25.Bölüm "Hangi Bedenin Sureti?" (Part 1)

4K 464 51
                                    


Kendime hiç bir çıkar yol bulamıyordum artık. Şimdi, kollarımda gecenin rüzgarıyla irkilen bu kadına bunu yapmak istemiyorum daha fazla. Sadece dilimin ucuna kadar gelip de dudaklarımdan kurtulamayan her şeyi haykırmak istiyorum umarsızca. Ama bir yandan da onu kaybetmenin henüz yeni yeni kendi ayakları üzerinde durmaya başlamış olan Rodas'ı nasıl bir uçuruma sürükleyebileceğini düşünüyorum. Bu yüzden kendimi ilk kez affedilemez hissediyorum yaptıklarıma nazaran. Bedenimi yasladığım koca çınarın yaprakları rüzgarla hışırtılar çıkartırken Parla'nın irkildiğini hissediyorum. "Eğer biraz daha saçımla oynamaya devam edersen şimdi uyuya kalacağım..." diye fısıldıyordu. Gözlerimi açıp bakışlarımı kollarımın altına kıvrılan Parla'ya çevirdiğimde fark ediyorum parmaklarıma doladığım saçlarını. Ellerimde çikolata kahvesi tutamlar dans ederken hislerine hınzırlıkla söz oluyor. Gülümsüyorum elimde olmadan, saçlarını rahat bırakınca yavaşça kaldırıyor başını göğsümden. Şimdi ise bambaşka bir kadın vardı teninde gezen. Uykunun topraklarına bayrağını diktiğini görebiliyorum mesela, buğulanmış gözleri ve ürpertiyle salınan saçları bana çok eski anıların kapılarını aralarken başımı iki yana sallıyorum hızla yok etmek istercesine. Fakat kara kutulara kapattığım Bay R her seferinde Parla'nın tek bir bakışında ortaya çıkınca artık itiraf ediyordum kendime. O, benim kadrajıma hikayeleriyle misafir olan tüm kadınların tamamıydı. Eliane'nin renkleri onun teninde gizliydi mesela, Lotta'nın gülümsemesinin peşinde düşmüşken Parla'nın gülüşü baş döndürücüydü. Hera özgürlüğün kanatlarını tenine kazınmışken Parla bunu ruhunda taşıyordu. Brenda'nın elleri kusursuz heykeller tasarlarken Parla tüm ruhuyla bunun kat be kat fazlasıydı artık. Hüznü ise bambaşkaydı, incileri teninde asilce gezerken onu hiç kimsenin yerine koyamıyordum ve tenimde arzu endam eden nice kadın onun her bir çizgisinde hayat buluyordu uzun zamandır. Ben ise sadece kendimi kandırıyordum, Bay R hâlâ benimleydi ama Rodas bu hikayenin asıl sahibi olmuştu. Devrim'den bir eser yokken sadece anılarımda gizli saklı kalmış Rodas'ın Bay R'yi yarattığını, onun ardına saklandığını yeni keşfediyordum. Tüm hayatımı alt üst eden, ezberimi bozan tek kadındı Parla. Ben ona kapılmaktan çok daha fazlasını yaşıyordum fakat bunu dile getirmek nedenini kestiremediğim bir şekilde zor geliyordu bana. Kendi içimde ördüğüm duvarları yıkmak, onun kalesini fethetmekten daha zordu nitekim. Bu gece ona istemeden de olsa nefesimi ve kalbimin sesini bahşetmiştim, tıpkı dediğim gibi. Karşılığındaysa bedenime saplanan, geri dönüşü olmayan itiraflar ve tenime sinen bolca çikolata kokusuydu.

Okyanusum hırçın dalgalarla kabarıyordu, Parla'nın ise kulağıma çarpan sözlerini henüz fark ediyorum. Bakışlarımı gecenin karanlığında bile parlayan gözlerine kattığımda dudaklarından kurtulmuş, tenime saplanmak için yarışan sözlerinin gelişini hissediyorum. Gülümsüyorum nedensizce, onu hiç yadırgamıyorum çünkü. İçinde yaşattığı tüm kadınları bazen tek bir bakışında ortaya dökebilirken elimden hayranlık dolu bir gülümsemeden başkası gelmiyor. Çınarın koca gövdesine tutunup ayağa kalktığımda Parla'ya elimi uzatıyorum. Söylenmelerinin arasında kalkıp kıyafetlerini silkeliyor. Etrafına bakınarak yanımdan ilerken "Lütfen sabah eski Rodas olarak kalk!"diye sitem etmekten de geri kalmıyor. "Ben onu daha çok seviyorum..." Ve duruyorum bir an. Sevgi. Ve yahut Parla'nın Rodas'ı sevebilme ihtimali. Pekâlâ, ben kimim bilmiyorum, hangi bedenin suretini taşıyorum içimde bilmediğim gibi ama gecenin karanlığında bulduğum bu deli cesaretiyle itiraf ediyorum ki, Parla kimi severse ben o olmaya hazırdım artık. Ama içimden kopan bu sözler dudaklarımdan zamansızlıkla kurtulmasın diye bakışlarımı çekiyorum üstünden. Kalbim mi kasılıyor yoksa ben karmakarışık bir rüyanın içinde miyim kestiremiyorum ama bedenim toy delikanlılar gibi alev alıyordu kendi itirafıma.

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now