46. Bölüm: NİŞAN HEDİYESİ

1.7K 82 17
                                    

Emir'in telefon melodisi yükseldi. Ekrana kısa bir bakış atıp açtı. Saniyeler içinde kaşları hızla çatıldı, bakışları bana çarptı. Bu haline merakla bakıyordum.

"Altay nerede?" Dedi, hızla ayaklanarak.

Ben de ayaklanıp yanına ilerlediğimde benden uzaklaşmıştı ama inatla yanına gittim. "Altay abi çok kötü abi. Kimseyi yaklaştırmıyor yanına." Sinan'ın sesiyle kaşlarım çatıldı.

N'olmuştu Altay'a?

"Demet yengeyi bırakmıyor. Ambulans geldi ama kimseyi yaklaştırmıyor yanına!"

"Ne?" Dudaklarımdan çıkan iki harf öyle korku dolu çıkmıştı ki sesim titremişti. Emir telefonu kapattı. "Ne Demet'i?" Dedim, korkuyla.

"Bir şey yo-"

"Ambulans dedi! Demet dedi! Nasıl bir şey yok?!" Diye bağırdım, hiddetle.

Büyük adımlarla evden çıkınca arkasından ben de ilerledim. Bağırıyordum, soru soruyordum ama beni umursadığı yoktu. Kalbim ağzımda atıyordu.

"Sana şu Altay'a sahip çık demedim mi?!" Diye bağırınca bakışlarımı ekrana çevirdim. Oğuz.

"Nasıl gitmiş bilmiyoru-"

"BİLECEKSİN! BİR SİK BİLME DİYE Mİ ALDIM SENİ YANIMA AMINA KOYAYIM?!"

Elimi saçlarıma attım. "N'oluyor Emir?!"

"Demet iyi mi?"

Oğuz'un sorduğu soruyla hızla Emir'e baktım. Dişlerini sıkıyordu. Bakışlarını yoldan çekmiyordu. Telefonu hiddetle kapattı. Bir şey olmuştu... Bir şey olmuştu ve bana söylemiyordu. "Demet'e bir şey mi oldu?" Yanağımdan bir damla süzülünce öfkeyle sildim. "EMİR BİR ŞEY SÖYLESENE? N'oldu kardeşime?!"

"Sena, sakin ol bir şey yok." Dedi Emir.

Hayretle yüzüne baktım. "KUZENİME N'OLDU?! Ne konuşuyorsunuz siz deminden?" Cevap vermiyordu. Gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum ama bana cevap vermiyordu. "Sana soruyorum!" Diye bağırdım. Umrunda olmamıştı. Kalbimin atışlarını duyuyordum; korku ve telaş dolu atışlarını. Telefonumu hızla çıkarıp Demet'i aradım. Cevap vermedi. Bir daha aradım. Yine cevap vermedi. "Bir şey söylesene!" Dedim, hiddetle. Sekiz dakika, on dört dakika boyunca ben bağırmıştım o ise susmuştu. Korkuyordum. Ellerim titriyordu. Bedenim de... Kalbim göğüs kafesimi parçalayacaktı korkudan.

Araba ani frenle durunca Emir hızla inmişti. Ben de indiğimde Emir'in büyük adımlarla restorana girdiğini ve girerken, "Sinan, Sena'yı eve götür!" Dediğini duydum.

Sinan önüme çıkacakken koşar adımlarla mekana girdim. "Yen-" gördüğüm manzara nefesimi sonsuza kadar kesmiş, korkuyla atan kalp atışlarımı durdurmuş, bedenimi uyuşturmuş ve Sinan'ın da sözünü yarıda kesmişti.

"DEMET!" Hızla Altay'ın kucağındaki Demet'e yaklaşıp diğer tarafına oturdum. Altay'ın kan çanağı gözleri bana çevrildi. Hızla Demet'i Altay'dan ayırdım. "DEMET!" Diye bağırdım, var gücümle. Yanaklarım sırılsıklam olmuştu. Mavi gözlerini açmıyordu, kıpırdamıyordu. "Hayır, hayır, hayır! Demet... Demet bana bak!" Yanaklarına vurdum. Tepki vermiyordu. Ellerim titriyordu, yavaş yavaş bedenimin tümü uyuştukça uyuşuyordu. "BİR ŞEY YAPIN!" Diye çığılık attım. Altay'a bakıp kolunu tuttum ve onu sarstım. Bana baktı. Ağlıyordu. Deli gibi. "ALTAY BİR ŞEY YAP HADİ! BİR ŞEY YAP!" Ağlamaktan başka bir şey yapmıyordu. "SENİ ÖLDÜRÜRÜM BİR ŞEY YAP ÇABUK!" Çığlığımı dizlerimi titretiyordu.

GEÇMİŞİN İZİ Where stories live. Discover now