22.Bölüm "İyi ki Varsın"(Part 1)

4.2K 488 33
                                    

"Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor..." Özdemir Asaf...


***

Düşünüyorum şimdi; hayatımın rotası nerede kayıp gitti ellerimden, ben nerede kaybettim? Önüme kocaman beyaz bir sayfa açıyorum önce. Üzerine nakış gibi işlenilesi bir aşkın yarım kalmışlığını suretlere büründüren Lale ve Ömeri'i yazıyorum. Bir yanı hayallerinin içinde salınan hayatlarını gözlerimin önüne sererken bir yanı kıskaçlarına düştükleri hayatlarını ve acı gerçeklerini resmediyordu. Kendime bir yer bulamıyorum her ikisinde de, nereye aidim bilmiyorum. Sonra dört bir yanına soru işaretleri karaladığım Rodas'ı yazıyorum. Altına ise onunla hayatıma giren insanları ve hikayelerini sıralıyorum. Andaç ve Roâna'nın aşkını, İnci ile Ozan'ı, Deniz'i ve de tüm karmaşasıyla Rodas'ı bir kez daha yazıyorum. Kimin nesiyim bilmiyorum yine, nereye aidim çözemiyorum. Diyorum ki sonra, İnci sadece haftada bir oğluna çikolata almak için gelen müşterim olarak kalsaydı, Rodas hayatıma hiç girmemiş olsaydı, ben Ozan'la hiç tanışmamış, Deniz için bu oyuna hiç başlamamış olsaydım. Ya da Andaç ve Roâna'yı hiç okumamış, onları hiç bu kadar hissetmemiş olsaydım yine de böyle mi hissederdim?

Bulamadığım cevaplarımla kendimi hiç bu kadar varlığı nedensiz biri gibi hissetmemiştim şüphesiz. Ağır gelmişti yüküm ve haddiden fazla yaralanmıştı ruhum. Çok nadir yüzümde ikâmet eden gözyaşlarım benliğimi alt üst etmiş, beni sarıp sarmalamışlardı. Korkmuştum, hüznümden bu kez çok korkmuştum hem de. Çaldığım kapı neden Rodas'ındı bilmiyorum. Her ne yaşarsa yaşasın tek başına fırtınaya direnen ben, bu kez yana yakıla Rodas'ın beni kollarına almasına izin vermiştim. Onun karanlığını ve suskunluğunu benimle paylaşmasını, ama nefesini sadece bana bahşetmesini istemiştim. Tüm bunlar dudaklarımdan dökülmeden Rodas'ın suretinde can bulmuştu. Duyduklarımı ve masumluğa düşürülen bu kindar öfkeyi silmek için zihnimden, kendimi yeniden o geminin güvertesine atmış, her bir satırını tekrar tekrar okuyup ruhumu arındırmıştım. Hüzünlü göz yaşlarımı da akıtmıştım satırların üzerine üstelik, hiç yakışmamıştı ama tutamıştım onları. Yenilmiştim. Biliyordum, hissediyordum bakışlarının ağırlığını üzerimde ama ona anlatacak gücüm yoktu. Aşkın nefesiydi o, anlamayacağından değil ama belki kendimi daha çok kanatacağımdan sustum yanı başında. Duvarlarına gölgelerimiz düştüğünde, nefesimiz kazındığında ve verilemeyen cevaplarımız kuytu köşelere çekildiğinde sustuk ikimiz de. Oysa bırakmadı beni, bir yabancının kollarında teselli buldum ben en kırgın olduğum anda. Bana vaad ettiği şey, yaşanmamış var saymaktı tüm bunları. Ben de kabul ettim, başımı sükunetle atan kalbinin üstüne koyduğumda kabul ettim her şeyi. Fakat, saçlarıma uzanan ellerinden, tenime fısıldanan sözlerinden ve yüzümde yer eden bakışlarından haberdardım elbette. Oysa hiç yadırgamadım onu. Kalbime şüpheyle bir gölge düşmedi, aksine ben o anlarda hiç tanışmadığım okyanuslara daldım. Boyumu aşan sularda yüzdüm belki ama pişman olmayacağım bir gecenin minnetiydi bana gözlerimi sıkı sıkı yumduran...

Şimdi ise kalbimin üstünde salınan ufacık taşa sığınmış içimdeki kederin artık bir son bulmasını diliyordum. Silkelenmek ve kendime gelmek istiyordum. Bedenime saplanan bu kırgınlıkları yok etmek, kırgınlığımı kızgınlığımla perçinleyip İkbal hanımın önüne sürmek istiyorum sadece. Ben kendi zihnimin karmakarışık labirentinde gezinirken "Hadi," diyor Rodas, günü tüketip geceye el salladığımız saatler sonrasında oturduğumuz banktan kalkıp. Uzattığı eline küçük bir tebessüm edip sarılıyorum ve yavaşça kaldırıyorum uyuşmuş bedenimi. Kalktıktan sonra usulca elimi bırakıyordu. Bakışlarım bir anlığına, sadece bir anlığına boşlukta salınan elime kaydığında kendime öfkelendiğimi fark edip kollarımı göğsüme bağlıyorum. "Yüzün, hüznü resmedilesi kadar güzel taşıyor ama bedenin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim." diyor bakışlarını boş yürüyüş yolunda gezdirirken. Anlamaz bakışlarım yüzünde takılı kaldığında ukala bir gülümseme bürüyor dudaklarını, "Hiç ses çıkartmasam sabaha kadar o bankın tepesine tüneyebilirdin, farkındasın değil mi? Sen durdun ama zaman işlemeye devam ediyor ve yere sağlam basmassan o fırtınaya kapılıp yok olabilirsin." demesiyle beni kolunun altına çekmesi bir oluyordu. Damarlarımda istikrarla gezen itiraz çanlarım çalacakken bakışlarımı Rodas'ın baktığı yere çeviriyorum kıpırdanmalarım eşliğinde. Sarsak adımlarla şakalaşarak bize doğru gelen bir grup gencin ablukası altına girdiğimizde kıpırdanmalarım son buluyordu elbette. Bakışlarımız buluştuğunda bana göz kırpıyor ve "Bakma öyle, ben bir burjuvayım. Şiddet yanlısı bir adam da değilim üstelik." diyerek bize doğru gelen taksiye el sallıyor.

