37. Bölüm "Buğulu Duygular" (Part1)

2.5K 327 29
                                    

Zihnimdeki labirentte sözcüklerim kaybolmuş gibi uzun bir zaman sonra. El yordamıyla arıyorum onları ama parmaklarıma çarpıp dağılan kelimeleri döke saça getirdim bu kez sizlere. Sözcüklerimin üzerinde bu anlamsız buğudan kurtulduğum vakit yeniden buradayım,huzurla kalın...

***

Ozan'nın, Deniz'in anılarından silinmeye yüz tutmuş bir baba olarak geri döneceğinden eminken beni şaşırtmıştı. İnci'nin dediği gibiydi aslında, kendinden emin olduğu zaman dönmesi herkes için en iyisi olacaktı. Şimdi arasam da açmıyor telefonunu, attığım mesajlara cevap vermediği gibi. Sır olmayı seçmişti ilk kez, sadece oğlu için nefes aldığını bilmek içimde onun adına var olan tüm duyguları şüphelendiriyordu ama ufukta onlar için bir ışık görmek beni de umutlandırıyordu en nihayetinde. Deniz'in ise bu durumu kendince keyifli bir oyuna çevirmesi başta bizi kaygılandırsa da şimdi anlıyorum ki o koca çocuk yüreğinde bıkmadan oynayacağı ve hayaller kurcağı bol bol zamanı vardı. Yine de mutluydu, Parla'nın çikolatalarını gönlünce yiyip ona olan hayranlığını perçinlerken ve bendeniz oyun arkadaşıyla parkın altını üstüne getirirken yüzünde o sevimli çocuk gülümsemesi hiç dinmiyordu.

Defalarca, bıkmadan bindiği kaydıraktan son kez kaydıktan sonra koşa koşa yanıma gelen Deniz'i kucağıma oturtuyorum. Nefes nefese etrafına bakıp kocaman bir gülümseme konduruyordu yüzüne. Nemlenen saçlarını geriye atıp karıştırıyorum. Sevmiyor bunu tabi, başını ellerimin arasından kurtarıp kıkırdıyor en çocuk haliyle. "Bugün ağzımdan kaçtı birazcık,"diyor gözlerini ovuştururken. "Sana Bay R diyecektim ama demedim, demediğim değil mi? Parla anlamadı zaten."

Gülümsüyorum bu panik kokan kelimelerine. "Demedin merak etme. Ama artık Parla Bay R'yi biliyor."

Deniz'in "Bu oyunda mı bitti!" diye hayıflanması öyle sevimliydi ki sadece başımı küskün bir halde sallamakla yetindim.

"Evet, bu oyun bitti ama Bay R'de gitti."

"Nasıl? Burdasın işte."

"Öyle değil..." diyorum ama ona bunu nasıl anlatmam gerek bilemiyorum. "Gitti işte, nedenini belki çok sonra anlayabilirsin ama artık sadece Rodas var, Denizcim. Geriye ne arada bir yüzünü gösteren Devrim kaldı ne Bay R, anlaştık mı?"

"Tamam." diyor hiç uzatmadan. Ardından ne geleceğini beklerken iri gözlerini etrafta gezdirip "Ama abi de demem bak!" diye sıralıyor. "Anlaştık mı, Rodas."

Deniz'in büyümeyle ilgili önü alınamaz ısrarlarının bir sonucu olarak karşıma gelen bu öneriye de peki demek düşüyor payıma. "Ehh,anlaştık Deniz bey."

Buna epey memnun olacak ki keyifle sallıyor başını. "O zaman şey, acıktım da yemek yiyelim mi?"

"Andaç dedeni de arayalım, sonra kalkalım."

"Tamam, beni unutma olur mu kaydırağa gideceğim." demesiyle minik bir kahkaha atmaktan alamıyorum kendimi. Ozan'ın kronik dalgınlığının bir yetisi olan Deniz'i olmadık yerde unutma vakası anlaşılan kendini parkta da göstermişti yakın bir zamanda. Telaşlı adımlarının ardından dikkatli olmasını söylesem de pek aldırdığını sanmıyorum. Öyle ki yaşıtlarının içinde hızla kayboluyordu gözden...

Her zaman olduğu gibi aslında, elini üzerimden nerede olursa olsun eksik etmeyen babamdı bu yarayı da kaşıyıp bizi iyileştiren. Parla'ya ne söylemişti bilmiyorum ama onun kalbindeki kadını ellerime vermesi Andaç'ın sözlerinde gizliydi. Bu kez yıllar var göremediği oğlundan bir parçayı görmek için adımlıyordu yolları. Bense biraz buruk biraz heyecanla bekliyordum onu. Önüme gelen sıcak kahvemi yudumlarken gözlerim yanımda oturan Deniz'e takılıyor. Boyunun yetmediği sandalyenin tepesinde bacaklarını salladığını ve çenesini avcunun içine alıp yemeğini karıştırdığını fark ediyorum. "Acıktığını sanıyordum." dediğimde çocuk gözlerini yavaşça bana doğru çevirip "Andaç dedemi bekliyorum."diyor sıkılgan bir ciddiyetle. "Annem herkes gelmeden yemeğe başlanmaz diyor."

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now