16.Bölüm "Evrenin Tüm Yıldızları"

5.1K 557 71
                                    

MM; Angus&Julia Stone- Bella


***

"Pekâlâ," dedim dile gelmek için sabırsızlanan kelimelerimin arasında kendime bir nefeslik mola verip.

' 1978 baharı Liverpool'dan kalkan büyük cruise gemisi Achille Lauro'nun son yolcusu olmak için aylarca biriktirdiği maaşından aldığı biletini sallayarak insan kalabalığını yarmaya çalışan Andaç, nefes nefese kontrol görevlilerinin olduğu bankoya doğru hızla koşmaya devam etti. Önünde, valizlerini kontrol etmelerini bekleyen üçüncü sınıf adamı fark ettiğinde içinden talihsizliğine bir kez daha hayıflanmıştı, sadece birkaç dakika erken gelmesi gerekiyordu çünkü valiz kontrolü sırasında önündeki adamın sonucu temiz çıkarsa elindeki bilete rağmen son durağı Kanada olacak bu gemiye alınmayacağını biliyordu.

Aklından geçenlere inat kalbinin üzerini mesken tutan bu sıkıntı onu koca bir ikilemin içine düşürdüğünde, her şeye rağmen diyerek çıktığı bu yolculuğun hakkını vermesi gerektiğini düşündü. Etrafı kolaçan ederek cebinde taşıdığı küçük çakısını adamın kontrol için beklettiği çantasından içeri attı ve bir iki adım geriledi. Yaptığı bu şey onu inanılmaz bir suçluluğun içine düşürse de Kanada'da kendine yepyeni bir başlangıç yapması için bu son fırsatıydı. Ellerini cebine atıp uğurlu taşlarını çıkarttı ve eğilip onları iki avcunun arasında karıştırdıktan sonra yere attı. Hiç şüphe yoktu ki kemik taşlarının ucu gemiye giden yolu gösteriyordu ve mavi safirleri tam da önüne düşmüştü. Kendini telkin etmeyi başardıktan sonra taşlarını toparlayıp cebine attı. O sırada beklediği an gelip çatmıştı. Görevli adam sadece yoksul olduğu için üçüncü sınıf saydığı ve küçümser bakışlarla çantalarını kontrol ettiği adamla ilgilenmeye devam ettiği an eline çarpan çakıyla ortalığı karıştırdı. Gördükleriyle şaşkına dönen adam, ısrarla çakının kendisine ait olmadığı söyleyip isyan ederken Andaç tüm suçluluğunu ayaklar altına almış zapt etmeye çabalıyordu. "Ben yaptım!" demesi an meselesiyken dilini bağlayan bu şey neydi bilemiyordu. Görevliler adamı yaka paça bankonun diğer tarafına geçirdiğinde sıra Andaç'a geçmişti. Çantasını kontrol veznesine koyup üzerinin aranmasını büyük bir mahçubiyetle bekledi.Temiz notunu aldığında ise gözleri olağan suçluluğuyla o adamı arıyordu. Yoktu ama, gitmişti. "Umarım," dedi içinden, "umarım yepyeni bir başlangıç yaparsın dostum, çok üzgünüm..."

Dakikalar sonra, geminin güvertesine çıkıp aşağıdaki insan seline hayret etti.Yüzlerce insan, sevdiklerini el sallayarak uğurluyordu. O an el sallayacak birine deli gibi ihtiyaç duysa da yüzündeki mahsunluğu silip tepesinde dönüp duran martılara el salladı. Güneşi selamladı, bulutların göz kamaştıran şaşaalarına ıslıklar çaldı. Rüzgarın tenini yalayıp geçmesine aldırmadı bile güvertenin trabzanlarına tırmanıp deli gibi çığlık attı. Gidiyordu, yepyeni bir başlangıca, yepyeni bir hayata merhaba demeye gidiyordu. Özgürdü, artık özgür bir adamdı o. Nitekim Achille Lauro, ardında bacalarından saldığı dumanları, denize bahşettiği dalgaları ve iyi yolculuklar temennilerini bırakarak limanından ayrılmıştı.

Birleşik Krallık'tan yola çıkan geminin sınıf yarışı içine giren yolcuları lüks kamaralarına çekildiğinde Andaç'da valizini alıp elindeki biletin gösterdiği ikinci kattaki 204 numaralı kamaraya doğru gitti. Kamarasına geçtiğinde valizini dolaba koyup kendini aylardır hasret kaldığı yumuşak yatağa bıraktı. Liverpool'da geçirdiği aylar sonrasında, kendi ayakları üzerinde kalmak hiç de kolay değildi. Onun için yaşamak nefes almaktan çok daha fazlasıydı ve bunu için aksi ustasının atölyesinden kaçıp kendini şehrin sokaklarına atmıştı.Yanına kâr kalansa, ondan öğrendiği taşların hikayesi ve ellerinin yeteneğiydi.

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now