45.Bölüm "Ruhumun Önünde Diz Çöktüğü Tek Kadın."

2.3K 306 55
                                    

MM; Jason Mraz- Bella Luna

***


Şu an hissettiğim tek şey ucu birbirine değmeyen kopuk düşüncelerin içinde kaybolduğum gerçeğiydi. Bir yanım, içinden hoş bir sürprizin çıkacağını söyleyip beni rahatlatırken bir başka yanım ise 'Belli ki hikayeleri bitmemiş kadınlar son kez görülmek için seni bekliyor.' diye fısıldıyordu. Dolabın kapağını açıp bakışlarımı askıdaki elbiselerimde gezdiriyorum tüm bunlara bir son vermek için. Nereden geldiği belli olmayan kaşları çatık Parla 'Olduğun gibi git işte neyi bekliyorsun?' dese de ona kulak asmamayı başarıyorum sonunda. Beyazları, mavileri ve kırmızıları çabucak es geçip yine siyah, küçük bir elbisede karar kılıyorum. Makyaj masamın önüne oturup bir süre aynadan bana göz kırpan o huysuz kadınla bakışıyorum öylece. Aklımızdan geçenlerle kalbimizdeki temenniler çok başkaydı elbette. Sonra tınısız bir tebessüm eşlik ediyor bana ve dalıp giden bakışlarımı yeniden bir kılıyorum aynadaki aksimle. Üzerime sinmiş çikolata kokusunu perdelemiyorum, sırf seviyor diye. Sadece birbirleriyle savaşa girmiş kirpiklerimi şahlandırıyorum biraz, sonrası ise yine aynı ben işte. Saçlarımı da bakmıyorum, bandanayı çözüp omuzlarıma döküyorum onları sadece.

Hazır olduğuma kanaât getirdiğimde evimin ışıklarını tek tek söndürüp merdivene yöneliyorum. Şimdi, merdivenlerden ayağımdaki topuklularla dikkatle inmeye çabalarken birazdan beni almaya gelecek bir burjvanın olmaması canımı sıkıyor doğrusu. Havanın kararmaya başlamasıyla boşalan caddenin sessizleşen tınısında benim tok topuk seslerim yankılanıyor ağır ağır. İçimdeyse bambaşka bir kargaşa var. Açmayacağını bildiğimden hiç aramadım Rodas'ı, ama altından gerçekten Bay R'ye ait bir şeyler çıkarsa hesabını fena soracaktım bu sefer. Ve aklımdan geçenler sinir kat sayımı yükseltmekten başka bir işe yaramıyordu. Durakta bekleyen taksiye binip adresi söylediğimde gözlerim aracın dikiz aynasına takılıyor. Yüzüm alı al moru mor olmuş bir haldeydi. Zaten ne zaman sonunu göremediğim bir şeye kalkışsam böyle olurdum. Mır mır söylenmelerim şoförün kulağına kadar gittiğinde onun anlamsız bakışlarına karşılık bakışlarımı pencereye çevirip gecenin en sevdiğim saatlerinde şehrin göz alıcı ışıklarının çizgiler halinde gözümün önünden geçip gitmesini bekliyorum yol boyu.

