43.Bölüm "Bir Şans Daha"

2.3K 302 32
                                    

MM; Cihan Okan-Bir Şans Daha

***

'Seninle birlikte büyümeye geldim.' Bu laf çok şey anlatıyordu anlayana. İçinde kocaman bir umutsuzluk ve pişmanlık vardı ve de elbette ucu bucağı olmayan bir özlem. Hem de en hakikisinden. Deniz henüz atlatamadığı şaşkınlıkla ellerini tutan babasına bakakalırken çocuk gözlerinin dolduğunu farkediyorum. Uzun süren sessizliğin ardından İnci ve Parla'da merakla yanımıza geliyolar ve benden bir farkları kalmıyor manzarayı gördüklerinde. Deniz ona ağır gelen ikileminin içinde kafasını karıştıran babasından bir iki adım uzaklaşıyor o an. İlk kez Deniz'i okuyamıyorum bense, ne yapacağını kestiremiyorum. Hepimiz sus pus olmuş Deniz'in atacağı adımı beklerken Ozan gözlerini kararlılıkla oğlundan ayırmıyordu ama kendini zor tuttuğunun da farkındaydım. Bu koca yürekli küçük adam ise ellerini babasının avuçlarından kurtardıktan sonra bir iki adım daha gerileyip önce İnci'ye bakıyordu. Sanki izin istiyordu annesinden, atacağı adıma dair. İnci, zor tuttuğu gözyaşlarıyla oğluna bakıp başını salladığında son kez de bana bakıyor ve benden de umduğu karşılığı aldığında yeniden babasının önüne doğru adımlıyor. En çocuk ve kırgın gülümsemesine inci taneleri karışıyor ama usul usul akıtıyor onları, hiç yakınmadan. "Ben seni çok özledim baba." demesiyle kollarını Ozan'ın boynuna sarması da bir oluyor. Onun küskünlüğü de kırgınlığı da bu kadar oluyordu işte. Ozan ise ona bir ömür gibi gelen dakikalardan sonra çekinmeden ağlıyordu minik oğlunun omzunda. Ve bu, bana dostuma dair asla unutmayacağım bir an bırakıyordu geride.

Ozan'nın kendine olan kızgınlığı tüm bedeninden buram buram okunurken ben de gitmiyorum üstüne, ona çok eskilerden kalma bir tebessüm edip sarılıyorum. O güçlü bedeninden eser yoktu aslında, oğlunun kırgınlığı onu yeni baştan yazmıştı nitekim. "Hoşgeldin babacık." diyorum tıpkı eskisi gibi ve sıkı sıkı sarılıyorum dostuma, o geceyi unutmak istercersine.

Tınısız bir tebessüm seziyorum sesinde sadece, "Teşekkür ederim Rodas," diyor sözlerini döke saça. "oğluma iyi baktığın için."

Göz ucuyla salona bakıp yeniden Ozan'a dönüyorum hemen sonra. Göz pınarlarında kalan yaşları silip derin bir nefes soluyor, "Hadi," diyorum ben de kendini toparlaması için. "Seni böyle görmesin."

Derin soluklarının arasında başını sallyıp üstüne başına çeki düzen veriyor, "İyiyim ben, hadi geçelim."

Böylece sabah ki neşeden bir hayli uzak bir halde karşılıklı otururken Deniz babasının kucağında oturup yokluğunda olanları anlatıyor bir bir. İlk başa bizi koymayı da ihmal etmiyor haliyle. Onu neşesi evin duvarlarına kazınırken ben Ozan geldiğinden beri sessizliğe gömülen İnci'yi izliyorum. Zaman zaman gözleri doluyor, boğazına çöken o yumruyu zar zor yutuyor ama gözleri oğluyla buluştuğunda gülümsemeyi asla bırakmıyor. Kafasında bir şeyleri tarttığını ve ardı ardına sonuna noktalar koyamadığı kararlar verdiğini görebiliyorum üstelik. Bense Parla'nın saçına belli belirsiz bir öpücük bırakıp "Gidelim mi hayatım?" diye soruyordum usulca. Bakışlarını Deniz'den çekip başını sallıyor hemen. Onları yalnız bırakmak şimdilik en iyi fikir gibi görünüyor her ikimize de. Deniz gitmemizden pek memnun olmasa da babası daha cazip geliyor en sonunda. Onunla vedalaşıp salondan çıkıyoruz. "İnci, iyisin değil mi?" diye ilk atılan Parla oluyor.

İnci, "İyiyim Parla, sağ olun her şey için." dese de karmakarışık gözleri bunun tam tersini bağırıyordu.

"Henüz bir karar vermek için çok erken." dediğimde yüzünde belli belirsiz bir gülümseme beliriyor. "Sonunda senin için de iyi olan neyse onu seçmelisin. Ama şimdi değil, kendine izin ver."

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now