47. Bölüm: Borç.

18 6 12
                                    

Bol yorum yapmayı ve bölüm sonunda düşüncelerinizi yazmayı unutmayın.

İyi okumalar...

Gözlerimi yavaşça açtığımda nerede olduğumu bilmeden afallamıştım.

"Günaydın." diyerek içeri girdi Ateş.

Hassiktir.

Sarhoş kafayla yaptığım planımı aynı gün içerisinde uygulamıştım.

Uyuşturucuya başlamıştım...

"Saat kaç?" diye sordum halsizce.

"Önemi yok." dedi ve yanıma oturup saçlarımı okşamaya başladı. Hava aydınlandığından sabah olduğunu anlamıştım. "Hadi, toparlan ve kendine gel. Uzun zamandır uyuyorsun."

Başımı sallayarak yorgunca gözlerimi kapattım. O siyah boşlukta bir anda anılar canlandı.

Bana uyuşturucu veren o adam geldi aklıma. Evgin'in onu bayıltana kadar dövdüğü, benimle gerçekten ilgilendiği...

Ayağa kalktığımda sendelemiştim. Uyuşturucuya alışkın değildim. Bu yüzden bu belirtiler normaldi. Ateş'in yanına, diğer odaya gittiğimde Ateş sırtını duvara vermiş ve kollarımı göğsünde birleştirmişti.

"Her şeyi yaparım, dedin." dedi ciddiyetle.

"Evet, yaparım. Yapacağım da..." dedim ve gülümseyerek ona yaklaştım. "Sana borçluyum."

"Bana borçlusun?" dedi gülümseyerek, soru sorar gibi
Elimi omzuna koydum ve başımı salladım. "O zaman borcunu bir an önce kapat."

"Nasıl?" dedim dudaklarına bakarak, imalı bir şekilde.

"Öyle değil." dedi ve geri çekildi. Yüzüm asıldı. Adamlarından birine kafasını salladı, muhtemelen bir şey istemişti.

Siyahlar içinde giyinen adam farklı bir odaya gidip geldi ve elindekini Ateş'e verdi.

Silah.

Afallayarak geri çekildim.

"Korkma, sana bir şey yapacak değilim." dedi ve silahın ucunu kendine tuttu ve kabzasını tutmam için bana uzattı. Bir süre bekledim.

Tereddütlü bir şekilde tabancayı elime aldım.

"Sen bir şey yapacaksın." dediğinde gözlerimi fal taşı gibi açtım.

"Hayır..." dedim geriye doğru adımlar atarak. Ne diyeceğini, ne yapmamı isteyeceğini düşünmek bile istemiyordum.

"Evgin'i öldüreceksin." dedi tekdüze, sanki garsona ne yemek istediğini söylüyordu.

"Ben... Yapamam!" dedim elimdeki tabancayı yere atarak.

Ateş istifini bozmadan başını hafifçe öne eğdi ve bana baktı.

"Yapamazsın?" dedi soru sorar gibi.

"Sen nasıl bana bir şey yapamıyorsan, ben de ona yapamam." dedim titrerken.

"Ben seni sevdiğim için sana bir şey yapamam." dediğinde pot kırdığımı anladım. "Yoksa sen de onu mu seviyorsun?"

Bana doğru adımlar atıyordu.

"Yok öyle bir şey!" dedim yüzümü buruşturarak.

Hiç düşünmeden konuşmuştum, ki cevabını bile bilmiyordum.

"Hiçbir zaman sevmeyeceğim.", demişti bana. Ben buna rağmen onu sevmeye devam mı edecektim?

"Sen kolayca adam öldürebiliyorsun. Ben... Bunu o kadar kolay yapamam!"

Oradan hızlı adımlarla çıkarken Ateş'in söylediği şeyi duydum.

"Bana borçlusun, sevgilim..."

Binadan çıkar çıkmaz arabama bindim.

Dalgınca arabayı sürerken trafik polisinin çevirme yaptığını gördüm.

"Siktir..." dedim fısldayarak. Sanki madde aldığımı anlayacaklarmış gibi...

Arabayı durdurup camı açtım.

"Ehliyet, ruhsat lütfen." dedi polis. Cüzdanımdan ehliyetimi çıkarıp onlara verirken polis bana dikkatlice baktı. Bir anlığına korkmuştum.

"Hanımefendi, gözleriniz kızarmış." dedi. O an ağzıma hangi yalan gelirse onu söyledim.

"Evet, biraz uykusuzum da..." dedim. Kendimce inandırıcı bir yalandı.

Polis beni onaylar gibi başını salladı ve ehliyeti geri verdi. Bir sorun yoktu, asıl sorun eve gidince başlayacaktı...

Eve geldiğimde merdivenlerin başında bekliyordum. Evgin evde miydi bilmiyordum, odaya girdiğimde halimi görürse ne yapacağı belli olmazdı.

Odanın kapısını açmakla açmamak arasındayken başka bir odanın kapı sesini duydum. Arkamı döndüğümde Evgin'in, Barışların odasından çıktığını gördüm.

Biraz ilerlediğinde göz göze geldik. Beni fark etmişti.

"Neredeydin dün gece?" dedi gözlerime bakarak. "Her gün bunu sormaktan yoruldum."

"Sorma o zaman." dedim göz devirerek. O an gözlerimin kızarık olduğu dank etti.

Evgin'in fark etmesi uzun sürmedi. Elini çeneme götürüp yüzümü kendine yakınlaştırdı.

Gözlerime baktı derin derin. Sanki gözlerimiz konuşuyor gibiydi. Biz birbirimizde nefret ediyorduk fakat gözlerimiz birbirlerine ölümüne aşıklar gibiydi.

Bu kısa süren göz temasından sonra şaşkınca geriye çekildi.

Anlamıştı.

"Ne yaptın sen?"

RastlantıWhere stories live. Discover now