Yol boyu sessizliğim sürerken zihnimde salınan Rodas'tan kopamıyorum. Bana doğru attığı her adımın öylesine köklü bir sebebi var ki ona neden demek zor geliyor artık. Biz neyiz bilmiyorum ama yanında kendimi kumların üzerinde yürürken buluyorum her seferinde. O denli sıcak, samimi ve her an yitip gidecekmiş gibi geliyor bana. Uzattığı elini tutmakta bir sakınca görmüyorum mesela, gözyaşlarım yüzümü istila ettiğinde göğsüne gizlenmekte de öyle... Onun hayatta var oluş sebepleriyle ruhumu arındırıyorum, yaralarımı onun karanlığında ve sessizliğinde sarıyorum. Gülüşlerimi, nefeslerimi ve göz yaşlarımı bırakıyorum evinin her bir köşesine ve belki de onun tenine. Ama neden yapıyorum tüm bunları bilmiyorum, ukala gülümsemelerine karşılık ettiği iki kelam söz mü beni cezbeden bilmediğim gibi... Ellerimden arta kalan çikolata kokusuyla bezeli caddeye vardığımızda dudaklarımdan kurtulmak için can atan iki kelimeyi söylemek istiyorum ona ama bakışlarımdan alıyor alacağını. "Bir kez izin ver." diyorum gülümseyerek.

Başını iki yana sallayıp onaylamaz bakışlar atıyor bana, "Hep hatırlayacağım gibi kalmanı isterim. Üstelik bunu istemesem yapmazdım, teşekkür etmeye kalkma."

"Neden peki, neden yapıyorsun tüm bunları?"

"Sana dair bilmediğim çok şey var Parla." diye küçük bir itirafta bulunuyor gecenin karanlığında. Onunla aynı noktada olduğumu bilmek bana iyi hissettirirken anladığıma dair başımı sallıyorum usulca. Sonra yitip gidiyor günün aydınlığından bu yana zihnimi kemiren sorunlar ve ihtimaller. Var saydığım her şeyi silip atıyorum. Sonra diyorum ki, hayatıma giren bu bir avuç insan ve hikayeleri iyi ki var. Ama en çokta sen, Rodas. En çok da senin varlığın mutlu kılıyor beni... "Ama her ne olursa olsun, ben dudaklarının kenarında bir parça alay, belki bir parça oyun kalan o kadını daha çok seviyorum." diyor bakışlarını benden ayırmadan. Yeter bu kadar hüzün, kendine gel demenin Rodas'casıydı bu. Keyifli tebessümüm onun ukalaca gülümsemesine hapsolurken "İşte böyle." diye soluyor rahat bir nefes eşliğinde. "Gülümsemelisin..."

Bense yine neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmezken, parmak uçlarımda yükselip usulca sarıyorum kollarımı boynuna. Bunu benden beklemiyor olacak ki elleri çok sonra yer ediyor bedenimde. Parmaklarından tenime sızan bu yabancı duygunun esaretinden çıkmak için debelenirken artık aşina olduğum o uzak diyarların kokusunu duyumsuyorum bir yandan da. "İyi ki varsın..." dememle tenime gülümsediğini saçlarıma uzanan nefesinden anlıyorum. Belki birkaç saniye sürmüştü bedenlerimizin bir kılınışı ama ikimizde de derin izler bıraktığını görebiliyordum. "Deniz'e çikolata sözüm var,"diyorum birkaç gün önceden kalma gülümsememi yeniden keşfederken benliğimde. "Bana yardım eder misin?"

Kısacık bir an düşünüyor ve muzurlukla parlattığı okyanusunu bana çeviriyordu. "Kesinlikle yedirmek yok, teklif bile istemiyorum." diyor peşinen.

Attığım umarsız küçük bir kahkahanın ardından elimi uzatıyorum ona. "Söz veriyorum..."

"Pekâlâ... O zaman eşlik ederim."derken uzattığım elime uzanıyor. Bu günün, bu gecenin bitmesini istememiştim. Kendime itiraf edebildiğim buydu, ardından gelenleri ise şuan kabullenecek gücüm yoktu. Pralin'in kapısını açıp beni bekleyen mutfağıma girdiğimde, yanı başımda Rodas'ın olduğunu bilmek bana tarifsiz bir şekilde iyi hissettirmişti. Pervasızca kakao çekirdeklerimde kaybolacağım bu gece kulaklarımdan silinmeyen pek çok kahkaham olsun istiyordum sadece... Nitekim bütün gece, yanı başımda hissettiğim metanetli nefesleri eşliğinde Deniz'e söz verdiğim çikolataları yapmıştık Rodas'la. Onun için aldığım çizgi karakterlerle dolu kalıplara döktüğüm çikolatalar öylesine güzel görünüyorlardı ki Rodas'ın bakışlarında bir parça hayranlık yakalayınca bunu hafızama iyice kazımıştım. Ama elbette onca cezbedici kokunun arasında tek bir lokma dahi çikolata yedirememiştim ona. İnatlaşmamız her seferinde küçük kahkahalarla bölünmüş olsa da kendimi bir önceki geceye nazaran çok daha iyi hissettiğim gerçeğini yadsıyamazdım. 

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now