48. Bölüm "E Ama Âşığım Sana..." (Part 1)

2.4K 284 49
                                    


MM; Jason Mraz- Love Someone  

***

Şu an hayattan dileğim, ya Sevilla'nın topraklarında Rodas'ın kollarında olmak ya da sahildeki o geceye geri dönmekti. Kesinlikle bu yorgunluğun altında ezilip gitmiş bedenimin içinde sıkışıp kalmak değildi. Rodas'ın yine içinde bize özel bir aşk taşıyan teklifinin üzerinden geçen birkaç haftada bir türlü gidemeyişimiz beni yavaş yavaş alaylı bir isyanın eşiğine sürüklüyordu. Önce burjuvamın emrivakisiyle Sevilla'da kıyılacak nikah için en yakın tarih ayarlandı ama elbette işler bununla da bitmiyordu. Rodas'la bir ömrü geçirmek istediğim evimizi döşerken herkesin bir fikir sahibi olacağını hesaba katmayışımız ortaya seyirlik manzaralar çıkarmıştı. Ebru ve İnci'nin birbirine zıt fikirleri evin perdelerinden parkelerine varana kadar bir çekişmeye sahne olunca çareyi kafe bölümünü onlara devretmekte bulmuş ve evimi ellerinden kurtarmıştım. Onlar ortaya çıkan dekorasyonu çok sade bulmuş olsalar da benim içine bir ömrü sığdırmak istediğim evimi anılarla süsleyeceğimin farkında değillerdi.

Günler süren bu taşınma serüveninde gönlümce görüşemediğimden dilimden de düşürmediğim Rodas'a dair başıma gelense Ebru'nun birkaç gün kendine gelememesine neden olmuştu. İnci'nin olağan bir sohbet arasında Bay R'ye dair yaptığı ufak bir iğneleme Ebru'nun kıskacına takılınca ayağıma gelen fırsatı tepmeyip açıklamak istemiştim ama mavişimin abartılı tepkileri ve Bay R'ye olan muhtemel platonikliğinin verdiği hafif utanç dalgası birleştiğinde önüne geleni katıp götürmüştü. Durumu hazmettiğinde asıl sorun ettiği en son öğrenmesi mi yoksa Bay R'ye dair üstü kapalı hayranlığının ardında kafasında kurduklarının ağırlığı mıydı bilemiyordum ama Rodas'la o akşamdan sonra ki ilk karşılaşması tam bir fiyaskoydu. Rodas'ın da neler olduğundan haberi olmadığı için yeni bir depresyon evresinin kapıya dayandığını zannedip Ebru'ya olan ılımlı tavrı işleri hepten yokuşa sürmüştü. Nitekim mavişim kendini biraz inzivaya çekip şu kaçamak fikrimi olmadık zamanda değerlendirmiş ve resmen beni şu en telaşlı günlerimde ortada bırakmıştı. Ve elbette curcuna bununla da bitmiyordu. İnci'nin sürekli benimle ilgileniyor olması ve Ozan'ın yeniden işine dört elle sarılması Deniz'in bir anda yalnız kalmasına neden olmuştu. Üstelik yoğunluğumun arasında ona istediği çikolataları dahi yapamıyordum. Sürekli neden evimini ve kafeyi değiştirdiğimi soruyor, tatmin olamadığı cevaplara burun kıvırıyordu. Geçtiğimiz hafta ise Sevilla'ya gitmeden hemen evvel hep birlikte yediğimiz yemekte bir de bu küçük adama evliliğimizi anlatmamız gerekti. Rodas'ın kucağında onun dudaklarından dökülen sözleri zihninde bir kalıba oturtmaya çalışmasının ardından beklediğimiz hiçbir tepkiyi vermemesi bizi şaşırtırken asıl bombası anne ve babasına dönüp 'O zaman sizde evlensenize, babam hiç gitmez bizim evden. Olur mu anne?' diye sormasıydı. Bu Ozan için tartışmasız arzulanan bir durumken İnci için henüz çok erken bir karardı ve gece boyu konu dönüp dolaşıp aynı yere gelmesin diye resmen takla atmıştı. Onun bu tavrı Ozan'ı içten içe yaralasa da sesini çıkartmamış ve gülümsemesini yüzünden hiç silmemişti. Aslında içindeki o haşarı çocuğun büyüdüğünü ben de ilk kez o akşam görmüştüm. Mızmızlanmıyor, olgunlukla İnci'nin hazır olacağı o anı bekliyordu artık.

Ama her ne olursa bu tatlı koşturmacamın en güzel yanı gelinlik provasında aynadan gördüğüm o tanıdık simanın gülümsemesiydi. Şaşkınlıkla arkamı döndüğümde bana bambaşka bir kadın olarak geri dönen annemle karşılaşmam, hem de en ihtiyaç duyduğum anda, paha biçilmezdi. Duygusal gelgitlerimin arasında bol ağlaşmalı bu kavuşmanın beni bu denli heyecanlandıracağını ve mutlu edeceğini düşünmemiştim. Gittiğini öğrendiğimde ona o kadar çok kızmıştım ki, aslında sadece gücendiğimi o zaman fark etmiştim. Ve evet, bambaşka bir kadın olarak gelmişti. Soyadının o meşhur ağırlığı yoktu artık, hoş soyadı da yerle yeksan olmuştu ya... Güzel sarı saçlarını kısacık kestirip çılgın bir kadına dönüşmüştü resmen, üzerindeki bol gömleği, yırtık kotu ve spor ayakkabılarıyla o gün için gittiğimiz pek çok kişiye onun aslında annem olduğunu hatırlatmak zorunda kalmıştım. Fakat asıl önemli olan giydikleriyle büründüğü kadın değildi, asıl önemli olan gülümsemesinin dahi prangalarından kurtulmuş olmasıydı. Herkes gittiğinde baş başa kalıp sabaha kadar dertleşmiştik annemle. O aramızda kalan görünmeyen duvarlar ise o gece uçup gitti. Hayatına asıl şimdiden sonra başlayacağını söylediğinde içine Ömer amcamı kattığını da biliyordum. Ne babamı, ne de artık hiçbir hukukumun kalmadığı İkbal hanımı düşündüm, anneme alacağı karar ne olursa olsun yanında olacağımı söyledim ve öyle de yapacaktım. Onlar mutluluğu belki de hepimizden çok hak ediyorlardı ve o gece sözlerinde çekimserlikle kendine yer bulan o ikilemi kesip atmıştım. Muhtemelen nikahtan sonra Ömer amcamla yeni hayatlarına bizim gibi ilk adımı atacak ve gideceklerdi, bu yüzden kalan zamanımızı doyasıya geçiriyordum onunla...

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now