Dalgın bakışlarım karanlığın tam ortasına düştüğünde gözümün önünde yol boyu sahnelenen anılar da bir bir buhar oluyordu. Buraya ilk gelişimde hayat bana âşık olacağım adamı vermişti, şimdi beni neyin karşılayacağını bilememek yine tuhaf hissettiriyordu nitekim. İçimdeki bu tezata gülümseyip taksiden indim. Ama mekanın haddiden fazla ıssız görünmesi etrafıma bakınmama neden olmuştu bir an. Telefonumu çıkartıp Rodas'ı arasam da kapalı gösteriyor ve bana da içeriye girip bakmaktan başka çare kalmıyordu. Cam kapıyı yavaşça aralayıp soğuk havanın aniden tenimi bulmasına ürperdim önce. Görebildiğim tek şey elle tutulur bir karanlık ve keyifli, hafif bir müzikti. Belli ki cidden oyun oynayacaktık ve ben de üzerimdeki gerginliği bir köşeye atıp on ayak uydurmaya karar verdim. Taş duvarlı sütunların arasında yürürken yalnız olduğumuza da kanaât getiriyorum derinden gelen tok topuk seslerimi işitip. Köşedeki küçük kokteyl masasının üzerine çantamı bırakıp bir iki adım daha atıyorum boşluğa. Taş duvarların arasından sızan ışıkta pek bir şey göremesem de sessizce bekliyorum. Gözlerim kalın sütunlarda geziyordu itinayla ama asılmış resimleri seçemiyordum bir türlü. Kalbim bu belirsizlikte ağzımda atarken işittiğim müziğin tınısı bile beni dizginlemiyordu artık. Kapıda bıraktığım gerginliğim, Rodas'a seslenip karşılık alamadığım her an beni adım adım içine yeniden çekiyordu sanki. Tereddütle Rodas'a bir kez daha seslendiğim sıra bedenime aşina kollar tarafından sarılmamla irkildim. Rahat bir nefes solurken tenime bıraktığı tutkulu bir öpücükle bacaklarımda zar zor güç buluyorum ve kendimi onun ellerine teslim edip neler olacağını bekliyorum sessizce. Ama hâlâ yüreğim ağzımda atıyor heyecanla ve derin derin soluklanıyorum kollarında. Rodas ise "Çok düşündüm." diye fısıldıyor tenimi yakıp kavururcasına. Benim aksime sükuneti tüm benliğini esir almış gibiydi şimdi. "Seni, sana anlatmayı çok kez sahneledim zihnimde ama bulamadım Parla, yetecek sözleri bulamadım sana dair." dediğinde gözlerimi kapatıyorum sakince. Zihnimde son birkaç saattir beni yiyip bitiren düşünceler buhar oluyor bu sayede. Şimdi ise heyecanla kavruluyor tenim ve bedenime sarılan kollarına sıkı sıkı tutunuyorum. Susuyorum. Rodas'da bir süre sadece nefesleniyor saçlarımda. Fakat çok sürmüyor, derinden gelen tok bir sesi işittiğimde gözlerimi panikle açıyorum. Rodas ise bedenimi hafifçe sola doğru çeviriyor ve aniden gözlerimin önünde beliren tablo ile şaşkına dönüyorum. O evde, safir kadının evinde belki de hayatımın en özel gecesinde parlament mavisi gökyüzünün tenime olan yansımasıyla huzurlu bir uykunun pençesinde fotoğraflamıştı beni. Bana bile yabancı gelen bu kadına baktığımda teninde kalan o tutkuyu açık seçik görüyordum üstelik. Karmakarşık saten çarşafların içinde tenimi ilk kez böylesine şehvetli buluyorum doğrusu. Dudaklarım mıhlanmışcasına kenetlenirken tenime o geceden kalma kaçamak bir öpücük çalınıyor usulca. "Sonra Rodas'a ait olan bu aşktan kadını; seni, kendime ölümsüz kılmak istedim. Teninde Bay R'yi yok ettiğim ve aşkınla arındığım o gece benimle sevişmedin Parla. Savaştın. Kulağıma çalınan her bir tutkulu yakarışın Rodas'ı var etti o gece. Ve sana senin için var olduğumu başka türlü anlatamazdım." diyerek sözlerine son verdiği an bir başka tablonun başındaki ışık yanıyor ve biz biraz daha dönüyoruz. Bu kez ise ne zaman yakaladığı hakkında en ufak bir fikrim bile olmasa da gönlümden kopup geldiği belli bir kahkahanın izlerini taşıyan yüzüm vardı karşımda. Gözlerim hafifçe yaşarmış, saçlarım rüzgarla dağılıp bir tutamı yüzüme düşmüştü arsızca. Nereye ya da kime bakıyordum bilmiyordum ama aynada gördüğüm kadından da fazlası vardı bu kadında... "Dedim ki; bu kadın birkez gülse ömrüme ömür biçeceğim. Çünkü bu kadın hayat saçarak gülüyor. Dudaklarından kopan her bir kahkaha gönlünden düşüyor. Öylesine gerçeksin ki, kalbim ellerine bile isteye teslim oluyor ve sana bana nasıl hayat bahşettiğini başka türlü anlatamazdım."

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now