18.Bölüm "Mavi Bir Ölüm" (Part1)

4.5K 509 62
                                    

MM; Kenny G- The Moment

Ömer Çelik-Mavi Bir Ölüm

***

Öyle sanıyorum ki

hüzünle ve acıyla pek barışık olmadığın için

benden uzun yaşayacaksın.

Benden sonra kelimelerim gelecek gönlüne,

onların benden geldiğini bir tek sen bileceksin.

Küstah bir aşkla seveceğim seni...


'Parla'ya dair pek çok sözüm var artık, onu tanıdıkça. Sıklıkla gülümsüyor bu ara, hâlâ inatçı ama daha dingin bakıyor çikolata kahvesi gözleri. Söze gelmek için kıvrılan dudaklarından çıkanlar kimi zaman gülümsetiyor, kimi zamansa düşündürüyordu. İçime bu denli işlemesine rağmen biz neyiz bilmiyorum. Ama huzur var bu kadının her bakışında, bunu biliyorum. Kapıldığımı bildiğim gibi, yanlış olduğunu, ondan gidemediğimi ve bakmaktan vazgeç mediğimi bildiğim gibi biliyorum hem de.

Türlü oyunlar kurdum, içinden çıkılması güç olan... Üstelik herkesi dahil ettim hayatımın son perdesine, kimi eski aşkının satırlarını kattı, kimi hayatının geri kalanını, kimi ise çocuk kokusunu... Ve hiç bu kadar yorgun hissetmemiştim kendimi. Şimdi zihnim son demlerini yaşayan yorgun bir aşık gibi. Unutuyorum, Bay R'ye ait olan kadınlarımın izlerini unutuyorum. Seslerine sağır olmuş gibi, kokularını tenimden kazımış gibi unutuyorum. Geriye ne bıraktım bilmiyorum, Bay R nerede onu da bilmiyorum...

Babamın dediği gibi aslında, ben uzun zamandır ne istediğimi de bilmiyorum. Sadece sözleri henüz yazılamamış bir şarkı gibiyim, savruluyorum umarsızca. Dilden dile dolaşmış yorgun bir aşk mektubu gibiyim aynı zamanda, direnecek gücüm yok, katlanıp bir kadının göğsünde ikametimi bekliyorum. Göçebe bir yolcu, yersiz yurtsuz bir sürgün ve ne istediğini bilmeyen bir çocuk gibi nedensizliklerim hüküm sürüyor benliğimde hepsi bu...'

Yine satırlarca Parla'yı karaladığım defterin kapağını kapattım sakince. Elimdeki kadehimi baş ucumda duran cam masanın üzerine bırakıp yavaşça ayağa kalktım. Deniz, Parla'nın göğsüne sığınmış huzurun soluğunda uykunun kollarına kıvrılmış uyuyordu. Parla'nınsa en dingin saatleriydi bunlar. Yüzünde keskin bir huzurla kendini Deniz'in çocuk kokusunda hapsetmiş, uykuya yenik düşmüştü yorucu bir günün sonunda. Koltuğun kenarında duran pikeyi açıp uyandırmadan üzerlerini örterken haliyle gözlerimi alamıyorum onlardan. Küçük bir ürperti sarıyordu Parla'nın bedenini, çok geçmeden aralıyor gözlerini ve biz yeniden buluşuyoruz. Yüzümde beliren gülümsemeye karşılık ufacık bir kıpırtı yakalıyorum dudaklarında ama alamıyor kendini uykusundan. Elleri Deniz'in kıvır kıvır saçlarına giderken bir şeyler söylemek istercesine aralanıyor dudakları. Bense eğiliyorum baş ucuna, "Çok yoruldunuz, uyu hadi."diye fısıldıyorum kalkmaması için. Derin nefesleri evimin duvarlarına kazınırken üzerlerine örttüğüm pikeye sarınıp gülümsüyor. Dudakları Deniz'in saçlarında geziyor, sonra "İlla örtülür değil mi?" diye dem vuruyor tanıdık satırlardan. Gülüyorum elimde olmadan, abajurdan gelen loş ışığın altında bukle bukle salınan saçlarına takılıyor gözlerim ardından. Gözlerini aralayıp uzun zamandır sakinliğini koruyan okyanusuma çeviriyor bakışlarını. Hani dedim ya, biz neyiz bilmiyorum diye... Onun da bilmediğini bir kez daha anlıyorum o anlarda. Dupduru bakışlarını süsleyen onlarca söze rağmen konuşmuyordu benimle, anlamamı temenni eder gibi bakıyordu sadece. Ellerinin altında minik kalp tınıları, tenine karışan çocuk kokusu ve tüm benliğini ele geçiren, ilk kez karşılaştığım o huzuruyla "Sen, bizi de izlersin şimdi..."diye takılıyor gülümseyerek. Oysa diyorum içimden, gözlerine dizdiğin sözler bunlar değildi.

Bay R'nin Kadınları Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu