56. Bölüm: ÖLÜMSÜZLÜK İKSİRİ

1.3K 71 51
                                    

Suratına buz gibi bir gülümseme oluştu. Bal gözleri kahverengiye dönüşmüştü. "Bence git." Dediğinde kaşlarım havalandı. "Git Afrodit."

"Buğra," dedi Selçuk Saygıner, ayaklanarak. "Oturup Sena'yı dinle. Belli ki sizi seçmiş ve buraya gelmiş."

Yanağımdan bir yaşın süzüldüğünü hissettim. İçim yanıyordu. "Ben kimseyi seçmedim." Dedim, dişlerimin arasından. "Size ihtiyacım var ve o yüzden geldim!"

"Tamam," teyzem ayaklandı. Sesindeki yorgunluk içimdeki ateşi harlamıştı. "Hadi oturun."

Adonis bakışlarını teyzeme çevirip bir süre yüzüne baktı. "Ben gideyim."

Adım atacakken kolunu tuttum. "Tamam, ben giderim."

Kapıya yöneldim. "Ne var o adamda?" Adonis'in sesiyle durdum fakat arkamı dönmedim. "Ne var da sen kopamıyorsun Afrodit?! Burada sana ihtiyacı olan ailen varken onu seçtin! Onun evinde kaldın! Ona sarıldın! Acı çeken bizken sen ona sarıldın, bize değil."

"Ben de acı çektim," Adonis'e döndüm. "Ne sanıyorsunuz ki? Siz burada acı çekerken ben orada gülüp eğleniyorum falan mı? Demet benim en değerlimdi... Teyzem kızını, sen çocukluk arkadaşını, ben kardeşimi kaybettim. Ayakta durmaya çalışıyorum Adonis... Buna mecburum neden anlamıyorsun?"

Öfkeyle güldü. "Onun yüzünden öldü Demet!" Diye bağırdı, hiddetle. Teyzemin oturduğunu gördüm, bakışları boşluğa düştü. "O hayatımıza girdi diye Demet öldü Afrodit! Çocukluğum, çocukluğun gitti! Ne uğruna?!"

"Emir yapmadı," dedim, itiraz dolu sesimle. Hayretle bana baktı. "Emir veya benimle ilgili değil. Dün gece konuştum o adamla. Bana Demet'in ölümünün benimle bir ilgisi olmadığını söyledi. Ama bulacağım ben... Demet'in neden öldürüldüğünü bulacağım."

"Ne güzel yıkanmış beynin..." dedi, hayret dolu sesiyle. "Beynini çok güzel yıkamışlar o insanlar."

"O insanların içinde Demet'in sevdiği adam da var!" Dedim, sertçe. "Demet'e aşık bir adam var o evde. Her gece Demet'in mezarı başında hıçkıra hıçkıra ağlayan bir adam..."

Omuzları kalkıp indi. "Aylarını Demet'e zehir eden o adam."

Onu tanımıyordum... Çok yabancı geliyordu bana. Yüz hatları, hareketleri, bakışı, gülüşü... Değişmişti ve bu benim acıma acı eklemişti. "Teyze," teyzemin bakışları yavaşça bana çıktı. "Ben özür dilerim senden..." yanaklarımdan yaşlar süzüldü. "Sizi çok seviyorum... Size deli gibi ihtiyacım var ama beni istemiyorsunuz. Beni suçlu ilan etmişsiniz gözünüzde. Ne dersem diyeyim bu değişmeyecek biliyorum."

"Buraya gel Sena..." dedi, yalvarır gibi. Hıçkırığımı yuttum. "Bizim de sana ihtiyacımın var... İyi değilim," dedi, sarsılan omuzlarıyla. "Kızımı kaybettim... Demet'im gitti. Sen varsın ama yanımda değilsin. Sana ihtiyacım var... Sana sarılmaya ihtiyacım var..."

Teyzeme yaklaşacakken Adonis kolumu tutmuştu. Yavaşça ona baktım. "Eğer Arzu teyzeye sarıldıktan sora bu evden çıkıp o adamın yanına gideceksen sarılma."

Nefesim yarıda kesildi. Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken yanaklarımdaki yaşlar su misali akıyordu. Çok başka bir adamdı bu adam... "ne?" Çıktı dudaklarımdan.

"Eğer buradan çıkıp o adamın kollarına koşacaksan Arzu teyzeye sarılamazsın."

Mideme saplanan cam parçasıyla elim hızla mideme gitti. Bakışlarımı teyzeme çevirdiğimde yalvarır gözlerle bana bakıyordu. Yıkılmak üzere olan köprüdeydim, tam şu an da. İki taraf vardı. Bana yaşamayı sevdiren, acımla başa çıkmayı öğreten adam. Bana ihtiyaçları olan ailem... Bakışlarım nedenini bilmediğim şekilde Selçuk Saygıner'e temas ettiğinde ifadesizlikle bana bakıyordu.

GEÇMİŞİN İZİ Where stories live. Discover now