40.Bölüm "Bonita"

2.4K 323 19
                                    

MM; Hümeyra - Kirli Beyaz Kedi

*

"Onca insanın yapamadığını Rodas'ın Parla'sı yaptı." dedin ve ben beni keyifle gülümseten tek bir sözünden şu satırları döktüm buraya. Teşekkürler :)

Bölüm 'kuzuum' a ithaf edilmiştir lâkin bir parça aşk dileğim misafir olan herkese...

***

Gece buğularla kaybolmaya başladığında parmaklarım usulca geziyor bedeninde. Küçük ve arsız dokunuşlarımın altında kasılan bedeni beni tuhaf bir hazzın içine sürüklerken saçlarıma bırakılan öpücüklere mest oluyordum bir yandan da. Yüreğimi sıkan tüm duygulardan arınmış, sadece Rodas'ın tutkusunda kaybolmayı seçmiştim. Şimdi ise kaybolduğum o derin suların yüzeyine çıkmışçasına derin derin soluklanıyordum kollarında. Odaya çöken maviliklerin sonunda gözlerim tenindeki küçük bir yara izine takılıyor ansızın. Kaşlarım çatılıyor istemeden, parmaklarım izin üzerinde gezerken gönlüne yasladığım başımı kaldırıyorum. Ama bakışlarındaki ele avuca gelmez İspanyol rüzgarı beni alt edip yüzüme aşktan bir gülümseme bırakıyordu çok geçmeden. "Bedeninde izler taşımadığını söylemiştin." dediğimde bir an neden bahsettiğimi anlayamıyor. Başımı yeniden göğsüne yaslayıp parmaklarımla bu küçük yara izinin üzerinde dairler çiziyorum ben de, hatırlatmak istercesine. "Nasıl oldu bu?"

"Rodas'a ait küçük kaza."diye açıklıyor. Bakışlarımız yeniden buluştuğunda o pervasız gülüşünü yakalıyorum dudaklarında. "Sandığın gibi bir şey değil."

Bense omuzlarımı küçük bir kız çocuğu gibi silkip biraz daha sarılıyorum aldırış etmeden. Elleri küçük dokunuşlarla tenimi keşfe çıkarken, "Yine de dinleyebilirim." diye diretmekten kendimi alı koyamıyorum.

"Pekâlâ." diyor uzun uzun soluklanıp, belli ki zihninde kilitli küçük kutulara sakladığı bir hikâyeydi. "Bu iz bana Bonita'dan kalma, her gözüme çarptığında unuttuklarım için şükran duymamı sağlar üstelik." diye başladığında içinden yine bir kadının çıkmasına şaşırmıyordum. Hiçbir şey söylemeden devam etmesini beklerken zihnini karıştırdığını duyumsuyorum yeniden. "Liseyi Sevilla'dan ayrılıp Barcelona'da okumuştum. Sevilla'dan uzun süreli ilk ayrılışımdı ve kendime yeni bir düzen kurmam çok uzun sürmüştü. Kendimi ait hissetmediğim bir boşluğun içinde salınmak gibi bir şeydi bu ve kitaplarla, bambaşka dünyalarla tanıştığım bir dönemdi. Okulun arka sokağında çok eski bir sahaf vardı. Sık sık soluğu orada alıyordum. Sayfaları başka hikâyelerin sahipleri tarafından defalarca çevrilmiş kitapları çok sevmiştim. Bazen içlerinde notlar bulurdum veyahut gönderilmemiş mektuplar, fotoğraflar, ayraçlar ve karalamalara da rastladığım olurdu. Önceleri kitapları kiralayıp okurdum. Sonraları bunları fotoğraflamaya başladım. Gün geçtikçe hem fotoğrafa hem de bu hikâyeleri olan o kitaplara ilgim artmaya başladı. Sahafın sahibi Arbab ile tanıştığımda çektiğim resimleri sergilemek istedi ve daha sık bir araya geldik. Bonita ile de o zaman tanıştım. Aslında aynı okuldaymışız ama onu hiç fark etmemiştim. Koyu camlı gözlükleriyle elini önümde bir boşluğa uzattığında dudaklarına titrek bir gülümseme kondurmuştu. Senin gibi adının bir yansımasını taşıyordu benliğinde. Küçücük ve çok sevimliydi. Gür, siyah saçları özenle örülmüş ve tek omzundan salınmıştı. Sık sık yüzüne düşen kısa saçlarıyla oynuyordu ve sadece bir boşluğa bakıyordu.

Arbab, bir gün vaktinin olmadığını söyleyerek Bonita'ya okula kadar eşlik edip edemeyeceğimi sordu. Her ikisiyle çokça zaman geçirsem de Bonita'ya ulaşamıyordum ve bu yüzden teklifi hemen kabul ettim. Kısacık yol boyu ezber ettiği adımları mırıldanarak yanımda yürümeye başladı. Onunla nereden başlayacağımı bilemiyordum ama zihnindeki dünyaya olan merakım her şeyin üzerindeydi. Sorduğum tüm sorulara kısa ve ürkek cevaplar verdikten sonra bedenini saran telaştan mahçup olmuştum. Okulun bahçesine girdiğimizde ise bana teşekkür edip gerisini kendi halledebileceğini söyledi ve duvarları yoklayarak binaya girip gözden kayboldu. Ama birkez ona dair herhangi bir şeyi merak etmiştim ve peşini bırakmak istemiyordum. Aynı hafta okulda büyük şölen düzenlendi, her yer mahşer yeri gibi insan kaynıyordu. Kendime yalnız kalıp kitabımı okuyabileceğim bir köşe ararken meraklı ama ürkek adımlarla bahçeye çıkan Bonita'yı gördüm. Her zaman olduğu gibi tek başına, duvarları yoklayarak neler olduğuna anlam vermeye çalışıyordu. Ve çok sürmedi karşına çıkan insaniyet yoksunu birkaç serserinin ona kasten çarpıp yere düşürmesi. Kulağıma çalınan alaylı kahkahalardan sonra oturduğum banktan hızla kalkıp yanına koştum. Bonita öylesine korkmuştu ki kalkmasına yardımcı olmak için eline uzandığımda büyük bir hüsranla dudaklarından birkaç acemi cümle firar etmişti. Kendimi tanıtıp ona sadece yardım edeceğimi söylediğimde ise panikle başını sallayıp düşen gözlüğünü almak için yeri yoklamaya başlamıştı ve o an, o görmese de bakışlarımız ilk kez buluşmuştu. Gece kadar koyu gözlerinde yoksunluk dolu bir parıltı ama bedenini titretecek kadar da çaresizlik vardı. Gördüğüm kısacık an beni şaşkına çevirirken gözlüğü alıp canını yakmadan taktım. Sonra onu dersliğe götürdüm. Kendi sırasını sayarak bulduktan sonra yavaşça oturdu ama dizinden süzülen kan aslında o kadar da iyi olmadığını söylüyordu. Ona bakmama ısrarla karşı çıkınca elimden bir şey gelmeyeceğini anlayıp çıkmak için kapıya yöneldim. Ve o zaman ilk kez adımı seslendi. İçinde koca bir boşluk ve çaresizlik vardı sadece.

Bay R'nin Kadınları حيث تعيش القصص. اكتشف الآن