüyordu. Bizim için hazırlanan arabaya ilerledim ve Sinan'a döndüm. "Emir nerede?"

"Vala ateş gibi çıktı yenge," dedi, ciddiyetle. "Otoparka indi. Siz gidin ben arkanızdan geleceğim dedi."

Sinan, benim arabaya binmemi beklerken ben de otoparka doğru inmiştim. Ortalıkta yoktu ama sert nefes alışverişlerini duyabiliyordum. Onun arabasının olduğu tarafa yaklaştığımda çıldırmış gibi tekerleğe tekme atıp avuç içini arabasına vuruyordu. Gözlerinden öfke fışkırıyordu; o öfke kıvılcımları arasında çaresizlik vardı.

Telefonu çaldı. Bakmadı. Yanına yaklaştım. Beni hâlâ farketmemişti. "Sakin ol."

"Sakin olamıyorum!" Diye bağırdı, bana dönerek. "Seni kaybetmek beni öldürüyor neden anlamıyorsun Sena?! Senden boşanmam! İstersen beni öldür ama senden boşanmayacağım anladın mı?!"

Otoparka giren birkaç insanın bakışları Emir'e çarptı. Sert bir nefes verdim. Kolunu sıktım. "Arabaya geç, insanlar senin siktiğimin öfkeni dinlemek zorunda değil."

Arabanın etrafından dolanıp diğer tarafa bindim. Birkaç saniye içinde Emir de binmişti. Çenesini öyle sıkıyordu ki her an kırılabilirdi. Adamlardan birine mesaj atıp Sinan'a hava alanına gitmesini haber vermesini söyledim. Emir arabayı çalıştırırken gaza yüklenmişti. Öfkeli gözleri yoldan ayrılmıyordu.

"Senden boşanmayacağım."

Alayla sırıttım. "Sen benden boşanamazsın zaten, ben senden boşanıyorum Maraz."

GEÇMİŞİN İZİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin