13.Bölüm "Nedensizliklerle Dolu Nedenler"

4.9K 560 41
                                    

Kocaman bembeyaz bulutların üstünde, harikulade bir uykunun kollarında rüzgarın ninnisiyle uyurken kulağıma çalınan ve asla bu ambiyansla alakası olmayan tuhaf melodiler bedenimi kendine getiriyordu. Kirpiklerim bile birbirine kenetlenmiş 'Uyku!' diye sızlanırken elimle yokladığım yerde telefonu bulmamla gözlerimi aralıyorum. Görüş alanımdaki bulanıklık kaybolurken ekranda beliren 'Burjuva' yazısıyla bir an afalladığım doğruydu elbette. Başımı geriye atıp güzel uykuma veda ediyorum ve kollarımın altındaki Deniz'e biraz daha sarılıp telefonu açıyorum. "Burjuva?" diye sesleniyorum içimde arayıpta zar zor bulduğum sesimle.

Rodas ise benim aksime epey uyanık bir sesle "Günaydın." diye şakıyor.

"Ne günaydını ya! Ben hâlâ günün iyi geceler kısmındayım." dememle güldüğünü fark ediyorum. "Ne istiyorsun Rodas?"

"Ben bir şey istemiyorum da," diye geveliyor bariz bir sızlanmayla. "Ozan, tüm gece Deniz'i sayıkladı durdu. Uyandı mı ufaklık?"

"Hayır uyanmadı." diyorum kollarımın altında mışıl mışıl uyuyan Deniz'e bakıp. Kıvırcık saçları alnına dökülmüş, kirpiklerini titreterek uyuyordu hâlâ küçük bey. "Ayrıca şimdi mi aklına gelmiş!" demeden duramıyorum yine. Elimle ağzımı kapatıp kendimle didişsem de Rodas'ın uyarıcı sesiyle kendime gelip Deniz'i rahatsız etmeden yataktan kalkıyorum.

"Yine başlama istersen, zaten sen sardın bunu benim başıma."

"Eee arkadaşsınız sonuçta olur öyle şeyler..."diyorum gıcık gıcık. "Benden ne istiyorsun ayrıca?"

"Deniz nasıl? Babasına hala kızgın mı?"

"Çocuk işte ne kadar sinirlenebilir ki? Hâlâ annesini de babasını da çok seviyor, uykusunda sayıklayacak kadar hem de." diyorum ama konuşmanın duygusallığı beni yoruyor. Sevmesem de böyle acıklı durumları bu çocuk benim için büyük bir istisna, üstelik bana verdiği tüyolardan sonra daha çok eğleneceğim de kesin. "Ne yapalım, uyanınca sana mı getireyim?"diye sormamla hiç düşünmeden "Hayır, gelme." diyor. Şaşkınlığım kibarlıktan epey uzak bir tavırda dudaklarımdan dökülürken yüzüm kızarıyordu yine. "Yani, gelmeyin siz. Biz geliriz, evet biz geliriz." diye zırvalamasıyla anlıyorum ki söylediklerim arada kaynamıştı.

Ama uykusunu alamayan bir Parla Çelebi durur mu hiç... "Ne bu telaş? Tamam gelmeyiz." deyip bir de yüzüne kapatıyorum. Kayahan'ın 'Asırladır Yalnızım' şarkısına itafen bu hareketlerim zannedersem. Kendime hakim olamıyorum, birden bire tırnaklarım çıkıveriyor. Ama neyse ki Rodas'la hiç normal bir ânımız olmadığından o da bunları gayet olağan karşılıyor artık. Hatta öylesine olağan karşılıyor ki geri arıyor beni.

"Şöyle yapalım, Deniz uyandığında bana haber ver. Sizi alayım ve kahvaltıya gidelim. Ozan yalnız konuşmak istemeyecek kadar kötü görünüyor, yani bu kez düşündüğümden de fazla etkilendi." diyor tek kelime etmeme izin vermeden.

"Benim gelmeme gerek var mı?"

"Pazarlığını Deniz'le yap."diyerek bu kez o yüzüme kapatıyordu. Bu misilleme durumundan hoşlanmasam da rövanşı kahvaltıya bırakıyorum ve yatak odasına dönüp Deniz'in yanına uzanıyorum tekrar. Uzun zaman olmuş gerçekten bu çocuk kokusunu duymayalı. Öylesine huzurla uyudum ki kollarımdaki bu küçücük bedenle, durduk yere hevese geldim iyi mi... Gözlerimi kapatıp deli saçması düşüncelerimden arınıyorum fazla uzaklaşmadan ve Deniz'in tombik yanaklarına birer öpücük bırakıyorum. Meğer bu çocuk günün erken saatlerinde epey bir şeker oluyormuş. Dünün yorgunluğunu atmış, yeni güne her şeyi unutmuş olarak başlıyor küçük bey. Yüzünde yer eden hınzır gülümsemesinden sonra minik elleriyle yüzünü saklıyor ve anlıyorum ki biraz utandı ama bu şekerliği beni benden almaya yetiyor elbette. Dizlerimin üzerine oturup başlıyorum gıdıklamaya. Onca debelenmenin sonunda pes eden ben oluyorum. Nefes nefese kendimi yatağa atıp kollarımı açıyorum Deniz'e. Hemen yanıma kıvrılıp yanağıma küçük bir öpücük bırakıyor.

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now