35.Bölüm "Şehrin Suretleri"

2.9K 325 43
                                    

MM; Iyeoka-Simply Falling

***

Fakat her güzel rüyanın bir sonu vardır. Gözlerimiz açıkken yaşadıklarımız da dahildir buna elbette. Dönülmesi gereken yollar, yapılması gereken açıklamalar ve kaldığınız yerden devam etmeniz gereken bir hayatta bunun cabasıdır üstelik. Şimdi Rodas'ın yan odadan gelen tıkırtılarını dinliyorum kalkmak istemediğim bu yataktan. Saçlarım yastığa savrulmuş, terastan gelen İspanyol rüzgarları tenimde arzu endam ediyor ve her yere sinen bu aşk kokusu beni alıp götürüyor. Dün gecenin üzerine uyanmamak için ne kadar dirensem de, Rodas'ın kollarında ne kadar sızlansam da bunu yaşayacağımızı bildiğinden benden habersiz almış biletleri burjuvam. Üstelik beni nereden vuracağını çok iyi biliyordu; Deniz...

Kendimi bize öylesine kaptırmıştım ki şimdi yüreğimin bir köşesi bu küçük adam için vicdan azabı çekiyordu resmen. Ozan giderken oğlunu Rodas'a emanet etmişti ve Deniz'in uyanacağı o kolu kanadı kırık sabah yanında Rodas yoktu. Deniz bunu sorduğunda ona anlatamazdı, o yüzden de bir an evvel onun oyun arkadaşını yanına götürmeliydim. Kendimi bunlarla bir güzel telkin ettikten sonra gözlerimi kamaştıran güneşi selamlayıp kalkıyorum siyah çarşafların arasından. Aralık kalan kapıdan Rodas'a baktığımda küçük bir çantanın içine koyduğu birkaç parça kıyafet takılıyor gözüme. Anlıyorum ki o da tıpkı benim gibi gelmişti bu eve. Ses etmeden kapının pervazına yaslanıp onu izliyorum, bir şey aradığı o kadar belli ki gözü beni bile görmüyor bu anlarda. Yerden tavana kadar olan bu kocaman rafta onlarca siyah kutu çarpıyor gözüme. İçinde neler olabileceği zihnimi kurcalarken birkaç kutuyu masanın üzerine çıkartıp içindekilere bakıyor. Ben de o an daha fazla dayanamayıp içimdeki meraklı kadının arkasına saklanıyorum. Yavaş adımlarla Rodas'ın yanına gittiğimde gülen yüzüyle karşılaşmam çok sürmüyor. Bu sabah sayamadığım günaydın öpücüklerimden birini daha alıp masanın üzerine otuyorum sakince. "Sonunda uyanmaya karar vermen güzel." diye tîye alıyor beni o Bay R'den kalma ukala gülümsemesiyle. Sanırım Bay R kül olsa da bu gülümsemesini ona miras bırakmasını sevmiştim. Ben zaten onun bu gülüşüne âşık olmuşum ya, neyse. Benden bir cevap gelmeyince yalandan çattığı kaşlarıyla bana dönüp muzipçe bir makas alıyor yanağımdan. "Hayatım, uyanıksın değil mi?"

"Yolda çıkartacağım acısını merak etme sen." diyorum havaya attığım bir öpücüğün akabinde. Ama içimde bir yerleri dürten bu merak abidesi beni alt ediyor en nihayetinde. "Ne arıyorsun?" diye soruyorum kapağı kapalı kutuya uzanıp kucağıma alırken. Oldukça ağırdı doğrusu, kapağı açıp açmama konusunda kararsız kalınca göz ucuyla Rodas'a bakıyorum ama elimdekiyle ilgilenmiyordu bile. Yüzümdeki meraklı parıltıları def edip kutunun kapağını açıyorum. Açıkçası içinden bunun çıkmasını beklemiyordum. Seyahat dergilerinin içinden fırlamışçasına bir dizi doğa fotoğrafı karşılamıştı beni. Tablo gibilerdi, öyle ki gördüğümde iç çektiğim kuzey yıldızlarının bile fotoğrafı vardı. Büyüleyici bir anı içindeki onlarca adamla paylaşmış ve bunu ölümsüz kılmıştı. İstemsizce kıvrılan dudaklarımda bir ıslık peyda oldu anlayamadığım bir anda. "Vay canına." diye şakıdım resmen. "Bunlar harika Rodas!"

"Yıllarca neredeyse gezmediğim ülke kalmadı. Bunları çekmeseydim yazık olurdu ama yayınlamadım hiçbir yerde, böyle bir köşede kaldılar sadece."

Rodas'ın alelade söz ettiği resimler en prestijli dergilerde yayınlanan hatta özel davetlerde sergilenen tablolarla yarışırdı elbette ama kendisinin daha doğrusu kısa bir süre önce aramızdan ayrılan Bay R'nin ilgi alanı bu olmadığı için aklına bile gelmemesi olağandı. Zaten bunları Bay R'nin çekmesini beklemiyordum, bu tamamen Rodas'ın gözünden resmedilmiş manzaralardı ve muhtemelen o bu fikri sahiplenmeyecek olsa da bu resimleri burada bırakmaya hiç niyetim yoktu.

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now