41. Bölüm: EMİR KARAHAN SÖZÜ MÜ?

2.3K 92 46
                                    

"Emir bey herkes eski sevgilinize hala aşk beslediğinizi düşünüyor. Sena hanım ile ona ol-"

"Söylediğim gibi, bir arkadaşın ne yapması gerekiyorsa onu yaptım ve babasını kaybeden arkadaşıma yardımcı oldum." Bakışlarını bana çevirdiğinde ben de ona bakmıştım. Hafifçe tebessüm etti. "Aşk konusuna gelirsek, aşk beslediğim tek kadın yanımdaki kadındır." Tekrar karşısındaki insanlara baktı. "Çirkin hitamların ne onu üzmesini ne de sizin kafanızı karıştırmasını istemem." Birkaç Saniye sustu. "Aslında bu güzel haberi sizlere daha farklı, daha güzel bir şekilde vermek istiyorduk." Ne söylemek istediğini anlamasam da kaşlarımı çatmamıştım. Bana baktı. Ben de ona baktım. Gülümsedi. Gülümsedim. N'oluyor Sena? Bilmiyorum. "Sevgilim ne dersin? Söyleyelim mi?"

Ne hakkında konuştuğu hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu ama oyun oynuyordu sanırım. "Olur." Dedim, yüzümdeki zoraki gülümsememle. Ne olur Sena?

Belimdeki parmaklarıyla belimi okşadı ve bakışlarını merakla bize bakan insanlara çevirdi. "Aşkı yaşamak istediğim tek kadın ile nişan tarihimizi belirledik."

Verdiğim nefes dışarıya bir türlü tamamen çıkmamıştı. Yarıda kalmış, boğazıma takılmış, beni boğmaya yeltenmişti. Suratımdaki zoraki gülümseme şaşkınlık gülümsemesine geçmeye yeltendiğinde buna zorla da olsa izin vermemiştim. Suratımı ifadesiz tutmak için verdiğim çabayı kalp atışlarımda hissediyorum. Yalan söylüyor Sena. Tabii ki yalan söyleyecek! Tüm çirkin hitamları üzerimizden kaldırmak için yalan söylüyordu. Ama keşke bana da haber verseydi de mal gibi kalmasaydım!

"Çok sevindik," dedi bir kadın, içtenlikle. "Tarihi bizimle paylaşır mısınız?"

"19 Ağustos." Dedi Emir, tebessümle. Alayla bir kahkaha atmak istedim. Ölüm tarihimdi herhalde. "Henüz açıklamayı düşünmüyorduk ama görüyoruz ki en uygun zaman şu an." Sustu. "İyi akşamlar."

Arkadan sorular üst üste gelirken mekandan içeriye girdik. "Ölüm tarihimi verdin sanırım?" Dedim, alayla. "Keşke önce bana söyleseydin de şaşırmazdım en azından."

"Ölüm tarihi?" Dedi, loca kısmına geçip ikimizi de oturtarak. Kaşlarım bu ciddiyetine çatıldı. "Ha sen şu nişan tarihini diyorsun." Kafamı salladım. "Sen duymadın mı? Nişanlanıyoruz."

Önce yüksek müziğin sesi gitti kulaklarımdan. Çınlamaya başladı kulaklarım. Sonra müziksiz dans eden insanlar bir anda dondular. Ciğerlerim nefessiz kaldı sonra. Donmuşçasına karşımdaki adamın kara gözlerine bakıp gülmesini veya şaka yaptığına dair bir mimik görmeyi bekliyordum. Ama dakikalar geçmiş, ne gözlerini gözlerimden ayırmış ne de şakaya dair bir mimik oluşmuştu suratında.

"NE?!" Diye bir çığılık koptu sonra ağzımdan.
Yüzünü buruştururken etrafa kısa bir bakış atmıştı. "NE DİYORSUN YA?!"

"Bağırma," dedi, dişlerinin arasından. Hayretle yüzüne bakıyordum. "Ailelerimiz böyle uygun görmüş." Alaylı cümlesi beni çıldırtmaya yetmişti.

Bu rahatlığına şaşkınca bakıyordum. Dudaklarım bir miktar açılırken dişlerimi sıkmıştım. "Benimle dalga geçiyorsan seni döverim!"

Suratından ciddiyet akıyordu. Gözlerimi sıkıca yumup derin bir nefes aldım ve hızla ayaklanıp büyük adımlarla mekandan çıkıp nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım. Bedenimden yükselen öfke ateşi şu an içimi yakıyordu; hissediyordum. Korna sesleri, insanların sesleri, mekanlardan gelen müzik sesleri...

GEÇMİŞİN İZİ Where stories live. Discover now