54. Bölüm: Kesik Bilek.

32 4 31
                                    

UYARI!!!
Bu kitapta, özellikle bu bölümde, +18 ögeler ağır basmaktadır.

Gece olmuştu. Ya da sabaha karşıydı, emin değilim. Ama bildiğim bir şey vardı,

Herkes pişman olacaktı.

Evgin'le aynı odada kalmıyorduk. Bu yüzden uyuşturucuyu daha rahat alabiliyordum.

Sapladığım iğneler kollarımı morartırken, benim ilgimi çeken tek şey önüme dizdiğim ilaçlardı.

Rezil bir halde olduğumun farkındaydım. Fakat yine o deli aklıma uyacaktım.

Yarın iyi şeyler olmayacaktı.

Hiç uyumadan sabahı etmiştim. Herkesin ayaklandığını duyabiliyordum.

Evgin'in sesini bile...

Savaş ve Barış'la konuşuyordu ve gayet keyifliydi. Kardeşleriyle, ona göre abileriyle, konuşurken bu kadar mutlu olması beni gülümsetiyordu.

Bedenimden bağımsız gözlerimle önümdeki ilaçlara bakarken istemsizce yerimde sallanıyordum. Uyuşturucu en çok beynimi uyuşturuyordu, bu yüzden anlamsız hareketlerim doğaldı.

Evgin, beni biraz olsun merak etmiyor muydu gerçekten? Aklı beni düşünmeyi red mi etmişti öylece? Ruhu bensiz kalmaya alışmış mıydı aniden?

Bir süre sonra evdeki sakinlik bozuldu. Evgin'in bağırışlarını duymaya başladım. Sesi alt kattan buraya kadar geliyordu.

"Ben onunla daha fazla evli kalamam."

Benden bahsediyordu.

Ayağa kalkıp dengesizce kapıya yürüdüm. Oradan merdivenlere, mutfağa ve kimse beni görmeden mutfağa...

Mutfakta çalışanlar ve diğerleri olmadığı için şanslıydım. En keskin bıçağı aldığım gibi bileklerime çizikler atmaya başladım. Kan damlaları yere düşerken, cebime attığım sayısız hapları çıkarıp hepsini birden içmiştim.

Bu bir intihardı.

Salona ruh gibi girmiştim Evgin sinirle bağırırken. Ev yankılanıyordu. Herkes Evgin'e dönmüş, pür dikkat onu dinliyordu. Geldiğimi kimse görmemişti.

"Bu evlilik böyle yürütülmez! Bir an önce boşanalım, bu konu kapansın!" diye bağırıyordu Evgin babasına. Sinirleri dolup taşmıştı.

"Evgin, sakin ol. Acele karar verme." diye onu sakinleştirmeye çalıştı Barış. Nafile...

"Olamam, o kızın yaptığı iş değil!" dedi Evgin.

Benden 'O kız' diye bahsediyordu.

Bıçak, son derece kaygandı kana bulandığı için. Bıçak yere düşünce, herkesin gözü bana döndü. Açık tutmakta zorlandığım gözlerimle bana bakan gözlere döndüm.

Ruhsuz. Bedensiz. Cansız.

Bana bakan gözlerin sahipleri hayret dolu bir ifadeyle yer değiştirdi.

Acı, pişmanlık, sadakatsizlik.

Ellerim, parmaklarımdan başlayarak soğumaya elverişli bir hâl alsa da, kanın sıcaklığı bunu nötrlüyordu.

Sıcak, soğuk, nötr.

Bacaklarım tutmamaya başlayınca kendimi ister istemez bıraktım. Yere değil, Evgin'in kollarına yığıldım. Ah, refleksler. Bayıldığımda beni tutan refleksler.

Nefes al.

Bileklerimden akan kanlar arttıkça nefesim daralıyordu. Zemin, kan damlalarıyla birleşmişti. Kıyafetlerimi anlatmaya gerek yok sanırım...

"Ezgi!" diye bağırdı Sasha endişeyle. Diğerleri şoktan konuşamıyordu, ya da umurlarında olmadığı için...

"Ne yaptın sen?.." dediğini duydum Evgin'in. Uyumamam için yalvararak kanlı ellerimi tutuyordu. Onun da üstü başı kandı artık.

Fakat asıl önemli olan kesik bileklerim değil, içtiğim ilaçlardı.

Bileğimdeki kesikler derin değildi, öldürmezdi. Ama bu, içtiğim ilaçlarla birleşirse olacaklar tahmin edilemezdi.

Biz kan dolu havuzun içinde boğulduk, ama o havuzu kanıyla dolduran bendim.

RastlantıWhere stories live. Discover now