56. Bölüm - Samanta

2.1K 258 45
                                    

MM; Rachel Portman - We Had Today (One Day) 

***

Ellerimin altındaki kıpırtıya gözlerimi güçlükle araladığımda aylardır olduğu gibi ilk Parla'yı görüyorum ve elimde değil, dudaklarımda bir gülümseme takılı kalıyor. Göz kapaklarımdaki uyku isyanlarına bakacak olursam henüz çok erken olmalıydı aslında, nitekim duvarda asılı olan saate göz atınca yanılmadığımı da görüyorum. "Güzelim?" Parla'yı göğsüme sarıp kokusuyla uykuma devam etmeye niyetlensem de, onun pek oralı olduğunu söyleyemezdim. "Neden uyumuyorsun?"

"Kokuyu alıyor musun Rodas? Nefis değil mi sence de?"

Biraz isyankâr biraz alaylı bir kıkırtı dökülüyor dudaklarımdan, başımız bu aşerme mevzusuyla dertteydi bir süredir. Tamam, bu halleri inanılmaz hoşuma gidiyordu, hem şimdiye kadar hep makul saattelerde canı bir şeyler çekiyordu ama şuan muhtemelemen aşağıdaki fırınlardan birinden gelen taze Rye kokusuyla sıcak yataktan çıkmama isteği arasında yazı tura atıyordu. "Rye." diyorum merakını gidermek, "Kokan şey, Rye."

"Üfff! Çok güzel kokuyor, her ne ise harika bir şey olmalı."

"Harikadır, ama saat daha altı güzelim."

"Ben gidiyorum, senden hayır yok gibi duruyor." dediği gibi kollarımdan çıkıp banyoya giriyor. Söylenmelerini rahatlıkla işitiyorum doğrusu, fakat kızmak bir yana dursun kaşlarımı bile çatamıyorum. Parla çıkmadan kalkıp hızla üzerimi giyiyorum ben de. Ona çok yakıştırdığım şu kırmızı şapkasını alıp banyonun kapısına yaslandığımda hâlâ mırıldandığını duyabiliyordum. Kapıyı oyunbaz bir edayla birkaç kez tıklatıp bekliyorum. Yanıltmıyor beni, tam söylenmek için kapıyı aralamışken tüm sözlerini yutuyor.

Şapkasını saçlarına geçirip, yüzüne salınan tutamları omzunun gerisine atıyorum. "Şimdi tamam sanırım," deyip paltosunu uzattığımda memnuniyet dolu bir gülümseme yakalıyorum ardından. "Yalnız göndereceğimi düşünmüyordun değil mi?"

"Yaa, seviyorum seni burjuva." dediği gibi dudaklarımda tamamlıyor son mırıltılarını. "Gerçi gidip getirsen çok daha makbule geçerdi ama neyse artık." diye lafını geçirmeyi de ihmal etmiyor tabii, bunu es geçmeyelim.

Deyim yerindeyse sabahın köründe, henüz kasabada kimse uyanmamışken kokusundan bulduğumuz fırının önüne çekiştiriliyorum. Parla ardından attığım alaylı gülüşlerime bozulsa da aldırmıyor fazla, fırının ahşap kapısını araladığı gibi bize şaşkın şaşkın bakan yaşlı adama bir çırpıda birkaç tane Rye istediğini söylüyor. Fırıncının kendini küçük bir aşerme vakasının içinde bulduğunu anlaması da çok sürmüyor böylece, sevimli bir gülümsemeyle büyükçe bir kese kağıdının içine Avustuya'nın en bilindik geleneksel ekmeği olan küçük Rye'lerden dolduruyor fazlasıyla. Uykusu epey açıldığında şu küçük gezimize de erken başlıyoruz haliyle.

Hallstat, hepi topu yirmi dakikada gezilebilecek kadar küçük bir kasabaydı. Dağın çevrelediği ufak bir kara parçasının üzerinde dizili evlerin arasından el ele yürürken, zihnim yeni yetme Rodas'ı arıyor her bir köşede. Kalbi kırık ve ruhu ağır bir yenilgi içindeyken, oradan oraya savrulduğunu düşlüyorum. Oysa ellerim çok güçlü bir kadının kalbinden taşan sevgisiyle ısınıyordu şimdi. Sadece bunun sebebi olmak bile bana inanılmaz aşktan hissettirirken dönüp kocaman gülümsüyorum aşığı olduğum kadına. Çok sürmüyor elbette aynı aşktan karşılığa sıcacık bir gülümseme bahşetmesi. Sarmaş dolaş yürümeye devam ederken küçük balkonlarında kış çiçekleri dizili birkaç binayı daha geride bırakıyoruz. Ben bir rehber edasıyla gezimize küçük küçük notlar düşüyorum, Parla'nınsa tıpkı Sevilla'da olduğu gibi kendini benden alıkoyamadığını fark ediyorum. Arada bana şaka yollu takılsa da, çoğunlukla gülüp geçiyordu imalı bakışlarımı gördüğünde. Dudaklarıma kondurulan, sevgiyle harmanlanmış tutkulu bir öpücüğün sonrasında ise bakışları benim seçemediğim bir yerde asılı kalıyor adeta. Yanılmak istediğim bir anın ortasına düştüğümü hissediyordum bense, omzumun üzerinden arkama baktığımda artık iyiden iyiye hareketlenen meydanda yavaş adımlarla bize gelen kadına bakıyorum Parla gibi. Farketmeden adımları yavaşlıyor ve durgunlaşıyor o da. Hiç değişmemiş mavi gözlerini ikimizin üzerinde rahatsız etmekten korkarcasına ama bir o kadar da merakla gezdiriyor kısa bir süreliğine.

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now