39.Bölüm "Yarası Nefret İlacı Aşk"

2.6K 316 34
                                    

MM; Evanescence - My İmmortal

***

Damarlarımda gezen ve sonunun neye yol açacağını bilmediğim bu duygu karmaşası bedenimi buz kestiyor. Kulağıma bir uğultu halinde çarpan sözcüklerden sonra benim için yeni bir yüz olan ve adını bilmediğim kız çantamı almak için yeltendiğinde irkiliyorum. Kısa ve titrek bir tebessüm dudaklarımdan firar ettiğinde sıkı sıkıya tuttuğum çantamı kıza uzatıp salona yöneliyorum. Haddinden fazla sessiz olan salonda olması gereken gibi ikizlerin yersiz şuh kahkahalarını arıyordum her zaman ki gibi, ama yoktu. Bakışlarım çatık kaşlarımın altında evde birilerini ararken annemin sesini duyuyorum arkamda.

"Parla, hoşgeldin kızım."

"Merhaba anne,"

Her zaman gözlerinde bir parça buğu taşıyan annem bu akşam çok daha duru bakıyordu bana. Kırık bir tebessüm eşliğinde açtığı kollarına giriyorum bende. Gerginliğimi anlamış olacak ki daha evvel hissedemediğim bir şefkâtle sarılıyor bu kez. "Önal ve Tülin kızları alıp çıktılar. Belki de bu akşam evden ayrılacağımı söylemem için en doğru zamandır." diye kendince açıklamalar yapıyor.

"Babamla konuştu mu?" diye sormamla gözlerini kaçırıp başını sallıyor, derinden ama kederli bir nefes bırakıyor ardından bedenine sığmazcasına. Bu bile bu denli ağırsa akşamın geri kalanında ne halde olacağını kestiremiyorum doğrusu. "Ona boşanmak istediğimi söyledim. Bana nedenini sormadı bile, sadece bunca yıl dayandığım için buruk bir teşekkür etti." diye kendince hâlâ daha konuşmalarını anlamlandırmaya çalışırken kaşlarım çatılıyor sözlerinden sonra istemeden. Babamla iyi bir ilişkimiz olmayabilirdi ama onu, dahası duyduğu herhangi bir şeye vereceği tepkiyi iyi bilirdim. Annemin boşanma istediğini bu denli sakin ve saygınlıkla karşılaması bana çok garip gelmişti dolayısıyla. Annemin bir gece dahi olsa başka bir evde kalmasına bile diklenen adamın şimdi sus pus olması kafamı karıştırıyordu. Ya da aslında her şey çok açıktı. Babam tüm hikayeyi biliyordu ve bu konuşulduğunda mağduru oynayacaktı. Bu yüzden boşanma istediğine ılımlı yaklaşmıştı.

Aklımda dönüp duran kelimeleri toparladığımda anneme dönüyorum. "Her şeyi biliyor olabilir mi? Bu yüzden bu kadar ılımlıdır belki, kendini İkbal hanımın önünde mağdur göstermek için."

"Babanın buna ihtiyacı var mı ki Parla?"

"Yapma anne, şirket hisselerinin bir bölümü hâlâ annesinde. Ayrıca babamı tanıyorsun, güçlü kalmak için yapmayacağı şey yok." dediğimde onun da kafası karışıyor. "Yani demem o ki, seni güç durumda bırakacaksa bunun açık açığa konuşulması erteleyebiliriz."

"Hayır kızım, ben babandan sözümü aldım. Artık bana engel olmayacağını kendi ağzıyla söyledi. Üstelik sen bildikten sonra, hem de bunu bizden öğrendikten sonra benim bir korkum yok."

İşin aslı annemi ilk kez bu denli kararlı görmüştüm. Bu bana da cesaret veriyordu elbette. Küçük, genç bir kadınken girmişti bu eve ve hayatı boyunca saksıdaki bir çiçek gibiydi. Ne kadar toprak verirlerse o kadar kök salıyordu hayata ve ne kadar sularlarsa o kadar nefes alıyordu. Şimdi ayağına dolanan köklerinden kurtulup yüzünü güneşe dönecekti ve ilk kez kendisi için nefes alacaktı. Korkusunu yüzünden okuyabiliyordum ama heyecanı gözlerini bürümüş, ona yaşamın tutkusunu bahşediyordu adeta. Bu kez bana düşense ona elimi uzatmak olacaktı. Belki bildiğim kadarıyla ona ayakta kalmayı da öğretirdim, bilemiyorum. Rolleri değişirdik, ben ona kollarımı açardım oda huzurla uyurdu. Olmaz mıydı? Olurdu elbette...

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now