-Hakkımda 20 Şey-

1.7K 87 80
                                    

Canım Büşra'cığımın ya da sizin bildiğiniz ismiyle kahvelikus 'un meydan okuma listesindeki adıma ithafen bende karaladım bir şeyler. İnsanın kendisine karşısından bakması gerçekten zormuş ve üzerinde epey düşündüm bunları yazarken. Bay R'ye koymamın nedeni ise hem bu platformda bunu bitirmiş olmam hemde  Sahipsiz Yollar Çıkmazı'nın sıralamasını bozmamaktır. :) 

Başlıyoruz, sevgiler. :) 


1- Wattpad'e hangi düşüncelerle bulaştığımı hatırlamıyorum. Kendimi yazarken bulmuş gibi hissediyorum desem yeridir. İki seneyi devirmeme rağmen hala aynı mottoyla devam etmekteyim;  "Yazdıklarım kendimi iyi hissettiğim anların bir yansıması ve bunu bir avuç yüreği güzel insanla paylaşmak en güzeli." 


2- Aşığınım hikayesi bana bebek sevgisi aşılayan ve sonrasında bundan vazgeçemememe neden olan en keskin kırılma noktamdan biridir. Çok uzun bir süre yazdığımı kendi çevremden kimse bilmiyordu, bu tamamen benim kendimi tartma sürecimin bir yansımasıydı. Sürgün Kasabası ile gelen kararlılığımdan sonra bunu da aşıp rahatlıkla hikayeler yazdığımı duyurmuştum. Fakat seçip seçip hayatıma alsam, bir fikir insanı bir araya toplayamazdım orası ayrı, güncel olarak hiçbir yakınım bu portal da yer almıyor. Hepsinin, yazdıklarımın kitap olacağını düşünmek gibi ütopik bir hayal dünyası var da... :) 



3- Aşığınım ile başlayan yazma serüvenimde kendime küçük farklılıklar yaratmak istediğim için kurgularıma iki tip imza belirledim. İlki, illa ki kasabanın kurguda yer alması ikinci ise çok bilinmedik ya da ilk etapta akla gelmedik dünya şehirleri kullanmak. Bunun için İtalya- Glorenza, İspanya- Sevilla, Fransa- Colmar ve Avustralya- Hallstat belirlediğim dünya şehirlerinden bazıları. Bu şehirleri yazarken %90'lık kısmı rehberlerin gözünden alıntılanmış ve benim tarafımdan zenginleştirilip kurguya dahil edilenlerdir elbette, geri kalan küçük pay ise Sevilla'da bolca kullandığım ara sokakların tasvirleriydi. Bir gün Sevilla'da nefes almak dileğimle elbette...



4- Çok yakında basılacak olan Sürgün Kasabası, hastanede kan sırası beklerken tamamen can sıkıntısı ile telefonuma not almamla başlayan, sonra kendimi yazdıklarımın bir parçası olarak görüp devam etmemle hayatımın ortasına yerleşen ilk ciddi çalışmamdır. Hikayeye hiçbir zaman dahil etmediğim bir karakterim vardı aslında, o da bendim. Bende aylarca o kasabada onlarla nefes aldım ve çoğu kez o sahil kenarındaki evin bir köşesinde onları izledim. O yüzdendir ki Ela'dan sonrası benim için hala kocaman bir boşluk...



5- Yaratmak kelimesini kullanmaktan hoşlanmadığım için tasarladığım ya da kurguladığım diye adlandırdığım karakterlerimle derin bağlar oluşturmaktan kendimi alamıyorum. Kerem'i, Ateş'i, Rodas'ı ya da Pars'ı yazarken onların ruhuna bürünebilmek için her birine bambaşka müzik listeleri oluşturuyorum ama bunların içinde Rodas bambaşka bir yere sahip. Çünkü o iliklerine kadar aşkı taşıyabilen tek adam benim gözümde. Zeynep, Ela, Parla ve Gece ise benim bambaşka yanlarım ve güçlü kadınlarım. Zeynep'in içinde büyüttüğü sevgisi, Ela'nın hüznü, Parla'nın inanç dolu tutkulu aşkı ve Gece'nin ihtiraslı karanlığı kendimi tekrar etmeme arzumla şekillenen unsurlar ve iyi ki de öyleler... 


6- Ela'nın hikayeye veda ettiği bölümden sonra yazmak için bilgisayarın başına her oturuşumda ağladığım, onu içimden gönderdikten sonra oluşan boşluğu hala taşıdığım, Parla'nın aşkına kalbimin teklediği ve yazarken imrendiğim, doğum sahnesini yazarken ise hissedebilmek adına iki doğum videosu izlediğim ve bir annenin blogger'ını takibe aldığım, tüm bunlardan sonra yazmak için başına oturduğumda kendimi kasmaktan iliklerime kadar o ânı hissettiğim ve fiziken acı çektiğim doğrudur. Bunların ne kadar sağlıklı birer davranış olduğu tartışılır. :) Fakat ben hissedemezsem asla yazamam onu çok iyi biliyorum.

Bay R'nin Kadınları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin