34.Bölüm "İkimizin Aşkından Bir Nefes"

4K 347 59
                                    

MM; Zaz-  Eblouie Par La Nuit

***

Bedenimin aşina olduğu ama önü alınamaz bir tutkuyla Bay R'yi yakıp kül ettiğim bu duygunun ardından tenim alev alıyordu. Şimdi o oluk oluk kanayan yaralarım Parla'nın tutkulu yakarışlarıyla sarılmıştı. Ben, benliğimi esareti altına alan bu adamları onun teninde öldürmüştüm nihayetinde. Biliyordu, o da biliyordu bunu. Elleri kalbimin üzerinde gezerken göğsüne damlayan tek bir gözyaşımın nedenini bildiği gibi biliyordu hem de. Bakışlarına yerleşen bu duygular, tenine sinen bu tuhaf hüzün ve ellerinin merhemi başımı döndürüyordu bu gece. Önce saçları döküldü omzuma sonra yüzü düştü gönlüme. Yeniden hayat bulmuş bir göçebe gibiydim şimdi, kalbim fütursuzca atıyor ve nefesim tekliyordu. Halbuki yerim yurdum onun teniymiş, onun ruhunda soluklanmak varmış kaderde bu gece. "Hissettiğimiz müddetçe." diye soluklanıyor usul usul. Sıyrılıyorum tüm bu düşüncelerin içinden sesini işittiğim vakit. 'Hissettiğimiz müddetçe.' bu bizim için 'seni seviyorum.' demekti. Onun için iki kelimeden çok daha fazlasıydı bu, dilin yalanlarla kavrulduğunu bildiğindendi aslında tüm suskunluğu ve söylemeyişi. Gülümsedim burukça, alnına bıraktığım küçük bir öpücüğün ardından fısıldadım tenine, 'Hissettiğimiz müddetçe.' diye.

Bana gelişinden beri onun bakışlarında pek çok duyguyu görmüştüm ama asla bir tereddüt yoktu o çikolata kahvesi gözlerinde, ya da bir korku. Hem çok güçlü hem de çok kararlıydı. Bu onun için bir teslimiyet değildi üstelik, kalbi ürkmedi ellerimde ve teninden geçmedi gecenin alevinde bir titreme. Kalbindeki kadını görmüştüm bu gece onun gözlerinde. Çok aşktan, çok tutkuluydu. İçimde ayakta kalmaya çalışan her yarım kalmış hikayenin suretine teninin cürretkârlığıyla meydan okudu. Sevişmedi, savaştı ve Rodas'ı çekip çıkarttı. 'Ben Bay R'nin kadınlarından biri olmayacağım.' demişti bana. Bu sözler dudaklarından hınçla dökülürken rövanşını bir kez de bu gece almıştı. Nitekim bu gece yaşadığımız bedeninin bana ait kılınması değil, onun tüm varlığıyla Bay R ile savaşmasıydı. Bakışlarımda görmeyi arzuladığı o İspanyol genci yakaladığında dudaklarını arsız bir gülümseme bürümüştü ve dudaklarıma kapandığında aşkının dile gelişini hissetmiştim. Şimdi ise hiç olmadığım kadar hafifti ruhum, duruydu. Kalbimin üzerinde duran eline küçük bir öpücük bırakıp yanından yavaşça kalkıyorum ama ondan gözlerimi alabilmek ne mümkün... Yıldızların yerini dingin maviliklere bırakmasına saatler kala terasın açık kalan kapsından içeriye süzülen bu parlament mavisi ışıkların altında göz kamaştıran bir mücevher gibiydi şimdi Parla. Fırtınalı saçları yastığa dağılmıştı, yüzünde aynı tutkunun kırıntılarını görmek mümküdü hâlâ. Kirpiklerinin gölgesi yanaklarının üzerine düşmüştü, resmedilesiydi şüphesiz. Dudaklarının kenarında kalan aşkın tadını hâlâ duyumsayabiliyordum üstelik, nefesimin değdiği her bir yeri ezbere bildiğim gibi. Teninin güzelliği baş döndürürken Rodas'a ait olan tek kadının aynı zamanda tüm hayatı olacağını bir kez daha fark ediyorum o an. Yavaşça adımlıyorum terasa doğru, şehrin ışıkları gözlerimi alırken koltuğa oturup derin derin nefesleniyorum bunu ilk kez yapıyormuşçasına. Kalbimin üzerinden kalkan bu yükün ardından ruhum uçuverecekmiş gibi geliyor. Gülümsüyorum umarsıca bedenimde olup bitenlere ama her şeye rağmen çok iyi hissediyorum. Bunu yapan kadına ve teninde benim için var ettiği bu aşka tapıyorum elimde olmadan. Dört bir yandan gelen portakal çiçeği kokusuna âşık olduğum kadının kokusu karışıyor çok geçmeden. Ayağına dolanan siyah çarşafın eteklerini düzeltip bir kez daha sarıyor tenini ve hafif esintilerle uçuşan beyaz tüllerin arasından geçip yanıma geliyor. Gözlerinde yarım kalan uykunun isyankar ışıltılarını görsem de dudaklarına bıraktığım öpücüklerle onu alt etmeyi başarıyordum. Yavaşça oturuyor kucağıma, bakışları şehrin aydınlanmaya yüz tutan ışıklarında gezerken ben gözlerimi ondan alamıyorum. Dağılmış saçları gelişi güzel toplanmıştı ama firar eden asi tutamları cezbediciydi elbette. Mırıltılarla süslenen dudakları aralandığında bakışlarımız buluşuyor. Söyleyeceği her şey kül olurken yüzünü gizliyordu. Yine aynı aşktan suskunluğu paylaştığımızda içindeki hangi kadını dinliyor kestiremesem de gülümsemesi büyüyor tenimde. "Bazen birbirimize çok geç kaldığımızı düşünüyordum." diyor başını kaldırırken. Elleri tenimde geziyor ama arada kaçırıyor bakışlarını fark etmeden. "Ama şimdi anlıyorum ki aşk için bir zaman yokmuş. Önemli olan duyguları yitirmemek, yanlış kalplerde heba etmemek belki de. Sen artık sadece benim âşık olduğum adamsın, belki bir ömür geçireceğim adam. Ama her ne olursa olsun bana böyle bakmaktan vazgeçme çünkü sadece o zaman kendimi zamanı olmayan bir aşkın kadını gibi hissediyorum." Bende bunun üzerine söylenecek sözler yoktu, zamanı olmayan bir aşkın kadını varsaydığı ruhunun örtüsü olan teninde soluklanıyordum heyecanla. Günün ilk ışıklarının sıcaklığı teninden geçerken saçlarına takılıyor. Bakışlarına yerleşen ve oldukça aşina olduğum o kadını gördüğümdeyse gülümsüyorum, ardından ne geleceğini az çok tahmin etsem de bekliyorum. Gecenin tutkusunu üzerinden akıtmıştı nitekim, günün getirdiği bu kadına da âşıktım ama ruhumun önünde diz çöktüğü o kadını asla unutmayacaktım. "Tutkuyu paylaşmak çok özel." diyor nereden başlayacağını bilmediğinden. Bense sakince başımı sallayıp ellerimi saçlarında gezdiriyorum. "Suskunluğu, hem gerçek hem de aşktan bir suskunluğu paylaşmak da bize özel elbette." dediğinde minik bir kıkırtı kaçıyor dudaklarından ve sahte bir yakınma dalga dalga vuruyor kıyılarıma. "Ama hiç didişmeyecek miyiz? Ben seninle didişmeyi de çok özledim!"

Bay R'nin Kadınları Where stories live. Discover now