24.Bölüm "Belki Sonra Belki De Hiç"

3.6K 456 54
                                    


Şimdi ne mi yapıyorum? Dakikalardır bıdır bıdır konuşup hızlı hızlı yürüyen Rodas ve Deniz'in peşinde takılıyorum. Nereye gittiğimiz hakkında hiçbir fikrim yokken bir de üstüne meraktan deliye döndüğüm konuşmalarını duyamıyorum çünkü kendimi tam manasıyla tuhaf haşerat seslerine vermiş durumdayım. Ah, kurbağalar da cabası... Komplo teorilerim Rodas'ın ima ettiği gibi içimden bambaşka bir kadın daha çıkartmıştı. Dışardan bakıldığında oldukça komik göründüğümün farkındaydım ama yine de aklımı yersiz korkularımdan başka bir şeye veremiyordum doğrusu. "Çok güzel!" diye sesleniyorum önden önden giden ikiliye. Deniz sakinleşip eski haline bürünmüş görünüyor ama Rodas'ın üzerinde gezen bu gerginliği karanlıkta bile seçebiliyordum. "Daha ne kadar yürümeyi düşünüyorunuz, pekâlâ?" dediğimde Rodas bir an etrafına bakıyor. Bense "Cidden mi!" diye tıslıyorum bakışlarına karşılık. "Bir de kaybolduğumuzu söyle tam olsun!"

Uzatmadan, hatta hiç takılmadan "Kaybolmadık,"diyor ama alıştığım muzip ruhundan eser yoktu. Bu içimden umarsızca bunu kurcalama isteği uyandırsa da şimdi yeri olmadığını biliyorum. "fazla uzaklaşmışız sadece."

Bende aldırmıyorum, "Dönebilir miyiz artık?" dediğimde başını sallayıp yeniden Deniz'in elinden tutuyor. Yanıma geldiklerindeyse Deniz'in gözlerini benimle buluşturmaması merakımı kursağıma kadar getiriyordu. Küçük bey önümüze geçtiğinde Rodas'a yaklaşıp "Neyin var böyle?" diye soruyorum fısıltıyla. Zoraki bir tebessüm yakaladığım gözleri ve mecburiyetle aralanan dudaklarından "Yok bir şey." lafı zar zor dökülüyor o anlarda. "Devrim'i çok fazla kullanmıyorsun sanırım ya da hiç hoşlanmıyorsun ki küçük bir kıskançlık vakasında itiraf niteliğinde dökülüyor küçük beyin ağzından." diye biraz kurcalamak istesem de "Pek değil..." diyerek kestirip atıyor. "Bu halini hiç sevmedim Rodas ya!" diye sızlanıyorum artık. "Başka bir şey mi var?"

"Yok elbette Parla."diye bir kez daha geçiştirmesi canımı sıkarken onu arkamda bırakıp Deniz'e yetişiyorum. Minik elleri kaprisinin cebinde, etrafına bakınarak yürüyordu küçük bey. Beni gördüğünde her zaman yıldızları misafir eden gözleri parlamıyor ama küçük bir gülümseme alıyorum ondan. Arada onu sevip sevmediğimi teyit ederdi ve ona karşı olan sevgimi her seferinde büyük büyük cümlelerle sıralardım bende. Birazdan da benzer bir sahne yaşayacağımızı biliyordum elbette. Birlikte Rodas'ı arkamızda bırakmış küçük adımlarla yürürken yalnız kaldığımda bedenimi bürüyen komik korkularımın beni terk ettiğini de fark etmiştim. Hava epey kararmış ve hafiften sert bir rüzgar yürüdüğümüz koru yolunu mesken tutmuştu. Deniz'in varlığı her ne kadar kalbimdeki tatlı duyguları körüklese de Rodas'ın ağır adımlarının ardımdan bıraktığı yaprak hışırtıları da bir o kadar güven veriyordu. Fakat yine de dakikalardır yürüdüğümüz koru yolunun bir sonu gelmezken Deniz gibi ben de epey yorulmuş ve acıkmıştım. Birbirimize bakıp gülümserken onun bu kuyruğu dik tutma çabasına kıkırdamadan edemedim sonunda. Kıvırcık saçlarını sevip onu durduruyorum. "İstersen seni taşıyabilir, çok yoruldun tatlım." dediğimde buna önce hiddetle karşı çıksa da ben de çok yorulduğumu itiraf edince bakışlarını küskünlükle dalgın dalgın yürüyen Rodas'a çeviriyor ve kabullenircesine başını sallayıp yanına gidiyor.

"Yüz yüze konuşabilir miyiz?"diye sorup minik elleriyle onu çağırınca Deniz'in yüz yüze konuşma kavramının bu denli tatlı olması içimi ısıtıyordu cidden. Rodas ise ikiletmeden küçük beyin hizasına eğilip dalgın bakışlarını üzerinde gezdiriyor. Deniz'in bakışları önce bana kaysa da ardından Rodas'ın kulağına eğilip bıcır bıcır dökülüyor. Buna kimse dayanamazdı elbette, Rodas yüzünde yakaladığım içten bir gülümsemeden sonra Deniz'in minik bedenini kucağına alıp bana doğru geliyor. Deniz ise yüzünü Rodas'ın boynuna saklamış, içinde bulunduğu durumdan utanıp gizleniyordu kendince. Çok hoşlanmadığım bu sessizliğin içinde yavaş adımlarla yürümeye devam ediyoruz yeniden. Bir vakit sonra Deniz'in uyuyakaldığını fark edince omuzlarımdaki şalı alıp sırtına örtüyorum. Bacaklarını yokladığımda avuçlarımda hissettiğim soğuklukla kaprisinin paçalarını yettiği kadar indirip bir de Rodas'ın omzundan sarkan ellerine küçük öpücükler bırakıyorum. Rodas'la göz göze gelince elimden olmadan onun suskunluğuna küçük bir tebessüm gönderiyorum. Bu derin sessizliği canımı sıkıyordu, ama bunun bir isim meselesinden çok daha fazlası olduğu da aşikardı. "Çocuk sonuçta, unutur takılma." diye bir kapıdan girmeye çalışıyorum daha fazla dayanamayarak. Ama bakışlarını okumama izin vermiyor, eli ritmik hareketlerle Deniz'in bedenin de gezerken ensesine defalarca kokusunu içine çeke çeke öpücükler bırakıyor. "Büyüdüğünde ne kadar şanslı olduğunu anlayacak." diye devam ediyorum onun içinde kopan minicik kıvılcımı seçebildiğimde ve yüzünü arşınlayan yıllanmış gülümsemesi bana küçük anıların kapısını aralıyordu şüphesiz.

Bay R'nin Kadınları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin