38.Bölüm "Acı ve Kara"

2.5K 303 41
                                    

Kalbimin üzerindeki cılız nefeslerin sahibinin küçük bir çekişine gülümsemeden edemiyorum sabahın bu en güzel saatlerinde. Açık kalan penceremden vuran sabah rüzgarı ile bebekliğinin armağanı olan deniz kokusu sarıyor her yanımı. Bense kollarımı sıkı sıkı sarıyorum onun küçük bedenine. Sonra ansızın bambaşka hevesler süslüyor zihnimi. Oysa kendimi hiçbir zaman minik bir kalbin yanına koymazdım, yakıştırmazdım. Fakat şimdi nedensiz bir heves kalbimi hızla çarptıyor ve bu beni sanırım bir nebze korkutuyordu. Zihnim kalbimin önüne sağlam nedenler sürmesin diye gözlerimi açıp Deniz'e bakıyorum. Saf teninden geçen bu huzurun ardından uzun kıvrımlı kirpikleri düşüyor gözlerimin önüne. Kıvırcık tutamları geriye atıp alnına tüy gibi hafif bir öpücük bırakıyorum. Minik burnu ve büzülmüş dudaklarıyla öylesine sevimli ki ona saatlerce bıkmadan bakabilirdim. Ama yine göğüs kafesimden tırmanan o sözsüz tınılar beni ele geçirmeden buna bir son veriyorum nihayetinde, Deniz'i uyandırmadan başını yastığa bırakıp ardından odadan usulca çıkıyorum.

Adımlarım beni tutkulu bir merakla terasa götürdüğünde Rodas'ın perdelerinin hâlâ kapalı olduğunu görüyorum. Bu saate kadar uyuması pek olağan değil diye düşünürken gözlerim caddenin başına vuran vakur bir gölgeye takılıyor. Zamanında yana yakıla dalga geçtiğim o âşık genç kız gülümsemesi benden habersiz dudaklarıma yerleşiyordu bile, sanki zihnimi oradan dahi okumuşçasına bakışları yavaşça yukarı çevriliyor ve yüzüne âşık olduğum o ukala gülüşü yerleşiyordu. Nasıl göründüğümle ilgili hiçbir fikrim yoktu açıkçası ama daha fazla sabremedemediğimden ona beklemesini işaret ediyorum. Merdivenleri hızla inip kapıyı açtığımdaysa her zaman olduğu gibi serseri ruhunun suretine bürünüp pervaza yaslanmış beni beklediğini görüyorum. Ve duramıyorum elbette, gözlerim hızla etrafı kolaçan ederken Rodas'ın elinden tutup içeriye çekiyorum. Bizim için günaydınlara pek zaman kalmıyordu genel olarak. Dudaklarımı sözler süslesin diye her aralayışıma karışan dudakları bana tüm sözlere bedel olanını veriyordu. Dudaklarımdan ayrılıp "Bu ufaklık gerçekten de rol çalıyor," diye hayıflandığında kıkırdamadan edemiyorum haline. Haklıydı, böyle bir sabahın en güzel saatlerinde onun kollarında ve benim için atan kalbinin üzerinde mışıl mışıl uyuyor olabilirdim hatta güne defalarca tutkuyla geç kalabilir, bulutlatın üzerinde gezebilirdim ama o rol çalan ufaklığa hiç birimiz hayır diyemiyorduk.

Parmaklarım yüzünde gezerken bakışlarım uyku diye bağıran gözlerine ilişiyor. Dudaklarımın kenarında hüküm süren bir parça alay küllerinden doğarken gülümsüyorum. "Bütün gece bizi düşünüp uyuyamadın değil mi?" dediğimden alaylı bir tebessüm beliriyor yüzünde. "Eh tabi, bildiğin postaladı seni."

"Sen hiç konuşma, halinden gayet memnundun dün gece."

"Öyle tabi, tüm gece harika bir uyku çektim bu küçük adamın yanında. Sözünü de aldı üstelik, daha sık yapacağız kesinlikle."

"Yapın yapın," diyor yalandan bir sitemle. Gülüşünün tınısını ise öyle bir kazımışım ki benliğime her bir anını ezbere biliyorum sanki. Önce tok sesiyle süslenen birkaç saniye, ardından kısılan gözlerinin dudaklarıma kayması ve gülümsemesinin derin bir solukla tenimde son bulmasıydı benim âşık olduğum adamın gülümsemesi ve ben her bir anını artık ezbere biliyordum. Yine ve yine sözlerin buğusunda birbirimizin gözlerinde kaybolduğumuz vakit ellerimin üzerine bırakılan saf bir öpücüğe mest oluyorum. "Ve bu arada, albüm birkaç gün içinde sahibine ulaşacak."

"Adresi yoktu diye biliyorum, nasıl buldun?"

"Mektupları getiren kuryeden doğru... Zor oldu ama buldum sonunda."

"Bunun için mi uykusuz kaldın yani," diyecek olsam da "Deniz için." diye noktayı koyuyordu. Sonrasında ne ben soruyorum Ozan'ın nerede olduğunu ne de o söylemek istiyor. Bu mevzu sessiz sedasız aramızdan kapandı derken beni yerimden sıçratacak kadar hırsla çalınan kapıya yöneliyorum hemen.

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now