49. Bölüm: Gizli Görev.

15 5 10
                                    

"Ne?" diye tepki verdi ciddiyetle.

"En fazla bir gün..." dedim. "Bu işi çözmemiz lazım."

"Ne işi?"

"Anlatacağım."

Balkonda büyük masaya karşılıklı oturduk ve Ateş'in telefon konuşmasını anlattım.

"Bu akşam restoranda buluşacaklar. Senden isteğim, ilk ve son kez iş birliği yapmak." dedim soğukça. Başını yukarı aşağı salladı.

"Kabul." dediğinde hafifçe gülümsedim. Bu gülümsemem o kadar silikti ki... Resmen duygularımı yitirmiştim.

"Senin ne çıkarın olacak bu işten?" dedim tek gözümü kırparak.

"Orasına bakacağız." dedi ve ayağa kalktı. Ben de ayağa kalkıp onun peşinden geldim.

"Akşam burada ol." dedi kapıya yönelirken. Artık emir vermesini umursamıyordum. Başımı yukarı aşağı salladım.

Evgin gidince ben de oturup sadece düşünmeye başladım.

Saatler geçmiş ve hava kararmıştı. Evgin eve gelip beni aldı ve büyük, siyah ve lüks bir minibüse getirdi.

"Restoranın adresini biliyor musun?" diye sordu.

"Evet..." dedim ve adresi söyledim. Bir süre sonra şoförle oraya doğru yola çıktık.

Geldiğimizde Evgin bana döndü.

"Burası mı?" dedi lüks binayı göstererek. Başımı evet anlamında salladım.

"Senden istediğim tek şey gerilmemen." dedi Evgin. Derin bir iç çektim ve söylendim.

"Yani emir verdiğin tek şey..." diye fısıldadım ama duyduğuna emindim. "Bu arada, ben yemek falan yiyemem. Baştan söyleyeyim."

Ben camdan dışarı bakarken birden Evgin'in elinde bir şey belirdi.

"Bunları takacaksın." dedi ve elime elmas detaylı, sallantılı bir kıkırdak küpe ve zarif bir kolye tutuşturdu.

"Ne ki bunlar?" diye sordum.

"Küpe, kulaklığın. Bununla iletişim kuracağız. Zaten küpe şeklinde olduğundan kulaklık olduğunu kimse fark etmeyecektir. Kolyenin içinde ise küçük, gizli bir kamera var. Senin etrafındaki şeyleri ben de bilgisayardan görebileceğim."

Giydiğim siyah mini elbiseyle bunlar bana çok yakışırdı.

"Ajanmışsın da haberimiz yokmuş..." diye homurdandım ve aksesuarları takmaya başladım.

"Kulaklık ve kamera dokunmatik, iki kere tıklarsan devre dışı kalıyor. Yani ben senin sesini duymuyorum ama sen benimkisini duyuyorsun." dedi.

"Keşke senin sesini de devre dışı bırakabilsem..." diyerek göz devirdim. "Neyse, başlayalım şu işe."

"Tamam, senden sadece doğal davranmanı istiyorum. Garsonların bile dikkatini çekmeyeceksin."

Onu geçiştirerek arabadan indim ve o lüks restorana girdim.

"Hoş geldiniz. Rezervasyonunuz var mıydı?" dedi görevli kız.

"Evet, var." dedim başımı sallayarak.

"Adınız?"

"Ezgi Yesari." deyince kız daha da doğruldu ve başını öne eğdi.

"Şeref verdiniz Ezgi Hanım," dedi ve hızlıca elindeki listeye göz gezdirdi.

Soyadımı duyunca neredeyse ayağıma kapanacaklardı.

"Ezgi Hanım'a masa on altıya kadar eşlik et." dedi kız yanındaki garson çocuğa. Garson, eliyle buyurun işareti yaparak benim önden yürümeme izin verdi. Etrafa baktığımda Ateş'i göremedim. Daha gelmemişti.

RastlantıOnde as histórias ganham vida. Descobre agora