59. Bölüm: GERÇEKLER

1.3K 77 73
                                    

BU UYARIMI DİKKATE ALIN!

Kalp krizi geçirme riski olan veya kalbinde sıkıntısı olan bu bölümü Sena'nın Sinan'ı es geçtiği gibi es geçebilir.

Satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin.

🤍🌻





İlk karşıma çıkan adamın sözünü kesen en son gelen adamın sert bakışı olmuştu. Kalbimin atışları bir an önce buranda uzaklaşmamı haykırıyordu. Onlardan dört adım uzaklaştığımda adamın söylediği şeyle nefesim yarıda kesilmişti.

"Ama bizimle gelirseniz, sevdiğiniz adamı kurtarma şansınız olacak!"

Hızla arkamı döndüm. "Ne?"

Bana doğru yaklaştı ve telefonunu çıkarıp bana çevirdi. Emir ve Altay sandalyelere bağlanmış ağızları bantlıydı. Şaşkınca dudaklarım bir miktar açıldı.

"Gidelim isterseniz. Bize verilen vakit dolmak üzere." Dedi adam, telefonu cebine koyarak.

Kalbim deli gibi çarpıyordu. Bakışlarım boşluğa düşerken beynim zonklamaya başladı. N'oluyordu? İki adam da yanımıza yaklaşınca ayaklarım beni yürütmüştü. Yanımdaki adamın adımlarına ayak uyduruyordum. Bir oyun olma ihtimali aklımdan geçiyordu, fakat oyun değildi. Öyle hissediyordum. Kalbimin korkudan atan sesi kulaklarımda yankılanıyordu.

Arabaya bindiğimizde yanımdaki adam ile arkaya binmiştik. "Kimin adamısınız?" Dedim, ona dönerek.

Bakışları yoldaydı. "Sizinle sohbet etme yetkisine sahip değilim maalesef."

"Ya oyun oynuyorsan?" Dedim, sertçe. "Ya bana komplo kuruyorsanız?!"

"Ona kendi gözlerinizle gördüğünüzde karar verirsiniz." Dedi.

Ceketimin cebindeki elim, her zaman o cepte olan biber gazını var gücüyle sıkıyordu. Göğsüm sertçe kalkıp iniyordu. Şu an içimden kendime telefonu üç katlı evde unuttuğum için küfürler savuruyordum. Gün boyu Emir'le konuşmamıştık. Gün boyu öyle miydi? O halde miydi? Bugün nasıl böyle bir şey olabilirdi aklım almıyor! Elimi boğazıma sarıp nefes almaya çalıştım. Kalbimin korku dolu sesi beni daha çok korkutuyordu.

On altı dakika sonra araba durmuştu. İndiğimde büyük bir depo ile göz göze geldim. Deponun etrafı adamlarla çevriliydi. Büyük adımlarla kapıdan içeriye girdiğimde bakışlarım Emir'in kara gözleriyle birleşti. Gözlerini öfkeyle yumduğunda içinden okkalı bir küfür savurduğunu hissetmiştim. Altay'a baktım. Kafasını geriye atmış, tavana bakarak ellerindeki iplerden kurtulmaya çalışıyordu. Şaşkınca onlara bakıyordum.

"Kızım,"

Bakışlarımı elinde silahla duvara yaslanan adama çevrildi. Gözlerim daha fazla büyüdü. Ciddiyetle suratıma bakıyordu. "Ne yapmaya çalışıyorsun?" Dedim, öfkeyle karışık şaşkınlık dolu sesimle. Sesim depoda yankılanırken gözlerimden ateş çıktığına emindim.

Güldü. Şaşkınlığım büyüdü. "Kızımın intikamını alacağım."

Kaşlarım çatıldı. "Ne saçmalıyorsun sen?!"

Beni baştan aşağıya süzdü. "Şu hale bak..." kafasını iki yana salladı. "Ne hale sokmuş bu piç seni. Bitmişsin. Eski halinden eser kalmamış."

GEÇMİŞİN İZİ Where stories live. Discover now