58. Bölüm - Her An Daha Fazla

1.7K 204 65
                                    

"Hayırdır burjuva, meyhaneye geldik diye ruhun yara mı aldı?"

"Ne alakası var, ilk kez mi geliyoruz Ozan."

"Vallahi ne yalan söyleyeyim ben Rodas ile ilk kez geliyorum."

Ozan'a sadece bakışlarımla sövmeyi seviyordum, böylelikle üzerimdeki bu nereden geldiği belli olmayan burjuvazi imajı da sarsılmıyordu. Güçlü, kibar ve gülünç bir asilzadelik işte, ne kadarı bendim bilmiyordum ama sıradan olmak sanırım yaş aldıkça beni epey tedirgin ediyordu. Tabii bu aslında Bay R'ye ait bir kavramdı fakat Parla hayatıma girdiğinde ellerime verilen Rodas'ın Bay R'den emanet aldığı tek şey de buydu ve bunu kaybetmeyi istemiyordum. Bu yüzden Ozan'a dakikalardır yaptığım gibi düz düz bakmayı sürdürdüm.

"Durup durup şu bahsi açmak zorunda mısın sen?"

"Seninle uğraşmayı seviyorum, biliyorsun işte." dediği gibi kadehini kaldırıp beni bekliyor. "Ebru aklımıza sokmasa daha da uzun zamandır böyle erkek erkeğe bir araya gelmezdik sanırım. Cadı falan ama arada güzel şeylere de vesile oluyor."

"Parla'yı bana getiren de Ebru'ydu." diye mırıldanıyorum aklım o meşhur sergi gecesine giderken. O anda yüzümde asılı kalan gülümsememi gözlerimin önünde salınan Parla perçinleniyordu istemeden. Aslında bedenim ondan ayrı kalsa dahi, o bir şekilde benimle birlikte olmasını biliyordu. Bunu nasıl yapabiliyor bilmiyorum fakat her lafın sonu onun ellerinde bitiyordu bu aralar sıklıkla... Ve bunu seviyorum. Yani her şeyin, alelade bir sözün bile ucunun ona değmesini seviyordum.

"Daldın?"

"Yoo, buralardayım hâlâ."

"Az önce şapşal şapşal sırıtan da bendim zaten. Ne aşkmış arkadaş ya, biraz aramıza dön Rodas."

"Lafı işine gelen yere çekmemeni rica etsem, hatta biraz da büyüsen artık Ozan. Ha, bu arada Barlas geldiğinde de konuya böyle lap diye girme. Sonuçta adamın bu konuda ne düşündüğünü bile bilmiyoruz henüz."

"Densizlik etme diyorsun."

"Hayır, seni iyi tanıyorum diyorum."

"Öyle olsun." derken sesine sinen bu çocuksu alınganlığa gülüp geçiyorum elimde olmadan. İşin komiği ne yaparsa yapsın üzerinde eğreti durmuyordu, yalancı küskün bakışlarını etrafta gezdirip kadehini yudumlarken yüzünün aldığı bu tasviri mümkün olmayan gülünçlükte bunun bir parçasıydı elbette. Ben de kadehimi kaldırıp boğazımı temizliyorum bakışlarını üzerime çekmek için. Elim bir süre havada kalsa da dayanamıyor tabii, göz ucuyla bana bakıp kadehini tokuşturuyor.

"Bir de küstüm de tam olsun, ne bu?"

"İçimdeki çocuğun katili sensin oğlum! Boğazına boğazına yapışıyorsun her fırsatta."

Umarsız bir kahkahaydı ipe sapa gelmez lafının üstüne, kendimde bulduğum. Babam ve Ömer Bey her ne kadar konuya epey Fransız kalsalar da ben hunharca gülmekten kendimi alı koyamıyordum o an için. Çocuk ruhunun elini hiç bırakmayan bir dostunuz varsa eğer, hayatın değerli kıldığı kimselerden olduğunuzu düşünmeniz de hiçbir sıkıntı yoktu. Ben de bu kimselerdendim nitekim. Ozan, benim en toy yanımdı aslında. İlk tanıştığımız günden bu yana asla değişmemiş ve kendini olduğundan farklı göstermemişti kimseye. "Kalk!" diyorum yaşaran gözlerimi silip, "Kalk, sarılacağım sana."

"Hah, çocuk mu avutuyorsun sen?"

"Bir nevi öyle de diyebiliriz, Deniz'de kesin sonuç veriyor."

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now